Ahmet Külsoy/T24
T24 yazarı Seyfettin Gürsel, seçim sistemleri konusunda Türkiye’nin önde gelen uzmanlardan biri. Türkiye’de uygulanan seçim sistemleri ve alternatif sistem tartışmaları üzerine araştırmalar yayınladı ve simülasyon modelleri geliştirdi. 2019 yılında yapılacak kritik seçimler öncesi iktidar partisi tarafından milletvekili seçim sisteminde önemli değişikliklerin yapılması gündeme getirilirken; Gürsel ile bu değişikliklerin kapsamının neler olabileceğini, iktidar partisinin neyi amaçladığını, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından gündeme getirilen partiler arası ittifak konusunun ne anlama geldiğini konuştuk.
AKP’nin korkulu rüyası: Yasama gücünü kontrol edememek
Üç seçimin birden yapılacağı 2019 yılına iki yıldan az bir süre kaldı. Cumhurbaşkanlığı sistemine uyum yasaları adı altında iktidar partisi en başta seçim sistemini değiştirmeye hazırlanıyor. Bu hazırlık MHP’yi de tedirgin etmiş olmalı ki, Genel Başkan Bahçeli milletvekili seçimlerinde ittifak konusunu gündeme getirdi ve kamuoyuna açık pazarlıkları başlatan düdüğü çaldı. AKP neyin peşinde?
Tabii ki, parlamentodaki çoğunluğunu korumanın peşinde. Cumhurbaşkanlığı seçiminde (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan ilk turda seçilmek istiyor. Yürütme gücünü pekiştirmek için bu hedef çok önemli. Ama olmadı ikinci turda kazanmakla da yetinebilirler. Ama parlamentoda çoğunluğu korumak o kadar kolay olmayabilir. Yakın geçmişte yaşadıkları kötü bir deneyim var; Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 41 oy aldı AKP ve Meclis’te mutlak çoğunluğa erişemedi. Seçim sistemi değişmez ve yine bu civarda oy alırsa, ki bu ihtimal dahilinde, yasama gücünü kontrol edemeyecektir. Bu korkulu bir rüya. Bu nedenle, düşük oy oranıyla da milletvekili çoğunluğunu garanti altına almanın peşinde.
Bu nasıl olacak?
Hiç zor değil. Seçim sistemlerinde çareler tükenmez (gülüyor). Seçim sistemleri üç temel unsurdan oluşur:
-Seçim formülü, yani bir partinin seçim çevresinde aldığı oy miktarı ile o seçim çevresine tahsis edilen sandalye sayısı arasındaki matematiksel bağ;
-Seçim çevrelerinin büyüklüğü;
-Ülke ve seçim çevrelerinde barajların mevcudiyeti ve yüksekliği.
Bu unsurları işinize geldiği gibi tasarlayarak parlamentoda çoğunluğu kazanmak için gereken asgari oy miktarını bir hayli aşağıya çekebilirsiniz. Örnekleri çoktur. Bizdeki son örneği hatırlatayım. 1987 seçimleri öncesinde ANAP, seçim sisteminde yaptığı değişiklikler sayesinde yüzde 36 oyla Meclis’te büyük bir çoğunluk elde etmişti. O zaman daraltılmış bölgeler, artı çifte baraj vardı. Bunlar yetmezmiş gibi bir de “seçim çevresinde en çok oyu alan parti kontenjan milletvekilini kazanır” diye bir kural eklediler.
Kasım 2002 seçimlerinde de AKP yüzde 34 küsur oyla çoğunluğu almamış mıydı?
