T24 - Faili meçhul vakalarının araştırılması konusunda TBMM Başkan Yardımcısı Güldal Mumcu’ya çağrıda bulunan Ahmet Özal’a Uğur Mumcu’nun çocukları Özgür ve Özge Mumcu yanıt verdi. Özge Mumcu, "11 Şubat 2010'da, aileler olarak TBMM'ye gittiğimizde AKP, CHP, DSP ve BDP'nin grup başkanları, Meclis Başkanı ile İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül ile görüştük. Her bir partinin yaklaşımı, bu cinayetlerin Türkiye'nin bir kara lekesi olduğu ve aydınlatılması gerektiği üzerineydi. Bu kadar cinayetin 3,5 ay sürecek bir araştırma komisyonuyla çözülemeyeceğini belirttiler. Zaten bizim hazırladığımız dilekçede de, araştırma komisyonlarının kısa süreli yapısında değişiklik yapılmasından ticari sırlar ve devlet sırlarının kaldırılmasına kadar bir dizi talebimiz yer alıyordu. Dilekçemiz, CHP Milletvekili Ali Rıza Öztürk tarafından Genel Kurul’a iki kere taşındı. Ancak her defasında AKP tarafından reddedildi. En son Haziran ayında ikinci defa reddedildi. Platform olarak bu konuda basın açıklaması yapmış olmamıza rağmen medyadan da yeterince ilgi görmedik” dedi.
Bir suikaste kurban gidip gitmediği bugünlerde yeniden tartışılan eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, geçen hafta ntvmsnbc’ye konuşmuş ve 1993’te, Uğur Mumcu suikastiyle başlayan karanlık bir dönemin yaşandığını belirtmişti.
O yılın 17 Nisan’ında yaşamını yitiren Cumhurbaşkanı Özal’ın ölümüyle ilgili şüphelerini son zamanlarda yeniden dile getirmeye başlayan Ahmet Özal, gazeteci Uğur Mumcu’nun günümüzde TBMM Başkanvekili olan eşi Güldal Mumcu’ya da şu sözlerle seslenmişti: “Güldal Mumcu’ya çağrı yapıyorum. Sayın Güldal Mumcu, Meclis’te Başkan yardımcısısınız. Biz sizin sevgili eşinizin meselesinin de çözülmesini istiyoruz. Şayet istiyorlarsa kendi eşinin cinayetinin çözülmesini de, CHP’yi ayaklandırması lazım”.
Ahmet Özal’ın sözleri üzerine Güldal Mumcu, faili meçhul cinayetlerin soruşturulması konusunda partisi CHP’nin görevini yerine getirdiğini, ancak AKP’nin işi yokuşa sürdüğünü belirten bir basın açıklamasında bulunmuştu.
Medyada çok sınırlı bir yer bulan açıklamada Mumcu, faili meçhul veya şüpheli siyasi cinayetlerle ilgili CHP milletvekillerinin 2007’den bu yana verdiği 6 araştırma önergesini sıralamış ve “AKP gerek faili meçhul cinayetlerin, gerekse şüpheli diğer ölümlerin aydınlatılması için CHP’nin verdiği araştırma önergelerini (meclis) çoğunluğuna dayanarak reddetmiştir” demişti.
Uğur Mumcu’nun oğlu, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi ve Radikal gazetesi yazarı Özgür Mumcu ntvmsnbc’ye yaptığı açıklamada, faili meçhul cinayetlerin araştırılmasıyla ilgili son bir yılda verilen 2 araştırma komisyonu önergesinin AKP oylarıyla reddedildiğini hatırlatıp “Sanırım Sayın Özal son yıllarda Meclis’te olup bitenleri yakından takip etmiyor” yorumunda bulundu.
24 Ocak 1993’te öldürülen gazetecinin kızı, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Koordinatörü ve T24.com.tr sitesi yazarı Özge Mumcu da suikastin izinin sürülmesi bağlamında CHP’nin ve Güldal Mumcu’nun herhangi bir ihmali olmadığı görüşünde: “Annem, babamın suikastının ortaya çıkması için en çok çaba sarf eden kişidir. Olayın olduğu 1993'ten bu yana geçen 17 yıl içinde, yine annemin, amcamın ve halamın girişimleriyle dönemin CHP'sinin de ön ayak olduğu araştırma komisyonları kurulmuştur”.
