Menzil Şeyhi Seyid Abdulbaki
16 Kasım 2016 15:16
Evrensel yazarı Erol Aral, "Sağlık Bakanlığı'nın neredeyse tüm kadroları Menzil cemaati mensuplarıyla dolduruldu" iddiasıyla ilgili olarak "IŞİD bu denklemde nerede; var mı, yok mu? Bilemiyorum. Ama çok açık; denklemim öte kısmı vaki. Hani olur ya. İleride Menzil de Saray’la kapışır eski dost düşman olursa ve Saray tarafından Menzil Terör Örgütü-‘METÖ’ ilan edilirse, iktidarın 1 numarasından başlayarak, AKP devleti yönetimi yine 'kandırıldık' mırıltısına mı başlayacak?" görüşünü savundu.
Erol Aral'ın "Çoban çıplak" başlığıyla yayımlanan (16 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
dünyanın en tuhaf mahlukusun yani
Nâzım Hikmet Ran
Saray’dan yapılan açıklamaları izliyor musunuz?
Haklısınız; mecburen…
Erdoğan’ın o beyanlarını hafife almayın.
En azından bi’kısmını…
Çünkü rastgele sarf edilmiş sözler değil…
Bana kalırsa sürüklendiğimiz yeni rejimin karakterini tebliğ ediyor…
Misal?
Erdoğan’ın son bi’kaç gün içinde atığı başlıklara bakmak kafi…
Mesela iddia etti ki:
“Türkiye hiçbir dönemde bu kadar özgür, huzurlu, rahat bir dönemi yaşamamıştır” (11 Kasım 2016)
Erdoğan’ın sözlerinin hemen ardından sanki planlanmışçasına düştü o haber:
“İçişleri Bakanlığı, 370 derneğin faaliyetini durdurdu.”
Çelişki mi?
Kime göre?
Zira bana kalırsa, İçişleri Bakanlığının “mühür” tasarrufu
Erdoğan’ı tekzip etmedi…
Bilakis. Birbirini tamamlıyor.
Kanıt mı?
BirGün’ün manşetinde okuyalım:
“Hüda-Par’a Yakın ‘Kuran Nesli Platformu’nun Afişleri Okul Kapılarında” (13 Kasım 2016)
ÖZGÜRLÜK ÖTE YANA DÜŞER
İktidar, muhalif addettiği dernekleri yasaklarken, gerici kurumların önünü açıyor.
Devletin yan örgütleri muamelesi yapıyor… Meşruiyet sahalarını “resmen” genişletiyor…
O halde…
Muhalefete sopa…
Gericilere özgürlük…
Erdoğan haklı…
Haklılığı şundan:
RTE’nin “… hiçbir dönemde bu kadar özgür, huzurlu, rahat bir dönemi yaşamamıştır” dediği “Türkiye” fotoğrafında Saray’a biat etmeyen muhalefete yer yok…
O şeriatçılığın “Hiç bu kadar özgür olmadığı”na bakarak konuşuyor…
Öyle sıradan mesaj da değil… Meydan okuyor.
VADETTİĞİ TÜRKİYE’Yİ RESMEDİYOR
Saray’ın “Nasıl bi’ Türkiye?” tebliğine başka misal vereyim…
Erdoğan’ın evvelki gün yaptığı konuşma…
Hani dedi ya, “Ben de bir çobanım...” (14 Kasım 2016)
Mavraya gelmez; bahse konu olan hepimiziz…
Ve kitabın ortasından konuşuyor hazret…
Sahiden “Kitabın ortası”ndan…
“Peygamberlerin mesleği olan çobanlık”tan dem vurması boşuna değil…
“Ben iyi çobanım” diyen İsa’ya atıf var, mesela…
Yönetim tarzı olarak “Çoban”lık…
Hem de “peygamber”lerin yönetme tarzını anarak…
Aynı minvalde…
Daha geçen gün “idam” ısrarını dillendirirken ne diyordu:
“Allah ne demiş bizi o ilgilendiriyor” (12 Kasım 2016)
Bakmayın “Hakimiyet milletindir” demagojisine…
Allah’ın dediği olur…
“Çoban”ımızın (ve tahayyülündeki rejimin) referansı bu…
SÜRÜ KİM? ÇOBAN KÖPEKLERİ NEREDE?
