12 Şubat 2019 09:49
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 2010 yılında bizzat uyarıda bulunduğunu söyleyerek, "Yanlışlarından dönmediler. Yaptıkları yanlışın bedeli 15 Temmuz hain darbe girişimi oldu. Bu aziz millet, devleti sokaktan topladı" dedi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Biz düşmana mermi atıyoruz, bir merminin fiyatı nedir biliyor musunuz?" sözlerine tepki gösterdi. "Bunlar bahane ustası oldu. Kırk yıl düşünecek meyve ve sebzeyle mermiyi aynı cümlede kullanmak aklımıza gelmez. Üç tane belediye için Türk milletini bu kadar aciz göstermek olur mu? Mermiyi sivri biberden, barutu domates çekirdeğinden mi yapıyorsunuz?" ifadelerini kullanan Akşener, Erdoğan'a, "Beri bak efendi! Bu millet vatanı için verilen mücadelenin muhasebesini tutmaz. Ama hazır sorudan bahsetmişken ben sorayım, 2.5 katrilyona aldığın o lüks uçağın kaç mermi eder?" diye sordu.
Meyve sebze fiyatlarının pahalılığından dolayı İstanbul ve Ankara'da tanzim çadırları kurmanın bir çözüm olmadığını savunan Akşener, "Tanzim satış işine karşı değiliz. Yapın, genişletin ama hani bunlar Yeni Türkiye deyip, eskiyi beğenmiyordu, bu ülkenin dişiyle tırnağıyla kurduğu fabrikaları satarken, devlet ticaretle uğraşmaz derken ne oldu? Buldukları pahalı olan her şeyi devlet eliyle satacaklarmış. Devletin en stratejik fabrikasını yabancılara özelleştiriyorlar, domatesi, biberi kendileri satıyorlar. Bu gidişle domatesi, biberi karneye bağlarlarsa şaşırmayın" diye konuştu.
Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:
"Sınırlı da olsa milletime sesimi duyurabiliyorum.
"Bir yerlerden söz almadık, kimseden hiçbir garanti istemedik. En önemlisi de gayrete teyfik bağışlayan Allah'a güvenip yola çıktık. Anka kuşunun hikâyesini bili misiniz? Binlerce kuş Anka Kuşunu görebilmek içi binlerce kuş 7 ayrı vadiden uçarlar. O vadilerin hepsi bir tuzaktır. Dedikodusu, inançsızlık, benlik vadisi ayrı bir tuzaktır. Bu yolculuğu tam 30 kuş tamamlar. Ve Kaf Dağı'nda gerçeği anlarlar. Anka Kuşu, oraya ulaşabilendir. Tüm tuzakları aşıp dağa ulaşanlara Zümrüt-ü Anka denir. İşte İyi Parti Türk milletinin Zümrüt-ü Anka'sıdır.
"Demek o aracı iktidar. Siz yapıyorsunuz. Bunun üzerine damat Berat Bakan diyor ki; 'Sebze ve meyvenin fiyatı taşımacılık yüzünden artıyor.' Yani domatesin, patlıcanın, biberin pahalılığın sebebi Trakya'dan Antalya'dan, Niğde'den yola çıkan kamyonların şoförleriymiş. biz bu güne kadar nohut almak için Kahraman Maraş'a, domates almak için Ege'ye mi gidiyorduk? İyice şaşırmış bu adam.Gerçekten diyor. Bunu düzeltmenin yolu, tüm dünyada petrol fiyatları düşerken benzine, mazota zam yapmak değildir. Diyelim ki depoyu doldurdular, sanıyor musunuz ki bir çırpıda İstanbul'a gelecek. Daha bunun köprüsü var. Osman Gazi Köprüsü mü dersiniz, garanti ödemeli oto yollar mı dersiniz. Hani müteahhitin yaptığı yoldan geçmek isterseniz geçin, köprüden geçmek isterseniz yol uzuyor, benzin parası artıyor. Bu paralar 5 müteahhitin cebine gidiyor. Bu müteahhitler vergisi silinen müteahhitler.
"Kendi çıkardığını tarım kanunu bile uygulamıyorsunuz. yazıktır dünyada tarım ve hayvancılıkta kendine yetebilen ülkelerden biriyken ne hale geldik. Kurtarmayla her seçim bu iş yürümez. Sadece günü kurtarmak için adım attığınız zaman bu iş yürümez. Aklınızı fikrinizi beton ekonomisine bağışladınız, milletin derdine kulak vermediniz, oralı olmadınız. Bir suç tarifi yapıyorsunuz, suçun sahibi hal, manav, bakkal oluyor. Şimdi de çıkmış nakliyeciyi suçluyorsunuz. Kimseye suç atmaya kalkmayın, suçlu sizsiniz kardeşim.
