Gündem

Metin Lokumcu davasında adalet 10 yıl sonra da gelmedi, duruşma ertelendi: Avukatlar reddi hâkim talebinde bulundu

21 Nisan 2021 10:39

Artvin'in Hopa ilçesinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 31 Mayıs 2011 tarihindeki mitingi öncesindeki protestolar sırasında polisin sıktığı biber gazı ile fenalaşarak hastaneye kaldırılan emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun hayatını kaybetmesine dair açılan davada ilk duruşması bugün Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Dosyada yargılanan 13 polisin "taksirle ölüme neden olma" suçlamasıyla 6 yıla kadar hapsi istenen davada mahkeme neredeyse tüm talepleri reddederek, reddi hâkim talebinin değerlendirilmesi için dosyayı nöbetçi ceza hakimliğine gönderilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 28 Haziran 2021, saat 10.00’da görülecek.

Mahkeme heyeti baroların ve derneklerin katılma taleplerini "suçtan doğrudan zarar görmedikleri" gerekçesi ile kabul etmedi. "Görevsizlik" kararı verilmesi talebini de değerlendiren mahkeme heyeti, bu dosyanın Ağır ceza mahkemesine gönderilmesi talebini de reddetti. Ara kararını açıklayan Mahkeme başkanı tanıkların ve sanıkların duruşmaya getirilmesi talebini de reddetti. Mahkeme başkanı soruların dilekçe ile iletileceğini, gerekirse sanıkların SEGBİS ile duruşmaya bağlanacağını söyledi.

Duruşmada neler yaşandı?

Kimlik tespitleri ile başlayan duruşmaya sanıklar talimatla ifade verdiği için salona gelmedi. Pandemi nedeniyle yalnızca 35 kişinin takip ettiği duruşmada ilk olarak söz alan 3 sanık polisin avukatı müvekkillerinin ne ile suçlandığını bilmediğini savundu. Sanık avukatı, "Müvekkillerim olay yerinde farklı noktalarda görev almışlardır. Adli Tıp Raporu, kati, kesin bir illiyet bağı kurmamıştır" iddiasında bulundu.

Duruşmada Lokumcu ailesi adına ilk sözü Avukat Meriç Eyüboğlu aldı. 10 yıldır bu davayı beklediklerini söyleyen Eyüboğlu, mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerektiğini belirtti.

Barolar ve derneklerin davaya katılım talepleri ve dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi talebi mahkemece reddedildi.

Lokumcu ailesinin avukatı: Yapılması gereken 'taksirle öldürme' değil, 'olası kast'tır

Duruşmanın ağır ceza mahkemesinde görülmesi gerektiğini belirten Eyüboğlu, "Burada yapılması gereken tartışma 'taksirle öldürme' değil, 'olası kast'tır. Mahkemenizin bunu değerlendirmesi gerekir. Burada kimyasal gaz kullanımı sonucu Metin hocanın ölmesi acaba taksir olarak nitelendirilebilir mi? Sanıklar bu sonucu öngörmüşler mi öngörememişler mi? Bu soruya vereceğimiz yanıt duruşmanın hangi mahkemede görüleceğini belirleyecek. Bunu tartışmamız lazım" dedi.

"Bu gazlardan dolayı 13 kişi hayatını kaybetmiştir"

Dosyaya çok sayıda bilimsel rapor sunduklarını söyleyen Eyüboğlu, "Toplumsal olaylarda kullanılan kimyasal gazlar nedeniyle yaşanan çok sayıda ölüm var. Böyle yaşanan ilk ölüm 2007'de yaşanmış ve o günden bu yana 13 kişinin hayatını kaybettiğini biliyoruz. OC ve CS adlı gazlar çok sayıda ülkenin taraf olduğu sözleşmelerde geçiyor. Kimyasal gaz olduğu için yasaklı listede yer alıyorlar. Toplumsal olaylar diyoruz ama Çayan Birben kendisine doğrudan gaz sıkılması sonucu hayatını kaybetti. Ölümünden sonra mesele Meclise taşındı. O dönemin İçişleri Bakanı 'Ürünümüz kaliteli ve doğaldır. OC gazı, insan sağlığına zararlı değildir.' açıklaması yaptı. Çayan Birben'le açılan davada bir görevsizlik kararı var. Nihayetinde mesele Yargıtay'a gidiyor. Bu gazlardan dolayı 13 kişi hayatını kaybetmiştir" ifadelerini kullandı.

