T24 - Kürt siyasetçi ve yazar Orhan Miroğlu, “Bazı siyasi anlayışların bilmesi gerekir ki, demokrasisi daha iyiye giden bir ülke haline gelecek Türkiye. Kürtlerin bundan öğreneceği çok şey var. Bizim gibilerin tehdit edilmesi süreci engelliyor” dedi
PKK’nın silahlı kanadı HPG’nin internet sitesinde ölümle tehdit ettiği Kürt siyasetçi, gazeteci ve yazar Orhan Miroğlu, emniyetin tahsis ettiği korumayla yaşıyor. Kürt meselesi nedeniyle uzun yıllar cezaevinde yatan Miroğlu, korumayla yaşamanın kendisini rahatsız ettiğini, ailesinin endişeli olduğunu ama alışmaya çalıştıklarını belirtiyor.Milliyet gazetesinde yayımlanan haber şöyle:
Miroğlu ilk olarak 6 Eylül’de Taraf’ taki köşesinde kendisini kimliği belirsiz bir kişinin ölümle tehdit ettiğini duyurmuştu. Kasım ayında da PKK’ya bağlı olduğu söylenen “HPG Online” adlı web sitesinde “Bıçağın altında dolaşıyor. Sözün özü böyle giderse kırmızı kalemle çekilen bir çizgi devreye girer! Miroğlu da mortoğlu olur bu toprakların tarihinde!” sözleriyle açıkça tehdit edildi.
Miroğlu, yaşadığı süreci anlattı.
HPG’nin yaptığı size yönelik ilk tehdit değil. Daha önce de tehdit aldığınızı yazmıştınız.
Evet, önce Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır’a gittiği günün gecesinde tehdit edildim. Başbakan faili meçhul cinayetlerden bahsederken benden de sözetme gereği duydu, “Miroğlu’nun yarasını unutmadık” dedi. O gün telefonla bir tehdit geldi. Halen soruşturma yapılıyor, ben de ne aşamada olduğunu bilmiyorum.
Bunun üzerine web sitesinden gelen tehditi nasıl karşıladınız?
Bu bir internet sitesi değil, HPG’nin yani PKK’nın silahlı örgütünün yazısı. Yazı HPG’nin ne düşürdüğünü ortaya koyuyor. Ne kadar doğru benzetmedir bilmiyorum ama Genelkurmay’ın sitesi gibi algılamak gerekli. Orada çıkan herşey kurumu da bağlıyor.
Korkutmuyor!
Tehditler sizi korkutuyor mu?
Korkutmuyor, benim hayatıma dönüp baktığınız zaman beni korkutacak birşey de kalmadı. Bundan sonra fikirlerimi iletmeye devam edeceğim. Bu fikirlerin söylenmemesine yönelik bir amacı içeriyor, susmamızı istiyorlar. Kürt siyasetçi ve aydının susması. Her şeyi PKK’nın düşüneceği, karar vereceği bir alanın yaratılmasının doğru olduğunu düşünmüyorum. Bunun PKK’ya da faydası yok, zararı var.
Referanduma evet dediniz, sivillerin saldırılarda ölmesini eleştirdiniz. Bu düşünceleriniz mi sizi hedef haline getirdi?
Demokratik özerklik, referandum, sivillerin hedef olmaması konusundaki bu yazılarım PKK’nın temel siyasi görüşlerine ciddi eleştirilerdi. Belki ilk kez sistemli, ulusal medyada etkin olan bir gazetede Kürt meselesinde de bir geçmişi olan birinin yazması etkileyici oldu. Kürt toplumu artık düşünen, fikirlerin tartışılmasından yana olan bir toplum haline geldi. 10 yıl öncesindeki gibi değil. Tartılıyor, ölçülüyor, şiddetin bitmesine faydası olur mu diye muhakeme yürütülüyor. Benim de bu Kürt sorunundaki, mücadelesindeki kendi özel hikayem ve Taraf gibi etkili bir gazetede yazıyor olmam tartışılmayı sağladı. Yandaş, işbirlikçi, hain gibi çok kötü şeyler söylendi. Bunlar PKK medyasında yazı yazan insanların çok kolaylıkla kullanabildiği kelimeler.
Yaşam şeklinizde bir değişiklik oldu mu tehditlerden sonra?
Hiç olmadı. Telefonla tehdit edildikten sonra koruma verildi. Korumam ben dışarı çıktığım zaman katılıyor. Uzaktan da korunuyor muyum, bilmiyorum. Koruma benim yaşam tarzıma uygun değil, bu bende bir rahatsızlık yarattı. Ben sokakta yaşayan bir adamdım, sokağa giden, kahveye gidip çay içen, kitapçıları dolaşan biriyim. Koruma olayı beni sokaktan uzaklaştırdı. Umarım kısa zamanda hayatım normale döner.
'Doğru yerde duruyoruz'
İki çocuğunuz var, 21 ve 19 yaşlarında. Korkuyorlar mı size birşey olmasından?
Doğrusu üzülüyorlar. Hayat bizim için kolay geçmedi, her zaman soruşturmalar vardı. Cezaevi süreçleri... Her zaman bir tedirginlik içinde yaşadılar, buna alışmaya çalışıyoruz. Faili meçhul cinayetler döneminde Diyarbakır’ı terk etmek zorunda kaldım, yaralı olarak Hacettepe’ye getirilip üç ay kaldığımda çocuğum üç yaşındaydı.
Son dönemde dikkatinizi çeken, size huzursuzluk veren başka bir tehdit oldu mu?
Mailler geliyor, üzücü. Ama bir o kadar da beni sevindiren, yalnız olmadığımı hissettiren mailler geliyor. Ben hayatım boyunca şiddete ve savaşa karşı, Kürtlerle Türklerin birlikte yaşayabileceklerine dair çok güçlü yazılar kaleme aldım. Bu duruş, ne Kürtlere, ne Türklere zarar vermez. Bazı siyasi anlayışların bilmesi gerekir ki, Türkiye artık eski Türkiye değil. Daha ileriye, demokrasisi daha iyiye giden bir ülke haline gelecek Türkiye. Kürtlerin bu ileri demokrasiden öğreneceği çok şey var. Bizim gibi insanların tehdit edilmesi bu sürece engel oluyor. Ama karşılaştıkları güçlü tepki, bizlerin doğru yerde durduğunu gösteriyor.
Musa Anter cinayetinin tanığı
Midyat’ta doğan Orhan Miroğlu’nun gençliği Batman ve Diyarbakır’da geçti, 1970-80 arası dönemde demokratik gençlik hareketi içinde yer aldı. Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nden mezun oldu ve bir yıl öğretmenlik yaptı. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra tutuklandı ve Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından TKSP (Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi) davasından 15 yıl cezaya çarptırıldı. Cezaevindeki işkenceleri ve faili meçhul cinayetlerin tanığı Miroğlu, 1988’de tahliye oldu. 20 Eylül 1992’de Diyarbakır’da saldırı anında yanında olduğu Musa Anter suikastından yaralı olarak kurtuldu. O tarihten bu yana, tedavi için geldiği Ankara’da yaşıyor.