Madem bu kadar büyük anlamlar yükledim. Devam edeyim, “Çobanlık”tan…
Zira işin, “çobanlığın felsefesine” kadar girmişken “reis”, görmemek olmaz…
Diyor ki, “Çobanlığın felsefesini anlamayan, psikolojisini anlamayan insan yönetemez.”
Madem “insan yönetimi” çobana havale…
Soralım:
Çoban köpekleri kim?
‘Çoban’ın sürüsü nerede?
“Çoban psikolojisi”ne kadar incelttiğine göre mevzuyu Erdoğan, “Sürü psikolojisi”nden de epey anlıyor olmalı…
Kim bilir belki de başarısının sırrını orada görüyor…
ŞUURSUZCA LİDERİN PEŞİNE…
Sanki bütün bu anlattıklarını şuraya bağlıyor…
Sürünün bağımsız davranma yetisi/bilinci yok…
Liderin peşinden gider…
Danalar da koyun sürüsü de….
Tabii liderin sürüklediği sürü için bu kimi zaman ölüm olabiliyor…
Nasıl mı?
Benzerine sıkça rastlayacağımız şu haberden okuyalım:
“Van’da kayalık bölgede otlayan sürüdeki bir koyun uçurumdan atlayınca 1480 koyun da peşinden atladı.” (8 Temmuz 2005)
Erdoğan’ın “çobanlık felsefesi” bu durumlarda ne diyor bilmiyorum…
Ama ideal bulduğu anlaşılan “çoban-sürü” ilişkisi bu ise şu aralar yaşadığımız tam da bu.
Sadece bizde değil…
Dünyada da gidişat o yönde değil mi!?
ERDOĞAN ANOMALİ DEĞİL
ABD’de Trump’ın kazanması…
Dahası Trump zaferinin Avrupa’daki ırkçı-otoriter/muhafazakar rejimlerin sayısını artıracağı yorumlarını ciddiye almamamız için sebep var mı?
Erdoğan’ın “sürüsüne” bu kadar güvenerek rahat konuşması, dünya realitesine yaslanmasıyla izah edilemez mi?
En azından şu kadarı söylenebilir:
Gerici faşist tırmanışın sardığı dünya halinde Tayyip Erdoğan, anomali değil…
DÜNYANIN GİDİŞATIYLA ÇAKIŞIYOR
Saray ve AKP’nin yönelimi Trumplaşan emperyalist kapitalist dünyanın gidişatıyla örtüşüyor.
Meltem editörüm az evvel aradı, yazı bekliyor… Kaynak gösteremeyeceğim. Hatırladığım şekliyle yazayım.
Hiteler/Almanya ve Mussolini/İtalya tecrübelerini göz önüne alarak, İkinci Dünya Savaşı sonrası psikiyatrlar mühim bi’kanaate ulaşır:
İnsanlar gibi toplumlar da hasta olur… Psikiyatrinin uzmanlık sahasına girebilir…
Bu parantez şunun için:
Görünen o ki hekimlerin teşhisini güncelleyen bi’dönemden geçiyoruz…
Koçların peşine takılmış sürüler gibi…
Türkiye’de ve dünyada pek çok toplum, liderlerinin peşinden uçuruma doğru koşuyor…
Bizden bahsederken dünya turuna çıkmamın sebebi var…
Tayyip Erdoğan, dünyanın kötü gidişatına uygun davranıyor-sa…
Gözümüz dışarıdan gelecek tazyike dikmenin alemi yok…
Emperyalist kapitalist sistem içi mekanizmaların AKP’yi frenleme (Niyet ve tercihi var mı sorusu bi’yana) kapasite, kabiliyet ve takatine güvenenleri hayal kırıklığı bekliyor…
Umut içeride… İçeride örülecek birleşik mücadelede…
Bu sütunda evvelce savunulduğu gibi:
Dış dinamik dağlarına kar yağdı!
