VKV Amerikan Hastanesi Psikoloji Bölümü'nden Uzman Psikolog Aslı Akkan, eylül ayı sonu gibi başlayıp nisan ayında biten mevsimsel depresyonun(Seasonal Affective Disorder), erkeklere oranla daha çok kadınlarda görüldüğüne dikkat çekiyor. Ekvator’dan uzaklaştıkça semptomlarının arttığı görülen SAD, 17 – 25 yaş aralığında daha çok görülüyor.
Aşırı mesai depresyonu tetikliyorSıcak havalar depresyon nedeni olabilirYapılan araştırmalar ABD’de 10 milyondan fazla kişinin her sene bu rahatsızlıkla karşılaştığını mevsimsel depresyonun farklı kentlerde, farklı iklimlerde yaşayan milyonlarca insanı etkilediğine işaret ediyor. Yine yapılan araştırmalar kadınların erkeklere oranla daha fazla SAD tanısı aldığını ve Ekvator’dan uzaklaşıldıkça semptomların arttığını gösteriyor.
Mevsimsel depresyonun belirtileri arasında; mutsuzluk, ümitsizlik, isteksizlik, değersizlik hissi, uyku düzensizliği, enerjisizlik ve çabuk yorulma, iştah değişikliği(azalması veya artması), gerginlik, karamsarlık ve hatta ölme isteği sayılabilir. ABD’de yapılan bir araştırma SAD teşhisi konulan hastalarının yüzde 6 - 35 arasının hastane yatışına ihtiyaç duyduğunu belirtiyor.
Mevsimsel depresyonun her ne kadar tam sebebi bilinmiyorsa da, çeşitli hipotezler öne sürülmektedir.
Melatonin: Beyindeki epifiz bezi melatonin hormonu üretir. Hormon üretimi karanlık ortamlarda artmaktadır. Melatonin hormonu insanın fiziki hareketlerini yavaşlatan, uykulu ve bitkin yapan doğal bir sakinleştiricidir. Günlerin kısalması ve güneş ışığının azalması melatonin üretimin arttırarak kişiyi daha az enerjik, yorgun ve isteksiz yapar. Bu da mevsimsel depresyona yol açabilir.
Seratonin: Kış ayları ile birlikte vücuttaki seratonin üretiminin azalmasının mevsimsel depresyona sebep olabileceği öne sürülmektedir.
Genetik Faktörler: Mevsimsel depresyonun genetik köklerinin olabileceği kişinin ebeveynlerinden birinde mevsimsel depresyonun olmasının kişinin de SAD yaşama oranının 7 de 1 kadar arttırdığını gösteren çalışmalar vardır.
Mevsimsel depresyonun önüne geçebilmek için özellikle çalışma ortamlarında gerekli ışık ihtiyacının karşılanması, ortamın ısı ayarının kontrol altında tutulması, kişinin gün boyu güneş ışığıyla temasının maksimumda olabileceği aktivitelerde bulunması (sabah saatlerinde yapılacak yürüyüşler gibi), uyku saatlerinin mümkün olduğunca düzenli tutulması gerekir. Tüm bunlara rağmen semptomların devam etmesi ve/veya artması halinde ise bir uzmandan yardım alınması önerilir.