Gündem

Mümtaz Soysal, Hasan Cemal'e nasıl takıldı?

Bir öğrenci, genç bir kız yanıma yaklaşıyor: “Gerçekten öyle mi? Solcu aydınlar darbelere, darbe girişimlerine destek mi verdiler? Bu benim için yeni bir şey...”

01 Mayıs 2011 03:00




Hasan Cemal - Milliyet

Solcu aydınlar ve darbeler, kırk yıl öncesinden dersler!

Bir öğrenci, genç bir kız yanıma yaklaşıyor:   “Gerçekten öyle mi? Solcu aydınlar darbelere, darbe girişimlerine destek mi verdiler? Bu benim için yeni bir şey...”

Bir kadın söz alıyor, öfkeli:

“Artık bir şeyleri unutsak olmaz mı? Hep kuyruk acıları, acılar... Artık tarihe bıraksak bunları...”

Murat Belge ‘pardon’unu anlatıyor:

“Falaka, işkence faslı bitmiş, geçip karşıma oturmuş. Kahve cigara... Bacak bacak üstüne atarken, bir ayağı bacağıma çarpıyor ve ‘pardon!’ diyor. Bakakalıyorum.”

Mümtaz Soysal...

Mülkiye’den ‘Mümtaz Hoca’mız...

Yıllar geçmiş ama şeytani zekâsı, sağlam mantığı ve güçlü ikna yeteneği yerli yerinde. Her zamanki gibi sakin sessiz, yumuşak yumuşak konuşuyor, sesini hiç yükseltmeden...

Eğer boş bulunur da satır aralarına dikkat etmez, ince nüansları atlar ve hocanın kafasının arkasındakileri okumaya gayret etmezsen, bir anda zokayı yiyebilirsin.

Kendimce kül yutmadığımı belirten kısa bir müdahale yapınca, kulağıma eğiliyor Mümtaz Hoca:

“Hep beni anlıyorsun ama karşı çıkıyorsun” diyor gülerek...

Mümtaz Hoca bir ara 27 Mayıs darbesinin Kurucu Meclisi’ne, anayasasına değiniyor. “O Anayasa Komisyonu’ndan bir tek ben hayatta kaldım” derken, çok çabuk geçen yıllar karşısında doğrusu içim burkuluyor.

Mümtaz Hoca, SBF dekanıyken askeri yönetim tarafından nasıl hapse atıldığını, askeri mahkemede kaç yıla mahkûm edildiğini anlatıyor.

Şu söylediklerini not ediyorum:

“İnsanların kendi kişisel tarihleriyle tarihi yeniden inşa etmek, yazmak güzel bir şey...”

Sevgili Oral Çalışlar...

12 Mart’ın Maocu liderlerinden...

Askeri yönetimin Ankara’daki zulmüyle meşhur Mamak Cezaevi’ni anlatıyor, her zamanki ciddiyetiyle:

“Deniz Gezmiş’lerin idamının beklendiği günler... Bir gece vakti zincirler şakırdadı, koğuşun kapısı açıldı. Gardiyan, ‘Oral Çalışlar, Deniz Gezmiş seni istiyor koğuşuna, haydi gidiyoruz.’ Anormal bir durum! Gidiyoruz. Koğuşta bir devrimcinin karın ağrıları tutmuş. Deniz bana dönüyor, ‘Sen Maocu değil misin?.. Şuna yap bir akupunktur da ağrılarından kurtulsun!’ diyor gülerek... Birkaç gün sonra da idam sehpasına gitmişti Deniz... Mamak Askeri Cezaevi’nde 52 genç asıldı.”

Sevgili Ömer Laçiner...

12 Mart’ın üsteğmeni...

Asker içinde Marksist Silahlı Örgüt kurmaktan yargılanıyor 12 Mart döneminde. O yıllarda sol’u, sosyalistleri anlatıyor. 1960’lardaki asker eliyle sol darbeler rüzgârından söz ediyor:

“İstanbul’dan hep birlikte yola çıkılacaktı. Sol Kemalistler ve devrimciler... Kemalistler askerle darbelerini yapıp Bolu durağında ineceklerdi. Devrimcilerin Ankara’ya dönük iktidar yolculuğu ise devam edecekti.”

Ekliyor Ömer Laçiner, o sempatik üslubuyla:

“Ama onlar bizi duvarın dibine dizeceklerdi.”

Evet, yakın ihtimaldi.

Nadire Mater, 12 Mart ve kadınları anlatırken, kadınların devrimci hareket içinde birçok bakımdan görmüş oldukları ikinci sınıf muameleyi eleştiriyor bazı haklı örneklerle...

Murat Belge 12 Mart romanlarını anlatırken, Sevgi Soysal’ı neden beğendiğini, onun romanlarında nasıl derinleşebildiğine değiniyor.

Mümtaz Hoca dinliyor.

Ben de dinliyorum.

12 Mart döneminde Mümtaz Hoca, İlhami Abi hapisteyken, Bahriye Hanım’ın Çankaya’da Basın Sitesi’ndeki evinde hepimize kurduğu o güzel sofralarda Sevgi Soysal’ın sivri diliyle nasıl neşe ve iyimserlik kaynağı olabildiğini anımsıyorum o karanlık günlerde...

Aradan kırk yıl geçmiş.

Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü’nde Tarih Araştırmaları Kulübü’nün düzenlediği dört saatlik bir toplantı, geçen cuma günü.

12 Mart’ın 40. yılı...

Galiba biz de tarih olduk.

Ama ilgi fazla değil.

Salonun yarısı boş.

Bana gelince...

12 Mart ve öncesinde, haftalık Devrim gazetesi ve darbe tezgâhları içinde geçen yıllarımı anlatıyorum.

Yani, Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım isimli kitabımdan bazı sayfalar çeviriyorum.

Askeri kışkırtarak darbe ortamı hazırlamak için bir fedai olarak ama gazeteci kisvesi altında bazı kumpasların içinde ufak ufak aldığım roller...

Devrim’i yöneten Doğan Avcıoğlu, gazetenin yazarları İlhan Selçuk, İlhami Soysal ve Uğur Mumcu...

Ömer Laçiner söz alıyor:

“Sağcılar, Hasan Cemal’in yaptığı özeleştirinin kırıntısını bile yapmadılar.”

Genç kız yanıma yaklaşıyor:

“Gerçekten öyle mi? Solcu aydınlar darbelere destek mi verdiler? Bu benim için yeni bir şey...”

İyi pazarlar!