Satır altından notlar…
MENZİL NE ZAMAN ‘METÖ’ İLAN EDİLECEK
Adı: Suphi Alpfidan…
Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Ankara Gar Katliamı davasında yargılanıyor.
Hayır; “Halen AKP üyesiyim” beyanına şaşırmadım.
İlgilenmedim.
Savunmasında dikkatimi çeken açıklaması o değil. cumhuriyet.com.tr’nin haberinden aynen aktarıyorum:
“Suphi Alpfidan, Yunus Durmaz’ı tanıdığını söyleyerek, “Adıyaman Menzil şıhına ‘şarlatan’ deyince ilişkimizi kestik” dedi.” (10 Kasım 2016)
Bu IŞİD sanığının toz konduramadığı “Menzil Şıhı” kim?
AKP'li Eski Vekil ve Akşam Gazetesi Yazarı Hüseyin Besli’den okuyalım:
“Eğer, “FETÖ”nün bugünkü güce erişmesinde ticaretle hemhal oluşunu, kontrolsüz para kazanmasını önemsiyorsak… Bugün aynı yöntemleri kullanan yapıların (tarikat/vakıf) gelecekte aynı sonuca varmalarının kaçınılmaz olacağını söylemek için kahin olmak gerekmez. Dolayısıyla, misal olarak, ismini palazlandığı şehirden, Adıyaman/Menzil’den alan bir yapının özellikle bir bakanlığımızda neredeyse bütün pozisyonları kendi mensuplarıyla doldurmasına dikkat çekmek istedim…” (Akşam, 10 Kasım 2016, vurgu benim, ea)
Besli’nin sözünü ettiği, “Menzil” cemaatinin “bütün pozisyonları”nı ele geçirdiği “bir bakanlık”ın adı T.C. Sağlık Bakanlığı…
Epeydir konuşulan, “FETÖ”nün tasfiyesi ardından atağa geçtiğine dikkat çekilen(lerden) Menzil’in Sağlık Bakanlığındaki cemaatçi kadrolaşması, herkesin bildiği “sır”.
Şimdiii…
Besli’nin -de- yazdığı gibi ise…
Ankara Gar Katliamı davasındaki IŞİD savunmasında müdafaa edilen Menzil Cemaati, Sağlık Bakanlığının sahibi mi olmuş?
Menzil Cemaati= T.C. Sağlık Bakanlığı… mı?
Pekalaaa…
IŞİD bu denklemde nerede; var mı, yok mu?
Bilemiyorum…
Ama çok açık; denklemim öte kısmı vaki…
Hani olur ya… İleride Menzil de Saray’la kapışır eski dost düşman olursa ve Saray tarafından Menzil Terör Örgütü-‘METÖ’ ilan edilirse…
İktidarın 1 numarasından başlayarak… AKP devleti yönetimi yine “kandırıldık” mırıltısına mı başlayacak?
“FETÖ”… “METÖ”… sıradakini mi bekleyeceğiz?
“FETÖ” DE ESASINDA BİR CEMAAT
FETÖ: Fethullahçı Terör Örgütü…
Mahsuru yok; diyelim… Böyle analım…
Lakin hafızamızdan ve dilimizden şunu silmeyelim:
“FETÖ” bir cemaat yapılanması…
O bir İslamcı tarikat…
Tıpkı İsmailağa, İskender Paşa, Erenköy Cemaatleri… Süleymancılar, İhlascılar, Menzilciler gibi onlar da İktidar nezdinde itibar görürdü…
Cemaatlerin en kuvvetlisi olarak yıllarca iktidara ortak oldu, AKP ile Türkiye siyasetini şekillendiren kritik hamlelere imza attı…
Tayyip Erdoğan’ın bi’vakitler “Aynı menzile farklı yollardan gidiyoruz” dediği, cemaatten söz ediyoruz…
Fakat bilhassa 15 Temmuz’dan sonra Fethullahçılar sadece terör örgütü olarak lanse edilmeye başlandı…
İçinde İslam geçiyor diye, IŞİD: Irak Şam İslam Devleti ifadesi tedavülden kaldırıldığı, kaldırılmak istendiği gibi… (Hürriyet mesela IŞİD yerine DAEŞ’e başladı, malum süreden beri...)
