Eyüp Kök*
“Benden olmayanı seviyorum fakat iç huzurum adına benim olanı yüceltmeliyim" Dostoyevski
Bu söz Türkiye Milli Takımı'nın Rusya ile oynadığı maçtan sonra Lucescu’nun, büyük ihtimalle kötü performans sergileyen Serkan Kırıntılı’yı düşünüp söylediği “Kaleci yok ne yapalım” sözünden sonra aklıma geldi.
Bu söz muhtemelen aralarında olmak isteyip kendimize örnek gösterdiğimiz büyük futbol ülkelerinden birinde sarf edilse yoğun tepki alıp oyuncuların özgüvenini düşürmeye yönelik art niyet olarak algılanırdı.
Fakat sağolsun Lucescu geldiği günden beri gündemimizi boş bırakmayıp bunlara bizi alıştırdı.
Formasyon hataları mı yoksa dahili mi?
Bu sözün doğrultusunda İsveç karşısında Sinan Bolat’a kaleyi devreden Lucescu maça da 4-2-3-1 formasyonuyla çıktı.
Şahsi olarak dikkatimi çeken ilk durum Kaan Ayhan’ı stoperde deneyip Conte’nin dünya mirasına kattığı ‘Bek’ten stoper yaratma’ hamlesiydi.
Oyuncusuna sakat raporu veren ve Milli Takım'da oynatılmamasını rica eden Galatasaray’a rağmen sol bek Ömer Bayram’a emanet edildi.
Orta alanda Topal-Okay ikilisiyle çıkan Lucescu belli ki garantörlüğü abartmak istemiş.
Oyunu geriden kurma niyetindeyken stoperleri sağa ve sola kaydırıp top kullanan Okay varken Mehmet Topal’ın işlevi ne olabilir sorusunu kendimize sormamız gerekiyor.
Modern futbola daha uygun bir Okay varken sahada Mehmet Topal’ı kullanma takımı yavaşlatmak demektir.
Bunu ilk yarıda güzelce tecrübe eden Lucescu Mehmet Topal’ın yerine Emre Akbaba’yı biraz daha öne atıp -bilerek mi bilmiyorum- false 9 özelliğini kullandırttı.
Tabi bunun mükafatı son 5 dakikada Emre’den gelen 2 gol oldu.
Takımın hücum hattı takımın en güvenilir alanı olabilir zira Premiere League’den bir, Serie A’dan iki oyuncu barındırıyordu.
Hakan’ı şahsen 10 numarada daha çok beğensem de dün sol kanatta atakları olgunlaştırıp takıma umut aşılayan golü kaydetti.
Cenk ve Cengiz genel olarak durgun olsa da kaliteli ayakları maç içinde tehlikeler yarattı.
Son zamanlarda Beşiktaş’taki oyunundan memnun olmadığımız Oğuzhan ise maestro olarak çok güzel bir iş çıkardı.
Mesele Mantalite
Lucescu geldiği günden beri aynı takımda birlikte oynayan oyuncu grupları istediğini söylüyordu.
Dünkü maç özelinde konuşacak olursak aslında aynı takımda oynamanın değil de aynı 'mantalite’ye sahip olmanın olumlu etkilerine şahit olduk.
Son Dünya Kupasında şampiyon olan Fransa Milli Takımı'nın oyuncu grubu 16 takımdan geliyordu.
Finalist Hırvatistanda bu sayı 19 iken üçüncü olan Belçikada oyuncular 21 farklı takımı temsil ediyordu.
Bu sayıları gördükten sonra olayın aynı takım değil de anlayış farkı olduğunu düşünmek garip olmaz.
İsveç karşısında maça çıkan 11 oyuncumuzdan 8’i Avrupa kulüplerinin alt yapılarından çıkmaydı.
Yani başka bir deyişle oyundan çıkan Hakan ile birlikte 9 oyuncumuz da Avrupa tedrisatından geçip modern futbola uygun olarak işlenmiş durumdaydı.
Bu kadar veriyle beraber çıkıp yabancı kuralıyla ilgili isteğinizi dile getirdiğinizde insanların size bu kuralı getirmek için bahane ürettiğinizi düşünmelerinin önünü açmış oluyorsunuz.
Umut var
Maç performansına gelecek olursak 50. dakikada İsveç’in katı 4-4-2’sine dayanamayan Milli Takımımız iki golü kalesinde görmüştü bile.
Hakan’ın sorumluluk alıp bireysel yeteneğiyle farkı 1’e indirdikten sonra düzenli bir şekilde baskı kurmaya başlamıştık.
Rusya maçındaki gibi topla daha fazla oynamaya özen gösteren Milli Takım dün maçı %62 topa sahip olma ile sonlandırdı.
Modern futbolda topa sahip olmanın çok bir şey göstermediğini bilsek de bu yine de olumlu bir istatistik olarak sayılabilir.
Özellikle geriden oyun kurma konusunda gittikçe gelişen Okay, -Genel olarak gittikçe dedim çünkü Celta Vigo’nun kendisine çok şey katacağını düşünüyorum- 114 pas denemesinden 103’ünü başarıyla tamamladı.
Maç genelinde savunma oyuncularımızın pas sayıları oldukça yüksekti.
Oğuzhan, paslarının büyük bir bölümünü doğal olarak savunma oyuncularının aksine ilerde yani tehlikeli alanda yaptı ve ona rağmen %88 isabet oranı yakaladı (56/64)
Kalemizde iki gol görmemizin yanına bir eksik daha iliştirecek olursak Zeki, Çağlar ve Okay gibi geride oynayan oyuncularımızın toplamda 39 hatalı pas yapmasıydı.
Liverpool’un Alisson Becker’e 75.000.000 Pound verdiği bir dünyada kalecilerin ayağını tartışmamız gerekiyor.
Sinan dün 12 hatalı pas ile oynadı.
Sonuç olarak Lucescu’ya 89’da ve 90+2’de pansuman yapan Emre Akbaba başta olmak üzere takımın diğer oyuncularında bir umut var.
Yeniden Milli Takım maçlarının reyting rekorları kırdığı dönemlere gelir miyiz bilemem fakat o günlere bizleri geri getirecek bir takım inşa edildiğini düşünüyorum.
Evet Lucescu’y rağmen…
* Akademisyen