"Bu işleri iyi yapabilmek için, iyi bir tedrisattan geçmiş, sayın cumhurbaşkanının bile bileceğini düşünüyorum, iyi bir tedrisattan geçmiş olmaları gerekir. Ömürlerini vatana hizmet aşkıyla yoğurmuş olmaları gerekir. Yanlarında akrabaların değil, işinin uzmanı, ülkesine sadık ehil kadroların olması gerekir. İyi Parti'de hem yönetim tecrübesi, hem de vatanına milletine sağdık ehil kadrolar var çok şükür. Planlarımız hazır. Hepsini uygulayıp, her sektörü ayrı ayrı ayağa kaldıracağız.
"(İyi Belediyecilik andı)Her yerden mektup geliyor. Aramızda kalsın, herkes çözümün farkında ha. Mileltimiz sandığı bekliyor. Bu seçim iktidarın değiştirileceği bir seçim değil. Yine aramızda kalsın, koltukların bekası tehlikede değil. Bu seçim belediye hizmetlerinin daha iyi yapılmasını sağlayacak bir seçim. Nedir bizim hedeflediğimiz iyi belediyecilik; öncelikle vatandaşın alması gereken hizmeti en iyi şekilde ona sunmaktır. Bizim belediye başkanımızın ilinde, ilçesindeki sorunları çözmesidir. Bakın bu elimdeki İyi Belediyecilik kitabı. Bu kitapta bir ant var. Seçimden önce her adaya imzalatıyoruz. Bu bir yemin metnidir. Neyin yapılacağını ve neyin yapılmayacağını gösteren bir yemin metnidir. Adaylarımız imza atarak kendilerini milletimize bağlayacaklar. Adım adım ne yapacağımız, uygulama yöntemleri belli, her sorunun çözümü belli. Bişr an evvel uygulamaya koyacağız. Ücretsiz internetten, sanat ve estetiğe, kadınlarımızın sorunlarına, akıllı iyi kentlerden dar gelirlere verilecek desteklere, engelsiz kentlerden ücretsiz ulaşıma kadar her şey hazır.
"Tek bir ölçü olacak, o bunu yakını,bunun torpillisi falan demeyecek. Benim vatandaşım TC kimlik kartını cebinden çıkardığı anda, yani bizi birbirimize bağlayan tapu senedini çıkardığı takdirde hakkı olan tüm hizmetleri eksiksiz alacak. İyi Partili başkan partisine, etnik kökenine bakmadan herkese hakkaniyetle hizmet edecek. Bu ortak tabu senedidir. Göreceksiniz vatandaşımıza bu huzuru yaşatacağız.
"İyi Belediyecilik kitabında; iyi başkan ne yapmaz bölümünü çok önemsiyorum. Öncellikle lüks içinde yaşamaz. Adı yolsuzluklarla yan yana gelmez, personel alımında hısım, akraba kollamaz. Türkiye cumhuriyetinin kurucu iradesiyle ters düşenlerle işi olamaz.
"Hayvan haklarını ihlal etmez, ihalale duyarsız kalmaz, kimseyi küçümsemez, cukkayı dolduran gösterişli yatırımlar yapmaz, yapamaz. Belediye başkanlığı yetkilerini kendi duygu ve düşünceleri doğrultusunda kullanmaz. Bir bizim belediyecilik anlayışımıza bakım. İnsan hiç mi Allah'tan korkmaz, kuldan korkmaz. Kendiniz söylüyorsunuz, 'Bu şehirlere nasıl ihanet ettik' diye. Bunların gönül belediyeciliği değil dedikleri, milletimizin derdiyle dertlenmek değil, cüzdanlarının gönlü.
"(Ne mutlu Türküm diyene sloganlarına) Bak şimdi böyle söylüyorsunuz sonra birileri kızıyor. Birileri üzülüyor. Hepsi yaşlı başlı adam yapmayın, üzmeyin.
