Medya

Mümtaz'er Türköne: İsrail ve Rusya tamam, sırada Türkiye’nin Suriye politikasındaki 'U' dönüşü var

"Mısır ile uzlaşmak, İktidar’ın ideolojik omurgası bu kadar boşaldıktan sonra çok kolay"

29 Haziran 2016 17:05

Yarına Bakış yazarı Mümtaz'er Türköne, ilişkilerin normalleşmesi için Türkiye ile İsrail arasında mutabakat imzalanması ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yazdığı 'özür' mektubuyla ilgili olarak, "Sırada Türkiye’nin Suriye politikasındaki “U” dönüşü var. Mısır ile uzlaşmak, İktidar’ın ideolojik omurgası bu kadar boşaldıktan sonra çok kolay. Rabia selamı mı? Rahmetli Erbakan’ın başparmak selamının nesi eksikti?" dedi.

Mümtaz'er Türköne'nin, "Hem İsrail hem Rusya" başlığıyla yayımlanan (29 Haziran 2016) yazısı şöyle:

Cevabı verilmesi gereken çok soru var. Öncelikle “tükürdüklerini yaladılar” tarzındaki eleştiriler, durumu açıklamak için çok hafif kaçıyor, daha gerçekçi değerlendirmelere ihtiyaç var. Ortada sona ermiş bir savaş yoksa, diplomatik uzlaşmalara karşılıklı tavizlerle varılır. Reel politik galip geldi ve Türkiye, İsrail ile uzlaştı. Peki Rusya’dan özür nasıl aynı güne denk getirildi?

Uzlaşmanın önündeki en büyük engel İktidar’ın ideolojisinin, özellikle Erdoğan’ın kişisel imajının önemli dayanaklarından biri olan İsrail (daha ötesi Yahudi) düşmanlığı idi. İktidar “Filistin davasını” ve somut olarak Hamas’ı satışa getirerek bir uzlaşmaya vardı. Havuz propagandasına itibar edenler, Ahmet Taşgetiren’in dünkü yazısından gerçeği öğrenebilirler.
İdeolojiler karşıtlıklardan, düşmanlıklardan beslenir. AK Parti veya Erdoğan İslâmcılığını, bütün geleneksel söylemi ile birlikte var eden asıl düşman İsrail idi. Erdoğan’ın birkaç ay öncesine kadar karşısında yer alanlara yönelttiği en ağır ithamın “Güney’deki komşu ile işbirliği” lafında düğümlenmesi, bugün açıklanan anlaşmanın ne kadar zorlu mecburiyetlerin eseri olduğunu göstermek için yeterli.

Erdoğan “İsrail’in Mavi Marmara özrü”nü, Obama’nın şehadetine dayandırdığına göre, bu durumda anlaşmanın asıl mimarı ABD oluyor. Bu durumda sorulacak sorunun adresi değişiyor. İktidarın fikrini, zikrini, kimliğini, kişiliğini, geçmişini, onurunu, gururunu bir kenara bırakacak mecburiyet neydi? ABD, Türkiye’yi nasıl ikna etti? Bu anlaşma İktidar’ı mı koruyor, yoksa Türkiye’nin çıkarlarına mı hizmet ediyor? Cevabı daha basit bir soruyla arayalım. Erdoğan, kişisel imajı ile Türkiye’nin çıkarları çeliştiği zaman hangisini tercih eder?

İsrail ile uzlaşmak Türkiye’nin çıkarlarına uygun; bu uzlaşma sadece İktidar’ın pan-İslamist politikalarına ve İslâm dünyasına yönelik iddialarına aykırı. Olan-biten İslâmcı bir iktidarın “U” dönüşü yaparak Türkiye’yi bölge dengesindeki geleneksel rolüne yeniden yerleştirmesinden ibaret. O zaman İsrail-Türkiye anlaşmasından, İktidar’ın dayandığı her şeyin ABD’de rehin altında olduğu sonucuna varmalıyız. Siz şu ABD’nin ezici gücüne bakın: İktidara resmen ideoloji ve kimlik değiştirtiyor.

Rusya’dan özür dilemenin aynı güne tesadüf etmesi, sadece bir köylü kurnazlığından ibaret. Özür bal gibi dilendi, Türkiye’nin en donanımlı Rusya uzmanı Hakan Aksay dünkü yazısında, mektupta yer alan Rusça “izvinite” (affedin) kelimesini yorumlayıp tartışmayı bitiriyor. Etimolojik izahın ötesinde bir vakıa var: 12 Haziran’da millî günlerinde gönderilen mektup Rusya’da “özür” olarak kabul edilmezken bu seferki “Türkiye özür diledi” manşetiyle duyuruluyor. Rus halkı, bizdeki havuz medyasını okumadığına göre?
Kurnazlık nerede? Kurnazlık, ABD’ye verilen tavizin karambole getirilip Rusya ile yakınlaşma fırsatına dönüştürülmesi. Saray için Rusya ile yakınlaşma, Türkiye’de otokrasi inşa etmek için bir başka otokrattan destek almak demek. ABD’nin özür zamanlamasında gördüğü kurnazlığa kıs kıs güldüğünü tahmin etmek çok zor değil, zira bir elleriyle de Rusya’nın boğazını sıkıyorlar.

En önemli eşik İsrail idi, o kadar önemliydi ki, Suriye’deki iç savaşı Türkiye ile uzlaşmadan durdurmak mümkün değildi. İsrail, her soruna kendi güvenliği açısından bakan bir ülke, Suriye’deki savaş İsrail’in çıkarlarına uyduğu için bu kadar uzadı. Türkiye ile anlaşma, güvenlik yükünü hafifleteceğine göre, Suriye sorunu çözüme yaklaşmış oldu. Demek ki sırada Türkiye’nin Suriye politikasındaki “U” dönüşü var. Mısır ile uzlaşmak, İktidar’ın ideolojik omurgası bu kadar boşaldıktan sonra çok kolay. Rabia selamı mı? Rahmetli Erbakan’ın başparmak selamının nesi eksikti?

İsrail anlaşması Türkiye’nin revizyonizmi terk edip, çıkarlarına uygun şekilde geleneksel politikasına geri dönmesi demek. Erdoğan’ın karizmasının çizilmesi turizme ve ihracata katkı sağlayacaksa ne sakıncası var? Asıl soru: Bir siyasî zatiyet olarak kendi öz varlığına, değerlerine, imajına bu kadar açık ihanet etmenin karşılığında ne elde ediyorlar? Mecburiyet mi, mahkûmiyet mi, yoksa bu anlaşma hayat-memat pazarlığından mı çıktı?