Magazin

'Mıymıntı erkeğe tahammülüm yok'

Şevval Sam, kafasındaki "seksi erkek" imajını Eve dergisine anlattı.

31 Ağustos 2008 03:00

Şevval Sam, oyuncu kimliğinin yanı sıra şarkıcılığıyla da ön plana çıkıyor. Sanatçı son olarak üçüncü albümü "Karadeniz"i piyasaya sürdü. Hafta Sonu dergisine konuşan Sam, "'Günü yakalayayım, şunu şu yerden vurayım, şu şarkıyı dinlerse şöyle maçlarda söyler' gibi müzikte başka hesaplarım olmadı" diyor. 

Öncelikle üçüncü albümünüz "Karadeniz" hayırlı uğurlu olsun diyelim. Bize bu albümün oluşumundan söz eder misiniz?

Doğrusunu isterseniz uzun zamandan beri benden ısrarla bir Karadeniz albümü bekleniyordu.

Albümün adı "Karadeniz"... Şevval Sam için Karadeniz çok farklı bir önem taşıyor. Karadeniz deyince belki Kazım Koyuncu’nun sesi çınlıyor kulaklarınızda... Ve onun ölüm yıldönümünde çıkardınız albümünüzü...

Zaten albümü de Kazım Koyuncu’ya ithaf ettim. Çünkü benim hayatımda çok önemli bir yeri vardı onun. Albüm de dediğiniz gibi Kazım’ın ölüm yıldönümünde piyasaya çıktı. Ancak bu benim planladığım bir şey değildi. Yoksa daha öncesinde çıkabilirdi. 

Kâzım Koyuncu ile olan dostluğunuzu o aramızdan ayrılsa da sürdürüyorsunuz ve bu açıdan bakılınca müthiş bir vefa örneğinin sergilendiğini görüyoruz. Koyuncu ile ilgili başka yapacaklarınız var mı?

Biz, birlikte müzik yapmaktan keyif alan iki dosttuk. Benim hayatıma, Karadeniz müziğinin girme sebeplerinden biriydi gerçekten; bendeki karşılığıydı. Karadeniz albümü yapıyorsam en çok da onun payı vardı bunda ve ben de, bu nedenle albümü ona ithaf ettim. 

Şevval Sam, albümüyle ya da dizisiyle geliyor gündeme. Ama bunların tanıtımını bile yeterince yapmıyor, ön plana çıkmaktan kaçınıyor nedense... Niçin?

Ben işimi "yaparken" çoooook seviyorum. Ama medyanın getirdiği bütün külfetlerden sıkılıyorum. İlk bakışta bu bir çelişki gibi görünüyor ancak şöyle söylersem galiba durumum daha iyi anlaşılacak: Ben eğlendirirken eğlenen biriyim. Dolayısı ile işimi yaptığım anın hazzı üzerinden, mesleğimi yapma motivasyonumu sağlıyorum. O anların haricindeki her şey bana külfet geliyor. Örneğin, çok sık röportaj yapmak istemiyorum çünkü kendimi tekrar etmeye başladığımda, kendimden sıkılıyorum. Kendimi çok fazla yerde gördüğümde de sıkılıyorum. Ben daha kendimden sıkılırken, başkası sıkılmaz mı beni bu kadar çok görmekten? Yani popüler olmak benim için "amaç" olsaydı, bu dediğiniz doğru olabilirdi; ancak benim için bir "sonuç".

Şarkıcılık yeteneğinizi "Gülbeyaz" dizisinde mi keşfettiniz?

Ben bir şey keşfetmedim. Zaten müziğin içine doğdum. Kendimi bildim bileli, konuşur gibi şarkı söylüyorum ama bunu profesyonel bir hale getirmek için biraz demlenmem gerekiyordu. Bu nedenle albüm yapmak için bekledim. Benim için müzik şarkı söyleyip notaları basmak değil, müziği başka türlü algılıyorum. 

Müziğin ticari boyutuna bakmıyorsunuz...

Evet, müziğin bu kadar ticari kaygılarla yapılıyor olması hoşuma gitmiyor. Ayakları yere basan, ne yaptığımdan emin olduğum bir şey yapmak daha önemli. Türk sanat müziğinin en seçkin eserlerinden oluşan ilk albümüm "Sek", bu işin temelini oluşturdu. Ondan sonraki ikinci albümüm "İstanbul’s Secret" daha fazla doğaçlamaya yer verdiği için içimdeki müziği ortaya çıkardı, bu şansı bana tanıdı. "Günü yakalayayım, şunu şu yerden vurayım, şu şarkıyı dinlerse şöyle maçlarda söyler" gibi müzikte başka hesaplarım olmadı.