"Bu eğitimlerden geçen polislerin sonucu öngörmemesi mümkün değil"

Dosyaya yeni görüntüler sunan Eyüboğlu, görüntüde Metin Lokumcu'nun yüzüne ve arkasına gaz sıkıldığının açıkça göründüğünü belirtti. Eyüboğlu devamında şunları söyledi:

"Kimyasal gazlar öldürüyor mu evet, Metin Lokumcu bu nedenle mi öldü, evet. Bu konuda raporlar var. Peki sanıklar bunu öngörememiş mi, bu sonucu, gelelim buna. Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Daire Başkanlığı Rize İdare mahkemesine bir yazı sundu. Bu gazları kurs ve eğitim alan kişiler kullanabilir. Herkes gaz kullanamıyor özel eğitim alanlar kullanabiliyor. Bu gazların kullanımına ilişkin talimat var. Hopa'da 8 sat süren bir müdahale ve gaz kullanımından söz ediyoruz. Sizin tanık olarak sunduğunuz Hopa Kaymakamı o gün gazların bittiğini açıklamıştı. 7 ayrı ilden gelen polisi var. Bu eğitimlerden geçen polislerin sonucu öngörmemesi mümkün değildir. O nedenle 'taksi' tartışması yapmak hakkaniyetli midir onu takdirinize bırakıyorum."

"Dönemin içişleri bakanı, kaymakamı, emniyet müdürleri de yargılanmalı"

Daha sonra söz alan Avukat Sercan Aran, dosyada sadece 13 sanığın değil dönemin içişleri bakanının, kaymakamının, emniyet müdürlerinin de yargılanması gerektiğini söyledi. Aran, "Emri verenler de yargılanmalı. Yurttaşların bir araya gelmesine izin verilmedi. Temel haklarını kullanan yurttaşlara polis müdahalesi oldu. Metin Lokumcu'nun ve yurttaşların 'yeter artık' demesine rağmen kolluğun müdahalesine devam ettiğini görüyoruz. Bunun sonucu olarak da bugünkü davada Metin Lokumcu'nun ölümünü konuşuyoruz. Burada sanıkların olası kastla öldürmeden cezalandırılmalarını istiyoruz. Bu davanın bir örnek teşkil edeceğini düşünüyoruz. Görevsizlik kararı verilmeli ve dava Ağır Cezada görülmeli. 'Olası kastı' tartışabileceğimiz tek makam Ağır Cezadır. Dosyanın Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesini istiyoruz" dedi.

Metin Lokumcu'nun oğlu: Onlarla göz göze gelmek isterdim

Duruşmada avukatlarından ardından Metin Lokumcu'nun oğlu Ulaş Lokumcu söz aldı. "31 Mayıs 2011'de öldürülen Metin Lokumcu benim babam"dır diyerek sözlerine başlayan Ulaş Lokumcu, "Biz bütün aile buradayız ama 13 polis burada yok. Onlarla göz göze gelmek isterdim" dedi.

Ulaş Lokumcu, "O gün 22 yaşında üniversite öğrenciyim, bugün 32 yaşındayım, evlendim ve bir çocuğum var. Babam kızım için, torunu için mücadele ediyordu. Yargılama ancak 10 yıl sonra başlıyor. Biz burada adaletin yerini bulması için geldik. Umarım siz de adaletin yerini bulmasını sağlarsınız" dedi.

