Gündem

'Milat' gazetesi 'Yeni Akit'in neyi olur?'

'Milat'ın da bugün itibarıyla, Yeni Akit konusunda Taraf'ta yapılan yayınlardan duyduğu rahatsızlık üzerine Gergerlioğlu’yla yollarını ayırması ilginç bir soruyu akla getiriyor: Acaba Milat Y. Akit'in neyi olur?'

30 Ağustos 2012 15:57

Hidayet Şefkatli Tuksal

(Taraf, 30 Ağustos 2012)

İslami camiayla 30 yılı aşkın bir süredir ilişkiliyim. Pek çok farklı tipte insan tanıdım bu 30 küsur yıl boyunca. Dürüst, güvenilir, fedakâr, dost canlısı, çalışkan insanların yanı sıra, dürüstlükten uzak, güvenilmez insanlar da tanıdım. “Bu insanların burada işi ne?” diye düşündüğümde, bu tip insanların sahte ve abartılı sadakat gösterileriyle bu çevrelerde kolayca tutunabildiklerini, hastalıklı kişiliklerinin marazi özelliklerini böyle bir ortamın dost-düşman ilişkileri içerisinde meşrulaştırabildiklerini, kendilerine destek bulabildiklerini gördüm, hâlâ görüyorum. Bu konularda çok yazıldı, çizildi ama ben de kendi analizimi yapayım: Dindar grupların, cemaatlerin maruz kaldığı baskılar ve bunun yarattığı “mağduriyet” ile birlikte, bunun müsebbibi olan bir “zalim/düşman” figürünün varlığı, özellikle bazı grupları ve çevreleri birarada tutan en önemli iki unsurdur. Bilginin, fikrin, tefekkürün, uzlaşmanın, anlayışın, itidalin makbul görülmediği bu gibi çevrelerde, duygusal reaksiyonlar yaratacak ajitasyonlar, sivri ve aşağılayıcı bir dil, bel altı vuruşlar, keskinlik ve kıyıcılık egemen davranış kodlarını oluşturur. Bir yandan Kur’an’a ve Hz. Peygamber’e gönülden bağlılık, tam itaat iddiası sürdürülür, bir yandan sanki kendileri bu iddianın mümtaz örnekleriymiş gibi hayalî bir pozisyon üzerinden sağa sola ahkâm kesilir, çamur atılır. Bu tür davranışlar İslami camia içinde, kendisini “ezik” hisseden, “öfke ve hınç” duyguları içinde olan birileri için, bir tür sanal öç alma imkânı yarattığı için, bu davranış kodlarına sahip çevreler kısmi bir itibar görür ve taraftar toplar. Düşman olarak tanımladığı kesime benzeyen davranışların ve yöntemlerin icazeti ise “düşmanın silahıyla silahlanma” taktiği ile verilir. Böylece aslında düşman gördüğü kesimi taklit edip, onun yöntemlerini kullanırken daha fazla onunla özdeşleşip bütünleşen ve kendi hastalıklarına diğerlerininkini de ekleyerek ağırlaşan bir vaka, bir tip çıkar ortaya.

Aslında böyle anormal tiplerin varlığı o kadar anormal değildir, nitekim bu da bir şeylerin sonucudur, belki tedaviyle geçebilir ama burada sorun, bazı İslami çevrelerde böyle anormal tiplerin normaliteyi baskılaması ve kendi sözünü hâkim kılacak kadar teşvik görmesi, şımartılmasıdır. Ancak bazen bu anormal kişilikler, cahil cesaretleriyle kaldıramayacakları yüklerin altına girerler, büyük ifşaat yapayım derken kendileri ifşa olurlar, rezil edeyim derken kendileri rezil olurlar. Tabii sadece kendileri değil, onları ağırlayıp, şımartanlar da rezil olur bu durumda ama “pişkinlik” nicedir en yüce erdemimiz olduğu için çıt çıkmaz, kol kırılır yen içinde kalır.