"Ekonomide, devlet yönetiminde böyle bir ciddiyetsizlik görmedik. Özal'ı gördük, Erbakan Hocayı gördük beraber çalıştık. Tansu hanımı gördük, onca uzman tanıdık böyle yetersiz, kifayetsiz kadrolar görmedik. Soframıza gelen biberi 16 liraya yükselttiler, bunu öngörüyor olmalıydı. Osmanlı'da Selçuklularda vardı, onlar ne yapardı biliyor musunuz? Mehmet Genç Hocamız vardı, diyor ki; Osmanlı ekonomide ilk olarak milletin iaşesini düşünürdü, ekonomiye millere en kaliteli ürünleri nasıl ucuz yolla ulaştırırım diye bakardı. Osmanlıda olan vizyonun damat beyde yok maalesef. Ezcümle başa koyduğun adam işini yapıyor mu diye bakacaksın kardeşim. Şöyle bir şey olur mu; evet hırsız ama bizim hırsızımız. O hırsızlığın üstünü örtmek için sonradan birkaç kişi daha dahil oluyor. Sonra vah Mehmet Amcanın, Ayşe Hanımın başına gelenlere. Milletim beraber çalmak için 2010 referandumlarında olduğu gibi sana en kötüyü en güzel diye yutturmaya çalışıyorlar. 2010'da bizzat uyarmama rağmen, şahsen uyarmama rağmen yanlışlarından dönmediler. Yaptıkları yanlışın bedeli 15 Temmuz hain darbe girişimi oldu. Dostça tavsiyem odur ki; sütü bozuktan kifayet olmaz. Başkasını sokan yılanı sakın ha koynunda barındırma. Gün gelir ki seni de sokmaya çalışır o yılan.
Damat Bey çıkmış dengemizi bulduk diyor, neyin dengesi? Ne Türkiye 16 yıldır dengesini bulabildi ne de siz siyasette denginizi bulabildiniz. Türkiye'nin dengesi de İyi Parti, sizin denginiz de İyi parti. Birçoğunuz şahit olmuşsunuzdur, esnafımızın işi çıktığında dükkânın tanıdık birinin gelmesini bekler. Emin olun o esnafımızın hiçbiri bu ekonomiye güvenip de büfesini kimseye teslim etmek. Bunlar ülkeyi yönetiyor. Şimdi bir çözüm bulduk diyorlar, tanzim satışlar. Tanzim satış işine karşı değiliz. Yapın, genişletin ama hani bunlar Yeni Türkiye deyip, eskiyi beğenmiyordu, bu ülkenin dişiyle tırnağıyla kurduğu fabrikaları satarken, devlet ticaretle uğraşmaz derken ne oldu? Buldukları pahalı olan her şeyi devlet eliyle satacaklarmış. Devletin en stratejik fabrikasını yabancılara özelleştiriyorlar, domatesi, biberi kendileri satıyorlar. Bu gidişle domatesi, biberi karneye bağlarlarsa şaşırmayın. Allah insanı en beğenmediği alanla imtihan edermiş. bir hesapsızlığın sonucu bu. Sorunu inkar ediyorlar, çözümleri de çözüm değil. Diyelim ki 2 ay daha böyle milleti oyalayacaksınız sonra ne olacak. 6 aydır bağırıyorsun, neden düşmüyor peki bu fiyatlar. Çalışmayıp üretmeyip milleti betona gömeceksiniz, sonra da bağıracaksınız. Bağırarak, tehdit ederek ekonomiyi Türkiye'de çözeceksiniz Nobel'i hak edersiniz. Başarırsanız bağırarak, bütün iktisatçıların kitaplarını çöpe atmamız gerekir. Ama böyle bir şey yok, çalışmayınca olmaz.
"Geçen hafta bir bina çöktü, 21 vatandaşımız hayatını kaybetti. O enkaz bir binanın enkazı olmasının ötesinde bir yönetim anlayışının enkazıdır. Allah'ın yarattığı canı hiçe sayanların enkazıdır. Bu inşaatı yapan müteahhitten de, izin veren belediyeden de hesabını soracağız. Bu olaydan alacağımız çok ders varmış, öyle diyorlar. 25 yıldır siz ders alabilseydiniz bu felaketleri yaşamazdık. Binanın 3 katı kaçak, altındaki dükkân kaçak. Yaralı var, ölenler var, enkaz var, etrafta nutuk atan bakan var, ama ortada suçlu yok.İş cinayetlerini üstünü nasıl örttülerse bunu da öyle geçiştirecekler. Siz siyaseti para puldan ibaret yapıyorsunuz siyaset bu acılara susacaksa kapıya kilit vur gitsin zaten. Akıllarınca rüşvetin hesabını yine millete kesecekler.