"Babam o gün 'Oğlum biz büyükler çekilirsek bu polisler gençleri ziyan edecek' dedi"

Babası Metin Lokumcu'yu kaybettiği günü anlatan Ulaş Lokumcu, "Ben o zaman İzmir'de üniversitedeydim. Babam beni aradı, saat '10.30 gibi. 'Bugün basın açıklaması yapacağız, Başbakan geliyor belki bizi duyar' dedi. Sen gitme baba dedim, 'bizim de söz hakkımız var' dedi. 45 dakika sonra beni tekrar aradı, 'Basın açıklaması bitti, gaz bombaları, TOMA'lar burayı mahvetti. Acaip gaz sıkılıyor' dedi. Baba kendini koru dedim, 'Oğlum biz büyükler çekilirsek bu polisler gençleri ziyan edecek' dedi.(Polisleri kastederek) Ortalık çok karışık. Değişik tipler var burada. Ortalık çok karışık, ne yapmaya çalışıyorlar bunlar ben anlamadım. Oğlum dur polisler gene saldırıyor, ben seni yine sonra arayacağım" dedi. Bu, onunla son konuşmamız oldu. Sonra akrabalar aradı, 'baban kalp krizi geçirdi, bilet alıyoruz sana' diye. Ben daha bilmiyorum, ev arkadaşım televizyonu açmama izin vermedi. Dışarı çıkalım dedi. Uçak saati televizyonda gördüm fotoğrafını ama habere bakamadım. Havaalanında bir polis fark ettik. Elinde telsiz, tam uçağa giderken ekranda gördüm. Adli Tıp'a gittik. Hala inanamıyorum" dedi.

"Babamın bir arkadaşı, 'babanın ağzına biber gazı sıkıldığını gördüm' dedi"

Arada konuşması kesildi Ulaş Lokumcu'nun, su içti. Bir süre bekledikten sonra mahkeme başkanının sorularına yanıt verdi. Mahkeme başkanının 'babanızın bir rahatsızlığı var mıydı' soruna Ulaş Lokumcu, "Yoktu, ben babama yetişemiyordum o yürürken" diye yanıt verdi. Mahkeme başkanı, olayın yaşandığı gün neler olup bittiğine dair yaptığı görüşmeleri de sordu. Ulaş Lokumcu şu yanıtı verdi:

"Basın açıklaması bitiyor, gaz sıkılıyor. Görüntüler de var. Birkaç arkadaşı da var yanında. Çok yakından gaz sıkılıyor, ondan sonra biraz sakinliyor sonra tekrar başlıyor. Görüntülerde babam polislerle konuşuyor. Bir arkadaşı, 'babanın ağzına biber gazı sıkıldığını gördüm' dedi.

Lokumcu'nun kız kardeşi Neşe Gürhan: Tayyip Erdoğan abime adıyla hitap etmedi

Metin Lokumcu'nun kız kardeşi Neşe Gürhan da mahkemede şunları ifade etti:

"Metin Lokumcu anlatılamaz. Ancak onunla yaşanır. Onu tanıyanlar bilir. 31 Mayıs 2011 günü bir Metin Lokumcu gitti. Ama bugün bin Metin Lokumcu bitmeyecek. Arkamızda olan avukatlar, meslektaşları, arkadaşları… ailemiz adına geldikleri dayanıştıkları için çok teşekkür ederim. Metin Lokumcu, 25 sene Rize'de öğretmenlik yaptı. Hopa'dan Rize'ye herkes tanırdı ve çok da saygı duyardı. Tayyip Erdoğan'ın memleketi Rize'de abime bu kadar saygı duyulurken Tayyip Erdoğan abime adıyla hitap etmedi."

Lokumcu'nun kız kardeşi Ayşe Bekar: Hayat dolu bir insanı hayattan kopardılar

Metin Lokumcu'nun kız kardeşi Ayşe Bekar şöyle konuştu:

"Abimin karakterini ve birbirimize olan bağlılığımızı burada iki cümleye sığdırmam mümkün değil. Ben sadece sağlığı ile ilgili yalan yanlış şeyler söylendiği için doğru olanı söylemek istiyorum. Abim yaz kış ava giderdi. Köyün gençleri ona yetişemezdi. Kalbi ve astımı olan insan dağa tırmanabilir mi? Ağrı kesici bile kullanmazdı. Hayat dolu bir insanı hayattan kopardılar. Acımız büyük, yaramız kapanmıyor. Mağdur olduk. Üstelik akrabaları olarak bir de devlet adeta bizi cezalandırdı, bizi fişledi, hakkımız olanı bile vermedi. Yetmedi, 2 karikatür paylaştım diye bana hakaret davası açıp 11 ay ceza verdi."