‘Eski kodlar silindi, yenileri yazılıyor'
“Ahmet Özal'ın 17 yıl önce gerçekleşen bir ölümün ardından şimdi konuşması bir yanıyla önemli, bir yanıyla da ilginçtir. 17 yıl önce hangi neden onun konuşmasını engellemiştir? Hangi neden onun bugün konuşmasını sağlamıştır?” diyor Özge Mumcu ve suikastlerin ardındaki sır perdesinin bunca yıldır aralanmamasından kimleri sorumlu gördüğünü şu sözlerle ifade ediyor:
“Eski kodların silindiğini ve yeni kodların yazıldığını düşünüyorum. Ortalık bu kadar toz duman olmuşken sorun CHP'nin ayaklanması değil. Sorun ellerinde gerçek bilgiyi bulunduran kişilerin bugüne kadar izleri kapatmaya çalışması ve siyasi iradenin de bu iz kapatma konusunda suç ortaklığı yapmasıdır”.
‘AKP, alerjisini tedavi etmeli'
“1990'ların başındaki faili meçhul siyasi cinayetlerin ve şüpheli ölümlerin hangi nedenle olursa olsun tartışma konusu olması önemli” görüşünü dile getiren Özgür Mumcu ise, bu vakaların çözülmesi konusunda TBMM’nin oynayabileceği role dikkat çekiyor:
“AKP'nin araştırma komisyonu alerjisini tedavi etmesi ve araştırma komisyonlarının yetkilerinin arttırılacağı bir Meclis İçtüzüğü'nün hazırlanması son günlerde tekrar gündeme gelen bu olayların derinlemesine incelenmesi için iyi bir fırsat olabilir. Bitlis ve Özal'ın şüpheli ölümleri, JİTEM'e atfedilen cinayetler, laik kimliğiyle ön plana çıkmış aydınların katledilmesi... Hepsinin tekrar ele alınması gerekliliği açık”.
1948’den 2009’a…
Uğur Mumcu’nun çocukları, 1948’de öldürülen Sabahattin Ali’den 2007’de katledilen Hrant Dink’e, hatta 19 Aralık 2009’da öldürülen Bandırma yerel basınından gazeteci Cihan Hayırsevener’e kadar pek çok “faili meçhul” siyasi cinayetin çözülmesi için uğraş veren Toplumsal Bellek Platformu’nda aktif bir mücadele yürütüyor. Platform, bu cinayetlere kurban giden kişilerin yakınlarından oluşuyor.
Toplumsal Bellek Platformu ilkin, gerçekleşen onca duruşmaya rağmen azmettiricilere henüz “ulaşılamayan” Hrant Dink davası sürecinde Dink ailesiyle dayanışarak kamuoyunun karşısına çıktı. Dink ailesi de; Mumcu, İpekçi, Ali, Tütengil, Cebenoyan, Öz, Yurdakul, Erdost ve daha bir çok ailenin ne yazık ki mensubu olduğu Platform’da yer alıyor (liste böyle uzayıp gidiyor). Platform’daki, babasını kimin öldürdüğünü bulmaya çalışan çocuklardan biri olan Özge Mumcu, parçası olduğu büyük aileyi şöyle betimliyor:
Babalar gününde Doğan Fikir
“Her bir aile hukuk savaşını kendi savaşı olarak verdi, bugüne kadar. Toplumsal Bellek Platformu, ilk defa 2009 yılında bir "Babalar Günü" etkinliğinde bir fikir olarak ortaya çıktı. Bugün, bu platform, Sabahattin Ali'den Hrant Dink'e kadar öldürülenlerin aileleri olarak bir araya geldiğimiz bir platform. Öldürülen her bir kişinin siyasi kimliği farklı olabilir ancak ortak dilimiz adalet arayışı”.
Özge Mumcu, Platform’un TBMM’deki temasları hakkında da şu bilgileri veriyor:
“11 Şubat 2010'da, aileler olarak TBMM'ye gittiğimizde AKP, CHP, DSP ve BDP'nin grup başkanları, Meclis Başkanı ile İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül ile görüştük. Her bir partinin yaklaşımı, bu cinayetlerin Türkiye'nin bir kara lekesi olduğu ve aydınlatılması gerektiği üzerineydi. Bu kadar cinayetin 3,5 ay sürecek bir araştırma komisyonuyla çözülemeyeceğini belirttiler. Zaten bizim hazırladığımız dilekçede de, araştırma komisyonlarının kısa süreli yapısında değişiklik yapılmasından ticari sırlar ve devlet sırlarının kaldırılmasına kadar bir dizi talebimiz yer alıyordu.
Dilekçemiz, CHP Milletvekili Ali Rıza Öztürk tarafından Genel Kurul’a iki kere taşındı. Ancak her defasında AKP tarafından reddedildi. En son Haziran ayında ikinci defa reddedildi. Platform olarak bu konuda basın açıklaması yapmış olmamıza rağmen medyadan da yeterince ilgi görmedik”.
Mumcu, Bitlis, Özal ve onlarca şüpheli yahut “faili meçhul” vaka… Belki bunlar hakkında eskiye göre daha çok konuşuluyor, biraz daha özlü ve cesurca konuşuluyor. Başka? Başka bir şey yok.