Kültür-Sanat

Murat Bardakçı: 'Miró rezaleti', Mimar Sinan Üniversitesi'nin ne hâle geldiğinin en mükemmel örneğidir!

"Üniversitede sadece bilim değil, sanat da bitmiş, gitmiş"

28 Mart 2016 16:42

Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Ressam Joan Miró'nun sahte eserlerini Türkiye'ye getirilmesiyle ilgili, "Sahte Miró Eserleri Sergisi'ni Veterinerlik, Jeoloji, Eczacılık yahut Fen Fakültesi değil, Mimar Sinan Üniversitesi açtı.Tam adı ile 'Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi', yani uzmanlık alanlarının arasında ve belki de en başında resim bahsinin geldiği eğitim kurumu. Güzel sanatlar, özellikle de resim alanında Türkiye’deki önde gelen eğitim kurumlarından olduğu söylenir ama bu üniversitedeki akademik unvanlı resim üstadları artık Miró gibi dünya çapında bir ressama atfedilen eserlerin sahte olup olmadıklarını bile anlayamamaktadırlar." dedi. "Üniversitelerimizin bilimsel seviyelerini gayet yakından biliyordum ama sanat alanında da benzer bir girdabın içerisine düşmüş olduklarını Miró rezaleti sayesinde öğrendim." ifadelerini kullanan Bardakçı, "Miró rezaleti, en namlı üniversitelerimizin bile kendi uzmanlık alanlarında nasıl bir hâle gelmiş olduklarının mükemmel bir örneğidir!" diye yazdı.

Murat Bardakçı'nın "Üniversitede sadece bilim değil, sanat da bitmiş, gitmiş!" başlığıyla yayımlanan (28 Mart 2016) yazısı şöyle:

"Gazetelerde küçük bir haber: İstanbul’da bundan üç sene önce açılan ressam Miro sergisi ile ilgili dâvâ sonuçlanmış, sahte tabloları gerçekmiş gibi sergileten bir galeri sahibi dört buçuk sene hapse ve 40 bin lira para cezasına mahkûm edilmiş...

Daha anlaşılır şekilde ifade edeyim: Sergilenen eserlerinin sahte olduğu ortaya çıkan sanatçı, 1893 ile 1993 arasında, yani tam bir asır yaşayan, 20. yüzyılın en önemli ve en pahalı ressamlarından Joan Miro idi. Bir organizasyon şirketi, Mimar Sinan Üniversitesi’ne Ankara’da bir sanat galerisinde bulunan ve Katalan ressam Miro’ya ait olduğu iddia edilen 60 kadar tabloyu İstanbul’daki Tophane-i Âmire binasında sergilemeyi teklif etmişti. Üniversite ile karşı taraf arasında protokol yapılmış, tablolar önce İzmir ve Gaziantep’te sergilenmiş, asıl büyük sergi de Tophane’de âlâ-yı vâlâ ile açılmıştı...

Derken, tabloların sahte olduğu yolunda bir ihbar geldi. Sergi açılışından bir ay sonra apartopar kapatıldı, İspanya’daki Miro Vakfı’ndan bilirkişilik yapması istendi ve Mimar Sinan’ın rektörü de o arada sergiye başından itibaren karşı olduğunu açıkladı...

İstanbul’a gelip eserleri inceleyen vakıf yetkilileri ile Miro uzmanı İspanyollar daha sonra tabloların sahte olduğu yolunda rapor gönderince serginin düzenlenmesinde görev alan rektör yardımcısı istifa etti, derken iş mahkemeye gitti ve kamu dâvâsı açıldı...

Geçenlerde hapis ve para cezası ile sonuçlanan Miro dâvâsı, işte böyle bir rezaletin neticesi idi!

 

Sıradan bir okul değil ama...

 

Ortada hakikaten büyük bir sanat eseri sahtekârlığı mevcut ama meselenin çok daha önemli bir tarafı daha var: Sergiyi açan ve sergi mekânının sahibi olan kurumun özelliği...

“Sahte Miro Eserleri Sergisi”ni Veterinerlik, Jeoloji, Eczacılık yahut Fen Fakültesi değil, Mimar Sinan Üniversitesi açtı! Tam adı ile “Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi”, yani uzmanlık alanlarının arasında ve belki de en başında resim bahsinin geldiği eğitim kurumu...

Meselenin üzerinde durulması gereken önemli tarafı, işte buradadır: “Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi”, bir zamanlar memleketin en önemli sanatkârlarının hocalık ettiği ve daha dünya kadar sanatçının yetiştiği meşhur“Akademi”nin modern versiyonudur...

Güzel sanatlar, özellikle de resim alanında Türkiye’deki önde gelen eğitim kurumlarından olduğu söylenir ama bu üniversitedeki akademik unvanlı resim üstadları artık Miro gibi dünya çapında bir ressama atfedilen eserlerin sahte olup olmadıklarını bile anlayamamaktadırlar!

Üniversitelerimizin bilimsel seviyelerini gayet yakından biliyordum ama sanat alanında da benzer bir girdabın içerisine düşmüş olduklarını Miro rezaleti sayesinde öğrendim!

 

Artık elden almak lazım

 

Düşünün! Bir organizasyon şirketi uzman olması gereken bu üniversiteye“Ankara’daki bir galeride dünya çapında bir ressamın çok sayıda tablosu var, eserleri sizin mekânınızda sergileyelim, sonra da sergiyi memleketin bir ucundan diğer ucuna gezdirelim” diyor; üniversitenin resim profesörleri zahmet buyurup tabloları önceden inceliyorlar mı bilmiyorum ama hiçbirinden “Bunlar sahte! Aman dikkat, kandırılıyoruz!” diye bir uyarı gelmiyor... Neticede düzmece eserler önce âlâ-yı vâlâ ile iki şehirde dolaştırılıyor, sonra İstanbul’un Üniversite’ye ait olan en önemli sanat mekânlarından birinde sergileniyor. Üstelik bu düzmece karalamaların arasında çocuklar için atelyeler kuruluyor ve taraflardan biri“Filânca hanımefendi de teşrif buyurup sergimizi gezdi” diye hava bile atıyor!

Miró rezaleti, en namlı üniversitelerimizin bile kendi uzmanlık alanlarında nasıl bir hâle gelmiş olduklarının mükemmel bir örneğidir!

Paraları bol resim kolleksiyoneri beyefendiler ve hanımefendiler: Bu işin üstadlarının bile böyle âciz kaldıkları bir ortamda canınız tablo almak istediği zaman mutlaka hayatta olan ressamlara gidin ve resmi elden alın! Zira ressamı ahırete göçmüş olan bir tabloya sahip olmaya kalktığınız takdirde hem duvarınıza düzmece bir çiziktirme asmanız, hem de paranızı savurmuş olmanız ihtimali artık hayli yüksektir!