Kendimi nerede ifade edebiliyorsam oyum

İlk albümünüzde alaturka okudunuz. 

Bu  sürpriz olmuştu... İstiyordum ki alaturkayı günümüz gençleri dinlesin. Çok özel bir müzik, doğru yorumlandığı ve çalındığı takdirde caz standardında dinlesinler istiyordum. "Sek" ile amacıma ulaştım. Sonra "İstanbul’s Secret" çıktı. Bu albümü de beklemiyorlardı. Çünkü şöyle düşünüyorlardı;

"İlk albümü tuttu, arkasından yapacağı ilk iş o yeri sağmak". Ama yapmadım. "2008 yılında Karadeniz türkülerinden oluşan bir albüm yapacağım" dedim ve yaptım.

Oyunculuk mu, şarkıcılık mı?

Bir etiket koymak istemiyorum; ben Şevval’im ve sanat insanın kendisini ifade etme biçimidir. Kendimi nerede ifade edebiliyorsam, o anda oyum. Şarkı söylüyorsam şarkıcıyım, oyunculuk yapıyorsam oyuncuyum. 

Sizi genellikle komedi ağırlıklı yapımlarda görüyoruz. Farklı bir rolle kamera önüne geçmeyi düşünmüyor musunuz?

Bugüne kadar farklı karakterler canlandırdım. Daha önce dram da oynadım.

Mesela...

Mesela "Karaoğlan" dizisinde, daha ilk bölümde Karaoğlan’ın öldürülen annesi "Ece Sultan" rolünü oynadım. Nejat İşler’le kamera önüne geçtiğim "Gülbeyaz" dizisinde Karadeniz şivesiyle konuşan "Gülbeyaz" rolündeydim. Özcan Deniz’le oynadığım "Aşkın Dağlarda Gezer" dizisinde aşiret kızı "Kajal" rolünü üstlendim. İki sene önce çekilen "Yaşanmış Şehir Hikayeleri" dizisinde şarkıcı Ece Yıldız olarak ekrana geldim. Daha önce "Müjgan Bey" dizisinde rol gereği erkek kılığına bile girdim... 

Şevval Sam daha çok komediyi seviyor..

Senaryo iyiyse ve ben eğlenirsem, başkalarını da eğlendirebileceğimi düşünüyorum. Hayatta yeterince acı var zaten, gülmek gerek, gülmemiz gerek.

Çalışma dışındaki zamanlarda Şevval Sam ne yapıyor?

Arta kalan bütün zamanımı oğlum Tarık Emir’le paylaşmaya çalışıyorum.

Biraz da spor konuşalım. Sıkı bir Beşiktaş taraftarısınız...

Her zaman. Çarşı bir ruhtur, feshedilemezciyim. 

Beşiktaş bu sezon şampiyon olur mu?

Futbol bu, her şey olabilir. 

Oğlunuz Tarık Emir’in futbola ilgisi var mı? Ne de olsa bir dönemin "Sarı Fırtına"sı Metin Tekin’in oğlu o...

Futbolla ilgisi yok. Basketbol oynuyor. Piyanonun başına geçince saatlerce çalıyor, kendisini kaybediyor. Sporu yapmasını istiyor ama meslek olarak seçmesini istemiyorum. Çünkü belli bir yaşta bitiyor. Ömrünün sonuna kadar yapabileceği bir mesleği seçmesini tercih ederim.

Türkiye'de insan olmak zor

Başka düşündüğünüz bir meslek oldu mu hiç? Mesela en son dizide doktor olmuştunuz.

Doktor olmayı kafama koysaydım, olurdum. Tıbba özel bir ilgim var. Farmakolojiyi de severim. Ancak doktorluk Türkiye’de zor bir meslek. Gerçi hangi meslek olursa olsun Türkiye’de hep zorluk vardır. Türkiye’de yalnız doktor değil, işçi, eğitimci, hukukçu ya da kısacası insan olmak çok zor! Sadece parası olanın rahat yaşadığı, hiçbir sosyal güvencesi olmayan milyonlarca insanın bulunduğu, bu yüzden suçların, kavganın, fakirliğin bitmediği bir düzen var.