Medya

Murat Bardakçı: Castro diktatördü, devrim yaptı da ne oldu, Küba 'sefalet müzesi' gibi!

"Güzellemeleri artık bir tarafa bırakıp biraz dürüst olalım"

28 Kasım 2016 15:18

Habertürk yazarı Murat Bardakçı, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden, Küba devriminin lideri Fidel Castro ile ilgili olarak "Tam bir diktatördü, hem de ne diktatör!" görüşünü savundu. "Castro işte böyle bir memlekette devrim yaptı, iktidara geldi ama ne değişti? Hiçbir şey! Devrimin üzerinden 57 sene geçti fakat Kübalılar yine fakir, yine aç ve rejim aleyhte söz söyleyenin hemen tepesine çullanıyor!" iddiasını ileri süren Bardakçı, "Küba artık bir 'sefalet müzesi' hâlini almış halde" diye yazdı.

Murat Bardakçı'nın "Castro ve dürüst olmak" başlığıyla yayımlanan (28 Kasım 2016) yazısı şöyle:

Fidel Castro da gitti! Sevenlerinin, hayranlarının ve ismini işitince moda icabı muhabbet krizine kapılan ama hakkında pek bir şey bilmeyen gönüllü hayranlarının başı sağolsun; Allah hiçbirine başka elem ve acı göstermesin!

Hattâ Küba’da, Arnavutluk’ta yahut Çin’de yaşanmış devrimlere gençliklerinde âşık olan, senelerini bu devrimlerin yolunda harcayıp benzer işi Türkiye’de de yapmak isteyen ama yaşları ilerleyince Casto, Enver Hoca, sosyalizm vesaire yerine kapitalizmi rehber edinen, hattâ zaman geçince TÜSİAD’a falan da üye olan kolejli sabık müridlere de sabır dilemem lâzım. Zira eski ideolojilerini sonradan reddetmiş olmalarına rağmen gençlik ikonlarını kaybettikleri için belki elem duymuşlardır, dolayısı ile taziyelerimi kabul buyursunlar...

Senelerce sürdürdüğü silâhlı mücadelenin ardından 1959’da Küba’da iktidarı ele geçiren Castro’nun 20. asrın ikinci yarısından itibaren artık dünyanın en popüler şahsiyetlerinden biri olduğunu reddetmek mümkün değildir.

Küba’da bir “devrim” yapmıştır ama önemli olan devrimin sonucu, yani Kübalılar’a ne getirdiğidir...

Batakhane ve umumhane

Herkes bilir: Küba, Castro’dan önce iktidarda olan Fulgencio Batista zamanında Amerika’nın batakhanesi halinde idi. Memleket kumar ve eğlence mekânı hâline getirilmiş ve maalesef bir açık hava umumhanesi yapılmıştı. Halk fakirdi, açtı, perişandı ve aleyhinde söz etmeye kalkışanları Batista inim inim inletiyordu.

Castro işte böyle bir memlekette devrim yaptı, iktidara geldi ama ne değişti?

Hiçbir şey! Devrimin üzerinden 57 sene geçti fakat Kübalılar yine fakir, yine aç ve rejim aleyhte söz söyleyenin hemen tepesine çullanıyor!

Batista zamanının vur patlasın çal oynasın günlerinde sadece âlem yapmak için Küba’ya giden paralı yabancılardan yükselen zevk uğultularının yerini senelerden buyana devrim sloganları almış vaziyette ve özellikle son on-onbeş seneden buyana Küba artık bir “sefalet müzesi” hâlini almış halde: Dünyanın dört bir tarafından bu tuhaf müzeyi görmek isteyenler için Küba’ya turlar yapılıyor, adanın milyonlarca fakir-fukara sâkini hem müze hem de bir çeşit sosyalizm tiyatrosu hâline getirilen bu mekânda zoraki figüranlık ediyor ve Küba’ya gidenler halkın bitmeyen ıstırabını seyredip “Aman şekerim, ne kadar enteresan bir yer, bilsen... Vallahi zaman donmuş gibi! Mutlaka görmek lâzım” diyorlar, hepsi o!

Sadece yumruk değişti

Castro devriminin üzerinden geçen 57 sene boyunca Küba’nın geldiği vaziyet, sadece bundan ibarettir! Hani bizim Neyzen Tevfik “Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti / Yumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti” demişti ya, işte öyle...

Üç günden buyana Türkiye dahil ardından daha birçok memlekette güzellemeler ile uğurlanan Fidel Castro mükemmel bir magazin figürü ve sosyalizm sahnesinin gayet parlak bir oyuncusu idi ama açık söyleyeyim, tam bir diktatördü, hem de ne diktatör! En yakın yoldaşlarından bazılarını daha devrimin tâââ başında tasfiye etmiş, bu yoldaşların en güçlüleri şaibeli uçak kazalarında hayatlarından olmuş, bazıları da kapatıldıkları ve ağır işkencelere uğradıkları zindanlardan ancak saçları ağarıp belleri bükülmüş vaziyette çıkabildikten sonra Castro’nun talimatı ile ilk uçakla sürgüne gönderilmişler ve Kübalılar yine her türlü zarurete katlanmak zorunda kalmışlardı.

Devrim yahut ihtilâl yapanların zamanı gelince birbirlerini ortadan kaldırmaları binlerce senenin değişmeyen kuralıdır. Bu kurala sosyalist devrimlerde de aynen riayet edilmiştir ama iktidarı yarım asır boyunca tek başına ve her türlü baskı ile elinde tuttuktan sonra koltuğunu yoldaşlardan birine değil de kardeşine devretmenin de sosyalizm yahut komünizm ile alâkası falan yoktur!

Fidel Castro’nun toprağı bol olsun ama bizler de “Atatürk’e öylesine hayrandı ki, Havana’ya heykelini bile diktirmişti” gibisinden güzellemeleri artık bir tarafa bırakıp biraz dürüst olalım!