Doğru ama bu sonuçta onun dahli yoktu. Bu arada seçim çevreleri büyük illerde genişletilmiş, seçim çevresi barajı da kaldırılmıştı. Ama yüzde 10’luk ülke barajını sadece iki parti geçebildiğinden (AKP ve CHP) doğal olarak birinci gelen parti çoğunluğu almıştı. Seçmenlerin yarısına yakınının oyları da çöpü boylamıştı. Böyle bir durum artık olmaz diyemem ama en azından AKP buna güvenerek seçim sisteminde değişiklik yapmaktan imtina etmez. Kaldı ki, bir de MHP’yi kollaması gerekiyor
“Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazanmak için MHP’nin aday çıkarmaması ve Erdoğan’ı desteklemesi gerekiyor”
Tam bu noktada MHP’nin seçim sistemine yönelik ittifak talebini sormak istiyorum. İktidar partisi AKP’nin MHP ile seçim ittifakı yapma olasılığı güçleniyor. AKP’yi seçim ittifakına zorlayan nedenler ne olabilir?
Akla birkaç neden geliyor. Birincisi, Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazanmak için MHP’nin aday çıkarmaması ve Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklemesi gerekiyor. Unutmayın ki, MHP’nin desteği olmadan referandumu kazanamazlardı. Tam da bu destekle ilgili ikinci bir neden akla geliyor. Referandum gündeme geldiğinde Bahçeli birden 180 derece dönüş yaparak AKP’nin önerdiği cumhurbaşkanlığı sistemini desteklemeye başladı.
O zamandan itibaren MHP’nin AKP ile kapalı kapılar arkasında bir pazarlık yaptığına dair ciddi şüphelerim var. MHP oyları baraj civarına gerilemişti. Dahası referandum kaybedilse bile AKP seçim sistemini değiştirmeye kararlıydı. Haziran 2015 seçimlerinden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan iki alternatif önermişti: Dar bölge (her seçim çevresinde bir milletvekili) ve eski usül daraltılmış bölge. Baraj sıfırlansa bile her iki alternatif de MHP açısından ölümcüldü. Bana öyle geliyor ki, daha o zamandan MHP bu tehdidi kavradı ve ittifak konusunda söz aldı.
"AKP, MHP'yle örtük ittifakı kabul eder"
MHP, “Her parti kendi bayrağı altında seçime girmeli” diyor. AKP bu talebe henüz net bir yanıt vermiş değil, bu iş nasıl olacak?
Seçim sistemlerinde çareler tükenmez, demiştim. Gerçekten öyle. Bizde açık ittifak hiç uygulanmadı ama örtük ittifaklar uygulandı. Küçük parti seçimlere resmen katılmaz. Kaç milletvekili için pazarlık yapıldıysa buna göre adayları, anlaştığı büyük partinin milletvekili aday listelerinde seçilebilecek sıralara konulur. AKP elbette bunu tercih eder. Böylece MHP’nin AKP içinde eritilmesi için kritik bir adım daha atılmış olur. Ama MHP haklı olarak buna karşı çıkıyor. Adını koymuş değil ama istediği seçim sistemleri literatüründe “apparentment” olarak adlandırılır. Biz buna “oy birleştirmesi” diyoruz. Geçmişte pek çok ülkede uygulanmış, halen de bazı ülkelerde uygulanmaktadır. Babası, 1950’lerde yaşanmış olan “Fransa 4. Cumhuriyet Dönemi”dir. “Oy birleştirmesi” kuralında, ittifak yapan partilerin oyları her seçim çevresinde birleştirilir ve tek partiye verilmiş oylar gibi dikkate alınarak milletvekili sayısı belirlenir. Ardından her seçim çevresinde ittifak yapmış olan partilerin topluca kazandıkları sandalyeleri aldıkları oy oranlarına göre aralarında paylaştırılır.
“AKP, mevcut baraj sisteminde HDP ve İYİ Parti’nin barajın altında kalacaklarını umuyor”
Baraj altında kalma ihtimali olan MHP’nin oy birleştirmesi kuralını savunması çok anlaşılır bir durum. Peki, bu kural AKP’ye ne kazandıracak?