Yen içindeki kollara karşı hâkim tavır pişkinlik olsa da, İslami camiada herkes için adaletin tesisi için uğraşan, insan haklarına riayet konusunda duyarlı, nitelikli ve saygın isimlerden oluşan bir grup da var. Pek çok imza kampanyasında biraraya gelen bu isimler, dindar insanların gücü ve iktidarı temsil ettiği bir dönemde, bu gücün ve iktidarın falsolarına karşı hemen harekete geçip, tepkilerini ve muhalefetlerini ortaya koyuyorlar. En son, Yeni Akit gazetesi tarafından Ali Bayramoğlu, Hasan Cemal, Cengiz Çandar hakkında yapılan haberlere yönelik muhalefetlerini de “sessiz kalmamak gerek” çağrılı bir imza kampanyasıyla dile getirdiler. Ancak gazetenin ismi bile verilmeden yapılan, bu seviyeli ve düşmanlık içermeyen çağrı Yeni Akit gazetesinin türlü atraksiyonlarına maruz kaldı. Listedeki isimlerin tek tek aranması, konuşmalardan sadece kendi işlerine yarayacak cümlelerin cımbızlanarak seçilmesi ve sanki “bilmeden” hatır gönül uğruna imza verilmiş gibi bir izlenim yaratılmaya çalışılmasından tutun da, PKK ve Kaos GL gibi etiketlerle imza girip, sonra da bunu haber yapıp gruba mal etmeye varana kadar, pek çok tuhaf ve etik dışı atraksiyon gündeme geldi. Aslın bakılırsa kimse bunlara şaşırmıyor, hatta bu gazeteden bunları bekliyor, çünkü bunlar gazetenin ilk marifeti değil. Buna rağmen, yeni bir atraksiyona malzeme toplamak amacıyla Akit muhabiri aradığında, onun bir “çalışan” olduğunu düşünerek konuşmayı kabul ettim. Konuşmamda, Yeni Akit’in bu yazarlara yaptığı şeyin 28 Şubat’ın andıçlarından bir farkı olmadığını ve bu tavırlardan bir Müslüman olarak utanç duyduğumu söyledim. Cengiz Çandar’ın görüşlerinden haberim olup olmadığı sorusuna da, Cengiz Çandar’ın bu konudaki görüşlerini benimsemediğimi, hatta aynı dünya görüşünü de paylaşmadığımı ama böyle diye Yeni Akit gazetesinin Cengiz Çandar’a karşı tavrını desteklemeyeceğimi belirttim. Ertesi gün yapılan haberde, eleştirdiğim cümlelerin hiç birisi yoktu, sadece Cengiz Çandar’ın görüşlerine katılmadığımı ifade ettiğim son cümlem vardı. Buradan diğer arkadaşların ifadelerine yönelik manipülasyonları ölçebilirsiniz. Ama Ali Karahasanoğlu kampanyanın başlatıcısı Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu, görüşmelerin bant kayıtlarını Taraf gazetesinde yayınlamaya davet edebildiğine göre, bazı imzacıların “nasihat” babında bir “kardeşlik” terminolojisi üzerinden gazeteye hak etmediği bir teveccüh gösterdiğini de düşünüyorum. Milat gazetesinin de bugün itibarıyla, Yeni Akit konusunda Taraf gazetesinde yapılan yayınlardan duyduğu rahatsızlık üzerine Gergerlioğlu’yla yollarını ayırması ilginç bir soruyu akla getiriyor: Acaba Milat gazetesi Y. Akit gazetesinin neyi olur? Bilen varsa, görüşlerini bekliyorum.

 

Markar Esayan

(Taraf, 30 Ağustos 2012)

 

Gazetecilik ve dindarlıkta ‘milat’ vakti...

 

Doğrusu hangi konuyu yazayım pek bilemedim. Şemdinli’de çok ciddi şeyler oluyor. Hükümet yalpalayan bisiklette ne yaptığını bilmez bir görüntü sergiliyor. Selahattin Demirtaş’ın “Şemdinli-Çukurca arasında 400 kilometrekarelik alan PKK’nın kontrolünde” açıklaması nasıl değerlendirilmeli? Devlet bölgeyi PKK’ya mı terk etti? Yoksa PKK’nın tuzağına düşmemek için, daha fazla PKK’lı ve asker ölmesin diye mi itidalli davranıyor? Çukurca saldırısı sonrası Kazan’ı altüst eden, örgüte ağır kayıp verdiren TSK’nın, bu hattı PKK’ya cebren terk ettiği savı ne kadar doğru? Demirtaş’ın yaptığı açıklama, evet “orada neler oluyor”u hükümetten öğrenemediğimiz için değerli, ama AK Parti’yi köşeye sıkıştırıp, bölgedeki PKK’nın zaten gözden çıkarttığı yüzlerce PKK’lıyı imha ettirme amacına hizmet etmiyor mu? PKK’nın artık Suriye Kürdistanı’na oynadığını, Şemdinli’nin bir Suriye savaşı olduğunu benim mi söylemem gerekiyordu? Sayın Davutoğlu’nun, bu yeni ve keskin durum için bir stratejisi var mı? Yoksa gece ışık görmüş kedi gibi “Highway barbecue” olma yolunda mı Türkiye hızla?

Evet bunlar çok önemli konular ama, ben bugün, Yeni Akit, Habervaktim’in rezaletini ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Milat gazetesindeki köşe yazarlığı işinden bu nedenle çıkarılmasına değinmek istiyorum.