Lokumcu'nun kardeşi Yeter Babalık: Bize bir can borcunuz değil, bin can borcunuz var, bunu bilin!

Metin Lokumcu'nun kardeşi Yeter Babalık şunları kaydetti:

"Abime kastedenler en ağır cezayla cezalandırılsın. Metin Lokumcu'yu dereleri, doğayı, hayvanları severken, korurken katlettiler. Elinde limon varken taş dediler. Yüreğinde sevgi doluyken "Eşkıya" dediler. Kendini doğayı korumaya adamıştı. Elinde, tüfek, silah, sopa yoktu; şiddet uyguladılar, öldürdüler. Elinize ne geçti? Biz bir abi kaybettik. Binlerce abinin, ablanın, tüm Türkiye'nin elleri omuzumuzda.Silahın gücüyle gezenler şimdi neredeler? Gelsinler karşımıza bize hesap versinler! Korkaklar! Silahın efendileri! Suçluları susturmaktansa suçsuzları susturmak işlerine geliyor. Bize bir can borcunuz değil, bin can borcunuz var. Bunu bilin!"

Lokumcu'nun kardeşi: O gazı kullananlar işlerinin başını sonunu düşünmediler

Metin Lokumcu'nun kardeşi Mete Lokumcu şöyle konuştu:

"Muhtar olmam vasfıyla olaylardan haberim oldu. Dereler abluka altındaydı o dönem. Gençler taleplerini dile getiriyordu meydanda onu biliyordum. Hopa'ya geldiğimde abimi ambulansa alıyorlardı. Meydan gazdan boğuluyordu. Hastaneye alınırken abimi tanıyamadım. Gözleri şişmişti, yüzü kıpkırmızıydı. Hastanenin çevresinde bile gaz vardı. Hastanede abimin doktorlara son sözü bizi mahvettiler oldu. Ben abimle iletişim bile kuramadım. Dışarıda hastane çevresinde 2 okul var, dışardan mermi sesleri geliyor. Merdivene çıkmış takım elbiseli biri 'izin verin burayı tarayayım' diyordu. Abimi herkes çok severdi, hastane önü de bu yüzden çok kalabalıktı. Ben denize veya dağa giderken şimdi eksik gidiyorum. Biz denize giderken, burası denizdir geriye dönüşümüz yok derdik. Öyle düşünürdük, o gazı kullananlar işlerinin başını sonunu düşünmediler. Katillerin en ağır cezayı almasını istiyorum."

Savcı mütaalasını açıkladı

Savcı, sanık polislerin eylemlerinin "olası kast" düzeyinde kaldığı yönünde delil olmadığı gerekçesiyle görevsizlik taleplerinin reddini istedi.

Baro başlanları söz aldı

İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel savcılık mütalaasından ardından söz alarak "Biz baro başkanlarının da görevsizlik ile ilgili sözleri ve katılma taleplerimiz olacak onları sıralamak ve bunun akabinde ara karar verilmesini talep ediyoruz." dedi. 

Artvin Baro Başkanı Av.Ayla Varan: Bu dosyanın yeri mahkemeniz değildir

"Kimyasal gazların öldürücülüğü ve orantısız bir biçimde kullanıldığı ortada. Bu sonuçtan belli. Silahsız insanlara karşı kimyasal gaz kullanılması gerekli miydi? Görevsizlik konusunda bunca hukukçu hemfikiriz. Bu dosyanın yeri mahkemeniz değildir."

Diyarbakır Baro Başkanı Av. Nahit Eren: Katılma talebimiz var

"Cumhuriyet tarihi boyuncu bu ülkede değişmeyen bir politika var: Cezasızlık. Faillerinin kamu görevlisi olduğu olaylarda bunları hep yaşıyoruz. Mağdur değişiyor. Cizreli, Hopalı, Somalı oluyor mağdur ama cezasızlık değişmiyor. Diyarbakır Barosu bu davanın takipçisi olacaktır. Avukatlık Kanunu bize net bir sorumluluk yüklemektedir. İnsan haklarını koruma yükümlülüğümüz vardır. Bu kanundan aldığımız sorumlulukla katılma talebimiz vardır."

