Liderimiz ve Cumhurbaşkanımız “Bambaşka bir AK Parti” vaadinde bulundu.
Bu vaadin neyi içerdiğini bilmiyorum.
Çünkü bu yazıyı liderimizin dünkü 18. kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmadan önce yazıyorum.
Partinin yeni dönemine dair iki şey konuşuluyor.
Birileri Erdoğan’ın köklü bir değişiklik yapacağını söylüyor. Birileri de kısmi bir yenilemeyle yetineceğini belirtiyor. Beklenti çıtası çok yüksek.
“Bambaşka bir AK Parti” vaadi dolayısıyla AK Parti’ye oy veren seçmenler veya AK Parti’nin üzerine oturduğu sosyoloji köklü bir değişim beklentisi içine girmiş bulunuyor.
Kanaatim o ki Reis köklü bir değişimden yana.
Lakin bunun yapılma biçimi konusunda karar vermek sanıldığı kadar kolay değil. Siyasetin dengeleri farklıdır. Reis Hülagü’ye elçi olarak gönderilen kişinin “Bizi buraya amellerimiz getirdi” lafının anlamını derinden hissediyor. AK Parti’yi bu noktaya taşıyan amellerin yol açtığı yenilgilerin öyle palyatif tedbirlerle önlenemeyeceğini bence görüyor.
O yüzden şahsen ben “kısmi restorasyon” yerine “köklü değişim” bekliyorum.
Değişim asla kendini inkar değildir. AK Parti sürekliliğini “değişim” yeteneği ile başarmış bir partidir. “Bambaşka” ifadesi, davanın üzerine oturduğu ilkelerden vazgeçmek anlamına gelmiyor. İlkeler/sabiteler değişmez. Lakin o ilkeler/sabiteler her yeni günle birlikte yeni yorumlarla daha anlamlı ve sürekli hale gelir.
Türkiye’de iki köklü değişim gerçekleşti: Sistem ve sosyoloji değişti. Dolayısıyla siyaset eski Türkiye zihniyetiyle sürdürülebilir olmaktan çıktı. İttifaklar sistemi, siyasal partileri birbirine mecbur ve mahkûm hale getirdi. İttifak sistemiyle birlikte partiler arası bloklaşma iki şeyi getirdi: Birincisi, ittifak yapan partiler birbirlerinin hassasiyetlerini koruyan ve kollayan yeni bir alan oluşturdular. “İttifak siyaseti”, kaçınılmaz olarak bir tür yeni “ortak siyaset alanı” oluşturdu. İkincisi, ittifak sistemi aynı zamanda “blok siyaseti”ni ve dolayısıyla sert bir muhalefeti de beraberinde getirdi.