"Şehirlerimize ihanet edildi, kendi gök kubbemiz çöküyor, milletimiz bunun hesabını soracak. 25 senedir kim yönetiyor bu devleti? Sanki yeni gelmişler gibi davranıyorlar. Her şeye şaşırıyor bunlar. Kesin suçu bir başkasına atacaklar, kesinlikle suçlu bir başkasıdır. Kardeşim romanları gizlice 7 cüceler mi kesti? Deniz meydanlarını orglar mı istila ettiler de sen durduramadın? Hatırlıyor musunuz, tıraşlasın o binayı kırgınım ona demiştiniz. Adam yine bildiğini okudu. Helikopterlere doluşup şehirlerin üzerinde şerit atarken şurayı Hazine'ye devredin diyen, cağnım İstanbul siluetine minarelerin arasına gökdelenleri yerleştiren. Torunu olduğunuzu iddia ettiğiniz Osmanlı'da minareleri geçen bina yapmak yasaktı yasak. Ve ecdat bugün vücut bulsa hepsini palayla kocalar. İstanbul'u şehir olarak katlettiniz, şimdi çöken binalarla vatandaşlar hesabını ödüyor. Koca bir Mimar Sinan çıkarmış bir milletiz biz. İktidarda olanlara sürekli doğru yolu göstermeye çalışıyoruz, bazen işe yarıyor da sonra fıtratlarında olduğu gibi topukları üzerinde geri dönüyorlar.
"Lütfü Bey dedi ki kıyafetinizin rengi patlıcan rengi mesaj mı vermeye çalışıyorsunuz. Benim kafama takılan istemsiz eylem oluyor. 28 Şubat toplantısına da yeşil bir kıyafetle gitmiştim, vallahi haberim yok. Bir de düğmeler sık sık sık. O dönem bir arkadaş da dedi ki siz bize mesaj mı veriyorsunuz? Valla mesaj vermiyorum ben de şuur altım veriyor. Kıyafetlerime bundan sonra bu gözle bakacağım.
"Biz düşmana mermi atıyoruz, bir merminin fiyatı nedir biliyor musunuz' diyorlar. Bunlar bahane ustası oldu. Kırk yıl düşünecek meyve ve sebzeyle mermiyi aynı cümlede kullanmak aklımıza gelmez. üç tane belediye için Türk milletini bu kadar aciz göstermek olur mu? Mermiyi sivri biberden, barutu domates çekirdeğinden mi yapıyorsunuz? Biz bizimle birlikte milletimiz çarşı pazar deyince patates doğan deyince, sarayda ejder meyvesinin aklına birden Çanakkale ruhu geldi. Beri bak efendi! Bu millet vatanı için verilen mücadelenin muhasebesini tutmaz. Ama hazır sorudan bahsetmişken ben sorayım, 2.5 katrilyona aldığın o lüks uçağın kaç mermi eder? Önce bunu sorgula.
"Millet ordusunun muhasebesini tutmuyor ama bil ki senin şatafatının muhasebesini tutuyor. Haram olsun. Türk-İş geçen hafta açıkladı; 4 kişilik bir aile için yoksulluk sınırı 6 bin 542 lira. Eve ayda 6 bin 442 liradan daha az para giriyorsa yoksuldunuz. 3 çocuğu olan bir baba asgari ücretle ne yediriyor, ne içiriyor evladına. Bu maaşları gören ülkede kaç kişi var. Geçen yıl 1 milyon kişi daha işsiz kaldı. Resmi rakamlarla işsiz sayımız 4 milyon kişi oldu. Bakın biz bunları söyleyip geçemiyoruz. Bunlar rakam değil, her biri bir insan, bir öykü. Çocuğu bir şey istediğinde boynunu büken babalar bunlar. Etli yemek istediğinde çocuğu buzdolabının kapağını açıp kapatamadan dalıp giden analar bunlar. Türkiye'nin yeni bir atamaya ihtiyacı var. Yoksulluk ve hayat pahalılığı Türkiye'nin yaşamak zorunda olduğu değildir, bunlar yanlış politikaların sonuçlarıdır.
"Geçen hafta Yunanistan Bakanı geldi. Yakışmayan işler oldu söylemeden edemeyeceğim. Önce Ayasofya'ya, patrikaneye gitti. Peki Çipras nereye gitmedi? Anıtkabir'e gitmedi. Atatürk'ün şahsını ziyaret etmedi. bu bizim protokolümüzdür, nasıl yapıyorsunuz bunu kardeşim? Yunanistan ekonomik krizdeyken Ne yapsak Yunanistan'ı mı alsak diye espri yapıyorsunuz ne oldu? Para bitti de delikanlılık mı gitti?
"Geçen hafta Andımız'ın geri getirilmesi için önerge verdik, AKP ve HDP ile reddedildi. HDP Cumhur İttifakı'nın gizli ortağıdır. Ve görevi de onların iftiralarına da alt yapı hazırlamaktır. Yaptıklarına bakarsanız neyin ne olduğunu anlarsınız. Doğu Türkistan için bizden başka ah eden yok. ey iktidar Çin'den para gelmedi mi daha?
© Tüm hakları saklıdır.