İzmir Baro Başkanı Av. Özkan Yücel: 

"Avukatlık Kanunu 76.maddesi "insan haklarını korumak" kanunla tanımlanmış bir görevimizdir. Ölen yurttaşımız bir hak gaspına uğramıştır. Sorumluları devlet yetkilileridir. Şimdi size bir görev düşüyor. 10 yıl sonra bir hakimin karşısına gelmiş bu insanların, gerçekten yargılamayı yapacak merciye dosyayı gönderme göreviniz vardır."

Van Barosu Yönetim Kurulu üyesi Av. Mehmet Karataş: Gaz bombalarının kullanımının da sorgulanması gerekir

"Bu gaz bombalarına maalesef bölgemizde de yıllardır maruz kalıyor ve sonuçlarını yaşıyoruz. Burada gaz bombalarının kullanımının da sorgulanması ve yargılanması gerekmektedir."

Trabzon Baro Başkanı Av. Sibel Suiçmez: Vereceğiniz kararlar bu ülkede insanların devlete olan güvenini arttıracaktır ya da eksiltecektir

"Bu dosya bize adalete erişimin ne kadar zor olduğunu bize göstermektedir. Bu dosya bize bağımsız savunmanın önemini göstermektedir. Metin Lokumcu'nun öldürüldüğü gün hepimiz bir parça öldürüldük. Vereceğiniz kararlar bu ülkede insanların devlete olan güvenini arttıracaktır ya da eksiltecektir. O yüzden basit yargılama değildir. Basit bir olay olarak da algılamamız mümkün değildir. Görevsizlik kararı ve davaya katılmamıza karar verilmesini talep ederiz."

Çağdaş Hukukçular Derneği adına Av. Ayşegül Karpuz: Yanıcı, yakıcı maddeler silahtır, Metin Lokumcu'da silahla öldürülmüştür

"Metin Lokumcu öldürüldüğünde hukuk fakültesinde öğrenciydim. Arkadaşlarımız bu ölümü, karadenizdeki iktidarın doğa talanına dair talan projelerini protesto ettiler. 6 ay tutuklu kaldılar. TCK'da silahın tanımına da bakmak gerekir. Yanıcı, yakıcı maddeler silahtır. Metin Lokumcu'da silahla öldürülmüştür. Bu davaya bakmak sizin göreviniz değildir. Adil yargılanma hakkını mağdur tarafın hissedebilmesi için görevsizlik kararı verilmesi gerekmektedir."

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği adına Av. İlknur Alcan: Polisler kişinin yüzüne biber gazı sıkarsanız öleceğini bilmektedirler

"Polisler bu silahları nasıl kullanmaları gerektiğine dair eğitim alıyorlar. Kişinin yüzüne biber gazı sıkarsanız öleceğini bilmektedirler. Mahkemenizin görevsizlik kararı vermesi gerektiğini düşünüyoruz."

Barolar ve derneklerin davaya katılım talepleri mahkeme tarafından reddedildi.

Dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi talebi mahkemece reddedildi.

Aile avukatlarından Nagihan Bulduk, sanıkların bir sonraki duruşmada burada hazır bulunmalarını talep etti.

"Bizim canımızı daha fazla yakmayın"

Avukat Meriç Eyüboğlu söz aldı alarak mahkemenin taleplerini reddetmesine itiraz ederek, "Aile 10 yıldır bugünü beklediği için biz az konuştuk. Ama şunu anladım ki siz Hopa’da neler olmuş bilmiyorsunuz. Bizim bütün taleplerimizin reddederek, bizim adalete dair umudumuzu kırmaya sizin hakkınız yok. Sonuç olarak baktığımız zaman adalet duygusunun tecellisine gözle de tatmin olmamız gerekiyor. Bizim canımızı daha fazla yakmayın. Kimyasal gazın öldürücü olduğu kanıtlanmışken, taleplerimizin reddedilmesi doğru değildir" dedi. Eyüboğlu reddi hâkim talebinde bulundu.

