Gündem

"MGK'da OHAL'e geçilmesi konuşuldu"

Sözcü yazarı Saygı Öztürk: OHAL getirilirse bunun başında Diyarbakır ve Şırnak’ın bazı ilçeleri olacak

29 Ocak 2016 11:57

Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, önceki gün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında iki ya da üç ilde Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasına geçilmesinin ‘telaffuz edildiğini’ söyledi.

Öztürk, 28 Kasım 2002 tarihinde tamamen kaldırılan OHAL eğer yeniden getirilirse bunun başında Diyarbakır ve Şırnak’ın bazı ilçelerinin olacağını yazdı.

Saygı Öztürk’ün Sözcü’de “İki il için ‘Olağanüstü hal’” başlığıyla yayımlanan (29 Ocak 2016) yazısı şöyle:

Silahlanmalarına, mühimmat yığınaklarına, şehir örgütlenmelerine göz yumulan terör örgütü, haziran ayından bu yana 250’den fazla askerimizi, polisimizi şehit etti. Olaylarda hayatını kaybeden yurttaş sayısını açıkçası bilen yok. Çatışmaların yoğun olduğu Sur, Cizre ve Silopi’de bugüne kadar 720 civarında teröristin öldürüldüğü Genelkurmay Başkanlığı tarafından açıklandı. Daha fazlasını söylemeyelim de 700’ü aşkın terörist bu ilçede yerleşene kadar ilgili birimler Allah aşkına neyle meşguldü?

Başlangıçta, bu ilçeleri sadece polis özel harekat timleriyle temizleyeceğini sanan İçişleri Bakanlığı, askerliğini bile yapmayan polislerle mesafe alınacağını sanmakla yanıldı. Açıkçası askerimizin de, polisimizin de meskun mahalde çatışma deneyimi yok. Dağda son derece başarılı olan güvenlik güçlerimizin, kentlerde karşılarına çıkan bir başka zorluk da sivil yurttaşların hayatını kaybetmemesi için özenli davranmaları…

 

Onlardan hesap sorulmayacak mı?

 

Güneydoğu’da terörle mücadele amacıyla oluşturulan Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı görevinde de bulunan emekli Korgeneral Altay Tokat, AKP hükümetinin “Analar Ağlamasın” sloganı örtüsünde terör örgütüyle müzakereye geçmesi, örgütün tuzaklarına düşmeler ve dış politikada çok sayıda yapılan yanlış ve eksiklikler yüzünden ülkemizin “Bölünme” ya da “Bedeli çok artmış olan mücadele alternatifleri” ile karşı karşıya kaldığı görüşünde…

Tokat, sohbetimizde “Gerçek böyle olmasına karşın, çakma terör uzmanları ‘1990’lı yıllara dönüyoruz’ gibi saçma açıklamalar yapıyor. 1990’lı yıllarda askeri gören teröristler arkalarına bakmadan kaçardı ve korkardı. Bugün sokak muharebesi yapıyor” diyor.

Hele şükür ki geç de olsa bölücü örgütle mücadele başlatıldı. Bugün çok sayıda askerimiz, polisimiz şehit ediliyorsa, bir dönem “Bakın ne güzel şehitler gelmiyor” diyenlerin terörle mücadeleyi bırakmaları, örgütün güçlenmesine seyirci kalmalarından kaynaklanıyor. Sahi, bunlardan hesap sorulmayacak mı? Bugün onca şehit verilmesinin bir numaralı sorumluları operasyonlara izin vermeyen valiler ve onlara bu talimatı veren hükümet yetkilileridir.

 

2002 yılında tamamen kaldırılmıştı

 

Konuştuğum askeri yetkili, “Bu mücadele örgütün kayıtsız-şartsız silah bırakmasına kadar devam ettirilmelidir. Mücadeleyi sulandıranlara, örgüte destek verdikleri belgelenenlere karşı yasal yaptırımlar uygulanmalı. Sur, Cizre, Silopi, Nusaybin’de örgütün hazırladıkları mevziler, sığınaklar, irtibat hendekleri de hükümetle ‘müzakere döneminde’

PKK’nın büyüdüğünü, azgınlaştığını ortaya koyuyor. Hâlâ birileri mevzilere ‘hendek’ diyerek işi hafifletiyor” görüşünde…

Sınır ötesinde bulunan teröristler topraklarımızda genellikle eylemleri mayıs ayından itibaren başlatıyor. Askerlere göre terörle mücadelenin daha da yaygınlaştırılması, bunun için gerekirse Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilmesinden de çekinilmemesi gerektiğini vurguluyorlar. Gerekli diğer önlemlerden istenen sonuçlar görüldükten sonra buna karar verilecek. Son Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında da iki ya da üç ilde OHAL uygulamasına geçilmesi telaffuz edildiyse bu da boşuna değildir. OHAL, 28 Kasım 2002 tarihinde tamamen kaldırılmıştı. Terör uzmanları, gerektiğinde OHAL ilan edilmesinden çekinilmemesi gerektiğini belirtiyorlar.

Eğer OHAL getirilirse bunun başında Diyarbakır ve Şırnak’ın bazı ilçeleri olacak. Çünkü, teröristler Diyarbakır’ı “Amed” adıyla sözde Kürdistan’ın başkenti ilan etmek istiyorlar. Bu ilin ele geçirilmesini kendileri için büyük zafer olarak görüyorlar. O yüzden Sur İlçesi olayların “Sıklet merkezi” olmaya devam edecek gibi gözüküyor. Cizre ise sözde ilk “Özgür vatan toprağı” olacakmış!

 

Polise o eğitim niçin verilmiyor?

 

Özellikle içinde sade vatandaşın bulunduğu meskun mahallerde polisin de, askerin de savaş deneyimi yok. Teröristler Suriye’de, Irak’ta kent savaşlarını öğrendi ve “çözüm süreci” boşluklarından yararlanıp buna göre yapılandılar ve öğrendiklerini şimdi ilçelerde uyguluyorlar.

Polis Okulu eski silah hocası Emniyet Müdürü Mustafa Özgen, “En riskli savaş ise gece savaşıdır. Ancak sonuç almada çok etkilidir. Polisin gece eğitimi yok. Bu durum teröristlerin işine geliyor. Yöreyi ev ev bilen ve harekat imkanı bu nedenle daha kolay olan PKK da savunma savaşı yürütüyor” diyor. Güvenlik güçleri için “model mahalle” oluşturulup uygulamalı eğitim verilmemesi, gece ya da kuytu karanlıklarda hareketli hedeflere silah-atış eğitimi yaptırılmaması da büyük eksiklik…

Sur’da, Cizre’de görev yapan güvenlik güçlerinin durumunu düşünün. Hem güvenlik gücünüz şehit edilmeyecek, hem vatandaşa zarar gelmemesi için özen gösterilecek, hem de teröristi etkisiz hale getireceksiniz. Bu işler öyle konuşulduğu gibi olmuyor.