Bir kere AKP’nin yüzde 10’luk barajdan vazgeçmeye niyeti olduğunu hiç sanmıyorum. Aslında, cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiği takdirde, yürütmenin istikrarı garanti altına alınacağı gerekçesiyle dar bölge alternatifinde seçim barajını toptan kaldıracağı, daraltılmış bölge alternatifinde ise barajı aşağıya çekeceği sözünü vermişti. Mevcut siyasal konjonktürde bu sözün arkasında duracağını sanmıyorum. Önce dar bölge alternatifinin gündemden çıktığını belirteyim. İki nedenle: Bu sistem, doğası icabı partiler arası ittifakı dışlar ve MHP’nin sonu gelir, Güneydoğu’da da sandalyelerin çoğunu HDP toplar çünkü bu sistemde seçim barajı abesle iştigaldir ve dünyada örneği yoktur. Dahası, mevcut barajı koruyan daraltılmış bölge sisteminde AKP, HDP’nin ve yeni kurulan İYİ Parti’nin barajın altında kalacaklarını umuyor. Böyle bir sonuç çıkarsa Doğu ve Güneydoğu’da milletvekillerinin ezici çoğunluğunu AKP alır; tıpkı 2002’de olduğu gibi. Unutmayın, MHP bu bölgede yok. İttifak olsa bile MHP bu bölgelerin seçim çevrelerinde milletvekili çıkaramaz. Buna karşılık, MHP’nin nispeten oylarını koruduğu seçim çevrelerinde oy birleştirmesi sayesinde ve de uygulamakta olduğumuz D’Hondt seçim formülü zaten birinci gelen partiye hak ettiğinden daha fazla milletvekili verdiğinden, AKP mevcut sistemde kazanacağından daha fazla milletvekili çıkarır.
"Seçim çevrelerinin daraltılması, AKP ile MHP arasında sıkı pazarlık konusu olacak"
Sonuç olarak AKP nasıl bir seçim sistemi istiyor?
Tahminimi söylüyorum. Bir kere yüzde 10 barajını koruyacak. Oy birleştirmesi sisteminin ayrılmaz bir parçası da, ülke seçim barajının ittifak yapan partilerin toplam oyu itibariyle dikkate alınmasıdır. Böylece MHP seçim barajı kâbusundan kurtulmuş olur. İkincisi, seçim çevrelerini daraltacak. Herhalde en fazla 6 milletvekili olur. Daha daraltırsa MHP’ye fazla bir şey kalmaz. Bu konuda AKP ile MHP arasında sıkı bir pazarlık cereyan edecektir. Ardından, ittifak yapan partilerin seçim çevrelerinde aldıkları toplam oy miktarına göre kazandıkları toplam milletvekilinin müttefikler arasında hangi formülle paylaşılacağının pazarlığı yapılacaktır. AKP, en eşitsiz dağıtımı yapan mevcut D’Hondt formülünü ister. MHP de en eşitlikçi dağıtımı yapan “Hare Kotası” sistemi için bastırır. Sonucu kestirmek zor. Belki, bu iki formülün arasında yer alan “Droop Kotası”nda anlaşırlar. Bu sistemde AKP’nin yüzde 40’ın altında bir oy oranıyla MHP’nin desteğine ihtiyaç duymadan çoğunluğu kazanması mümkündür. Bonus olarak da HDP ve İYİ Parti’nin barajın altında kalmasını umacaktır. Böyle bir durumda, yüzde 40 civarı oyla bile anayasal çoğunluğu elde edebilir.
“Muhalefet partileri ezilmemek için ittifak yapmak zorunda”
Peki bu durumda muhalefet partileri de ittifak yapmaya kalkışmazlar mı?
Çok haklı bir soru. Ezilmemek için yapmak zorundalar. Ama bu aşamada seçim sistemi yerini siyasete bırakıyor. CHP-İYİ-HDP ittifakı kurulur ve toplamda yüzde 50’nin üzerinde oy toplarlarsa, parlamentoda çoğunluğa sahip olacakları kesindir. Ama bu üçlü ittifakın siyaseten olanaksızlığını anlatmama herhalde gerek yok. CHP-HDP ya da CHP-İYİ ittifakı olabilir mi? Kestirmek zor. Ama şunu söylebilirim: Bu ittifaklar CHP seçmen tabanında, tabi farklı segmentlerinde, kopmalara neden olabilir. AKP de oy birleştirmesi kuralını benimseyecekse bu siyasal gerekçeleri düşünerek benimseyecektir.