Mahkeme reddi hâkim talebinin değerlendirilmesi için dosyanın nöbetçi ceza hakimliğine gönderilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşmanın 28 Haziran 2021, saat 10.00’a bırakılmasına karar verildi.


Duruşma öncesinde açıklama

Duruşma öncesi adliye önünde açıklama yapan Trabzon ve Hopa Emek ve Demokrasi Güçleri "adalet" talebinde bulundu. Açıklamada Trabzon emek ve Demokrasi Güçleri adına konuşan Engin Nur, 2011'den bu yana yaşananları özetleyerek davanın Trabzon'a kaçırıldığını söyledi. Nur, 10 yıl sonra başlayan davada ailenin adalet talebi karşılanmalıdır" diye konuştu.

Hopa Emek ve Demokrasi Güçleri adına konuşan, Hopa Halkevi'nden Kamil Ustabaş, "O gün Hopalılar suyuna ve doğasına sahip çıkmak için haykırıyordu. Metin Lokumcu da onun için oradaydı. Polisin aşırı saldırısıyla Metin Lokumcu hocamızı aramızdan aldılar. O dönemde emri ben verdim diyenler, gazı az kullandılar diyenler Metin hocamızın katilidir. Bu davayı Trabzon'a getirenler o emri verenlerin yargılanmasını istemeyenlerdir. Bizim adalet mücadelemiz emri verenlerin de yargılandığı ve cezalandırıldığı zamana kadar devam edecektir. Değil Trabzon'a, fizana kaçırsanız da adalet mücadelemiz sürecek" dedi.

Ne olmuştu?

Metin Lokumcu'nun yaşamını yitirmesinin ardından sorumlu polisler hakkında iddianame düzenlenmiş ve duruşma günü belirlenmişti. Ancak duruşma günü gelmeden Hopa 2. Asliye Ceza Mahkemesi davanın güvenlik gerekçesiyle naklini talep etmişti. Davayı Hopa'dan kaçırmak için duruşmaya bir gün kala bu talep kabul edilmiş ve dosyanın Trabzon'a nakledilmesine karar vermişti.

Davanın ilk duruşması 24 Aralık 2020 tarihinde Hopa'da görülecekken duruşmaya saatler kala "kamu güvenliği" gerekçesiyle davanın Trabzon Asliye Ceza Mahkemesi'ne taşınması yönünde karar alınmıştı.

Erdoğan yaşananlardan sonra ne demişti?

Hopa olayları sonrası ilk açıklamayı Trabzon mitinginde yapan dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ben Hopa'ya eşkıyaların indiğini bilmiyordum. Meğerse eşkıya Hopa'ya da inmiş. Eli taşlı eşkıyalar oraya da inmiş" demişti.

1 Haziran 2011'de İstanbul'daki Haliç Kongre Merkezinde "Türkiye Hazır, Hedef 2023" proje tanıtım toplantısında Hopa olaylarına ilişkin konuşan Erdoğan bu kez de, "Tabii bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirerek, kimliğini bilmiyorum, üzerinde durma gereğini de duymuyorum kalp krizi sonucu ölmüş" ifadelerini kullanmıştı.

10 Haziran'da ise bu kez Ağrı'daki mitingi sonrası NTV yayınında Erdoğan, Metin Lokumcu'nun hayatını kaybettiği eylemde kullanılan gazı, "En modern manada bu tür şeyleri yatıştırmada kullanılan biber gazıdır" diyerek savunmuştu. Aynı yayında Ruşen Çakır'ın Erdoğan'ın ilk açıklamalarını hatırlatıp bu konudaki duruşunun değişip değişmediğini sorması üzerine Erdoğan, "bazı resimler ve ses kasetleri" olduğunu belirttikten sonra, "Ses kasetlerini dinlediğiniz zaman ve resimleri gördüğünüz zaman acaba emekli bir öğretmene bunlar yakışır mı diye herhalde siz de akrabanız bile olsa hakkı teslim etmeniz gerekir" demişti.



Pandemi nedeniyle yalnızca 35 kişinin takip ettiği duruşmadaki ifadeler ve savunmalar Birgün ve Evrensel'den alınmıştır.