Gündem

Mümtazer Türköne: Öcalan'a ev hapsi mümkün mü?

Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne köşesinde 'Abdullah Öcalan'a ev hapsi mümkün mü?...

14 Ekim 2011 03:00

T24 - Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne köşesinde "Abdullah Öcalan'a ev hapsi mümkün mü" sorusunu sordu. Toplumun iknası ve Cumhurbaşkanının yetkisiyle ev hapsinin mümkün olabileceğini söyleyen Türköne, "Şiddet yöntemleri kullanamayan bir PKK'yı hangi Kürt hazır olda dinler?" dedi.

Türköne'nin "Öcalan'a ev hapsi" başlığıyla yayımlanan bugünkü (14 Ekim 2011) yazısı şöyle:


-Mümkün mü? Anayasa'nın 104. maddesine göre mümkün. Cumhurbaşkanı'nın hükümlülerin cezalarını, 'sürekli hastalık' gibi gerekçelerle affetme veya hafifletme yetkisi var.

'Gözetim altında bulundurmak' veya 'ev hapsi' Cumhurbaşkanı'nın kullanacağı 'hafifletme' yetkisi içinde yorumlanabilir. Peki, Cumhurbaşkanı bu yetkiyi Öcalan için kullanır mı? Toplumda çok geniş kapsamlı bir mutabakat ve destek olursa kullanır. Toplumda genel bir mutabakat gerçekleşir mi? Şiddetin kayıtsız ve şartsız sona ereceğine herkes inanırsa, toplum bu konuda ikna olabilir. Bu muhakemede aksayan bir nokta var mı? Kan duracak. Şiddetin her türü sona erecek. Buna karşılık Öcalan'ın toprağa ayağını basabileceği, istiyorsa çiçeklerle-böceklerle uğraşabileceği ve elbette gelen ziyaretçileriyle birlikte mangal yakıp muhabbet edebileceği bir hayatı olacak. Hatta bu şartlarda örgütünü aracısız yönetecek.

Ayrı ayrı hem Kürt sorununda hem de şiddet sorununda bakış açılarımızı ve ezberlediğimiz doğruları gözden geçirmemiz gerekiyor. Büyük ve iddialı bir devlete, sağduyulu ve feraset sahibi bir topluma yakışan, çözüme odaklanmaktır. Önümüzde canımızı yakan, takatimizi kesen bir sorun var. Adını doğru koyalım: Bu sorun uzun zamandır devam eden Kürt silahlı kalkışması. Bu sorun millî birliği yeni bir uzlaşma ile sağlamlaştırarak çözülebilir. İki kilo patlayıcı ile hangi sivil hedefleri gözüne kestirdiğini bilemediğiniz karanlık teröre karşı zafer kazanılamaz. Bugünün Türkiye ve dünya şartlarında silahlı kalkışmaya girenler de amaçlarına ulaşamaz; ancak İran-Suriye kayığına binerek Ortadoğu'nun kirli oyunlarının sıradan oyuncağı haline gelirler. Kazananı olmayan bir savaş iki taraf için de sona ermeli.

Sorunun hükümet içinde ilk elden sahibi olan Beşir Atalay, iyimser bir tablo çiziyor. 'Zaman uygun, atmosfer iyi' sözü, işlerin yoluna girdiğini gösteriyor. 'Devletin bütün mekanizmaları ortak bir strateji üzerinde ve çok ciddi bir uyum içinde çalışmalarını sürdürüyor' demesi, inisiyatif boşluğu bulunmadığı olarak yorumlanmalı. 'PKK savaşı kaybetti' demiştim. İlk defa devlet ezberi bozdu, müzakere yürüttü ve PKK'nın savaş lordları açığa düştü. Çaresiz yeni bir savaş başlattılar. İşe yaramadı.

Geniş bir açıya ihtiyacımız var. İran, Murat Karayılan'ı bize teslim etseydi ne olurdu? 'İyi olurdu' diyenler Dr. Bahoz'un egemen olduğu bir Kandil'i gözlerinde canlandırsınlar. Öcalan gözetim altında tutulursa ne olur? Cevabı Türkiye'den önce PKK'nın şahinlerinden alsınlar. PKK, silahlı gücü, mali kaynakları, Güneydoğu'daki kitlesel örgütlenmesi, sivil ve siyasî uzantıları ile yedi başlı bir ejderhaya benziyor. Bu ejderhayı tek başına kimse kontrol edemiyor. BDP'nin yani sivil siyasetin önünün açılması, Güneydoğu'da PKK'nın silahlı vesayetinin sona ermesi lâzım. Çare, çözüm ne?

'Apo'yu paşa yapalım' sözüyle, bu ateşin söndürülmesi için akıl ve ferasete olan ihtiyacı vurgulamıştım. Yeniyetme bir devlet değiliz. Osmanlı eşkıyaya boşuna mı paşa rütbesi veriyordu? Devletin varlık sebebi barışı ve vatandaşın güvenliğini temin etmektir. Elindeki araçları kullanarak kanı durduracak, kalkışma içindekilerin ellerinden silahları ister zorla ister ikna ederek alacak. Yoksa öfkeden, kinden kuduranların önüne düşüp kan davası gütmeyecek.

Atalay, entegre bir stratejiden bahsediyor. Devlete akıl hakim olunca oturup hesap yaparsınız. KCK tutuklamaları kafaları karıştırıyor. Entegre düşünelim. Şiddet durursa, silahlar susarsa KCK isimli bir örgütten bahsedebilir misiniz? Karşımızda paralel bir devlet örgütlenmesi var. Devlet dediğimiz zor kullanma ayrıcalığı ile maruf. Zor kullanamayan bir KCK mahkeme kurabilir mi? Vergi toplayabilir mi? Kürtlerin üzerinden PKK'nın sopası kalkarsa itibarı ve gücü kalır mı? Şiddet yöntemleri kullanamayan bir PKK'yı hangi Kürt hazır olda dinler?

Yaşadığımız son üç aylık savaş dönemi PKK içinde ciddi kırılmaların ve tartışmaların yaşandığı bir dönem oldu. Şiddet sona eriyor. Denendi ve işe yaramadığı görüldü. BDP'liler bir yanda PKK içinde çatışarak, öbür tarafta Türkiye'nin geri kalanına bir şeyler anlatmaya çalışarak sivil siyasetin önünü açmaya çalışıyorlar. Bu evrede 'Öcalan'a ev hapsi' önerisi, Öcalan'ı kurtarmaktan ziyade PKK içindeki dengeleri etkilemeye çalışan taktik bir hamle gibi görünüyor. 'Öcalan'ı muhatap alın' dediler. Devlet alıp müzakere yürüttü. Sonuç? Kim savaş ilan etti?

Diyelim ki, Marmaris veya Kuşadası'nda 20 dönümlük bir çiftlik ve Öcalan'ın her türlü iletişim imkânı var; yani örgütünü yönetiyor. Sadece şu soruya cevap verelim: Kürt sorunu ve terör sorunu ne olur?