Kıymetli aydın ve sivil toplum aktivisti Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun ortaya çıkarttığı son imza skandalı mesela. Yeni Akit ve Habervaktim internet sitesinin Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Ali Bayramoğlu, Hilâl Kaplan, Mithat Sancar ve bir kısım daha aydın ve yazarlarımız hakkında bir merkezden yürütülen linç kampanyasına yönelik www.sessizkalmamakgerek.com imza kampanyasına iki PKK’lının ve bir Kaos GL üyesinin imzalarını bizzat habervaktim genel yayın yönetmeninin bilgisayarından atıldığı ortaya çıktı. Şimdi tıpkı Oda TV gibi, bu imzaların bilgisayara trojan gibi virüslerle girilerek kendilerine komplo yapılmak amacıyla atıldığını iddia ediyorlar.

Ne kadar benzemişler Ergenekonculara, 28 Şubatçılara değil mi? 28 Şubatçıların Şemdin Sakık’ı kullanmasını kopya ederek yine onunu üzerinden aydınları PKK’lı yapıyorlar, kara çalıyorlar, yalan haber üretiyorlar, karakter katli yapıyorlar, tekzipleri yayımlamıyorlar, söylenenleri çarpıtıp koyuyorlar. Gözleri dönmüş hâlde. Allah ıslah etsin mi derler?

Şimdi de bu aydınlara yapılan linçe karşı çıkan mütedeyyin imzacıları hedef almış gözüküyorlar. Linçin en son hedefi de kampanyanın düzenleyicilerinden Ömer Faruk Gergerlioğlu. Kendisi Milat gazetesi yazarıydı. 28 ağustos günü kendisini arayan Milat gazetesi yetkilisi köşe yazarlığı işine son verildiğini iletmiş. O Milat ki, çıktığında mütedeyyinlerin Taraf’ı olacağı iddiasına şahsen çok sevinmiş ve içlerinde sevdiğim arkadaşlarımın olmasıyla da ayrıca gururlanmıştım. Ömer Faruk Gergerlioğlu işten çıkarılmasını şöyle duyurmuş. İbretlik olduğu için doğrudan iletmek istedim:

“28.8.2012 günü öğleden sonra Milat gazetesinden arayan bir yetkili köşe yazarlığı yaptığım gazetenin benimle yollarını ayırdığını açıkladı. Nedenini sorduğumda ise ‘son zamanlarda Taraf gazetesinde Yeni Akit gazetesi ile ilgili çıkan yayınlar gazete yönetiminde rahatsızlık oluşturdu’ açıklaması yapıldı.

Habervaktim web sitesinin organize ettiği ve Yeni Akit gazetesinin destek verdiği çirkin tezgâhı ortaya çıkarmamızdan saatler sonra gazetenin tarafımıza yönelik yaptığı tebliğ dikkat çekicidir.

Yıllardır Türkiye ve dünya siyasetini yakından takip eden, insan hakları eksenli bir bakış açısıyla olayları değerlendiren bir kişiyim. İslami hassasiyetim bana hep farklı kesimlerin uğradığı mağduriyetlere bigâne kalmamamı öğütledi. Hakaret ve iftiralara uğrayan mağdur ve mazlumlarla dayanışmanın lüzumu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Kim ve nerede olursanız olun ilkesel ve ahlaki tutumun sizi değerli kılacağını daha iyi anlıyorum.

Bir başkasının hakkı için hep birlikte adalet, vicdan ve insan hakları mücadelesi yapmaya devam edeceğim, edeceğiz. Hangi ideoloji, din ve ırktan olursa olsun erdemli insanlarla beraber adalet talep eden ve sessiz kalmamak gerektiğine vurgu yapan yürüyüşümüz devam edecek. Fikirlerimizi beyan etmenin, ortak iyi için hareket etmenin sayısız yolu vardır. Bu dünyaya karşı olan vazifelerimizi yerine getirmenin ilke ve değerler hesaba katmaksızın olmayacağı ortaya çıkmıştır. Yayınlanmayan son yazım, http://omerfarukgergerlioglu.blogcu.com/roboski-li-yarali-anne-annesini-bulmus-asker/12910778 adresinden okuyabilirsiniz.”

Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yayımlanmayan yazısını bugün Hertaraf sayfamızda bulacaksınız. Gergerlioğlu, Uludere’de kaza geçiren askerlerin yardımına koşan Roboskili ananın duygularını yazmış. Ve diyor ki, “Siyasi destek nefreti arttırarak da, sevgiyi arttırarak da sağlanabilir. Ama kalıcı olan, dini olan, vicdani olan sevgi dilidir. Sevgi ve merhamet mutlaka kazanacaktır.”

Bu mu yayımlamadığınız, sansür ettiğiniz yazı?

Nerede sizin dindarlığınız, vicdanınız? Akit de, Milat da İslami kimlikle ortada olduğu için böyle soruyorum: Siz hiç Allah’tan korkmuyor musunuz?

Ve hepinizi, kim olursanız olun Ömer Faruk Gergerlioğlu ve onun gibi onurlu, vicdanlı değerli aydınlarımızla dayanışmaya çağırıyorum.