FETÖ’nün cemaat örgütlenmesi olduğu hakikati, adeta gayriresmi yasakla perdelenmeye çalışılıyor…
Neden?
Hiç masum olmayan sebeple…
Bana “Alnı secdeye değen teröre bulaştı dedirtemezsiniz” itikadından ötürü…
İslami cemaat ve tarikatlara, oluşum ve mefhumlarına pozitif mana/kutsiyet atfederek, FETÖ’yü bu hasletlerden mahrum bırakmak isteniyor...
IŞİD, DAEŞ… Fethullah Cemaati –sadece- “FETÖ”…
Saray/AKP iktidarının dil ve söylem üzerindeki hegemonyası, toplumsal lisana bunu yerleştiriyor…
Hürriyet misali, teslim aldığı medya bu yönde kritik rol oynuyor…
Saray odaklı iktidar mücadelesinin seyrine göre cemaatlere tavır alacak, elimizi dilimizi belirleyeceksek vay halimize…
Zihnimizi ve (düşünme/ifade aracı) kavramlarımızı İktidar propagandasına yedirmeyelim…
Can Yücel’in arkadaşları neye ne deneceğini bilir!..
ASKERİYE ‘VATAN CEPHESİ’ Nİ PEK ÜZDÜ
Aydınlık’çılar pek coşmuş, kabına sığamayıp dalgalanmıştı…
“10 Kasım’da Anıtkabir’de Millet, Devlet, Hükümet ve Ordu bir arada olacak.”tı ama…
Hevesleri kursağında kaldı…
İlk fireyi (Aydınlık’ın haber ve ifadesine göre) “İ. Kahraman” verdi…
TBMM Başkanı “İ. Kahraman Anıtkabir’deki anmaya katılmadı” (aydinlik.com.tr, 10 Kasım 2016)
‘Aslanlı Yol’da kol kola olma heyecanıyla sabahı zor eden Perinçekgilleri esas düş kırıklığına uğratan ise askeriye oldu…
“Genelkurmay ordu-millet el ele etkinliğini iptal etti.” (10 Kasım 2016)
Yok, “gribal enfeksiyon”a yakalanma “gerekçesi” Meclis Bakanı “İ. Kahraman”ın..
Genelkurmayın 10 Kasım’da Anıtkabir’de, 15.00’te, “millete” verdiği randevuyu iptal gerekçesi farklı:
Güvenlik…
Bazı gruplar provoke edebilir… miş etkinliği de…
Ona sebep… miş
Kim ola ki bu grup?..
Yok. Onu öğrenemedim...
10 Kasım mesajında, “Türk milleti, Türk devleti, hükümeti, ordusu bugün beraber olacak.” muştusunu veren Doğu Perinçek’in tepkisi ne oldu? (Ya da oldu mu?) Takip edemedim…
Lakin bilahare şöyle bi’habere rastladım:
‘Hulusi Akar; Saray'dan çıktı, 3 dakika sonra Anıtkabir’deki etkinlik iptal edildi’ (12 Kasım 2016)
İhtimal vermem…
Saray, “Vatan Savaşı Cephesi”ni üzecek böyle bi’tasarrufta neden bulunsun ki!
Hem de Doğu Bey, “Tayyip Erdoğan düşmanlarına” saydırırken…
“Vatan Savaşı’nı Saray’ın savaşı ilan eden hainleri” ulusalcılara şikayet ederken…
Tamam. Vatan savaşıysa mesele gerisi teferruat sayılır, vatan için bağra taş basılır… da…
Yahu ne lüzumu vardı şimdi, tam da Türkiye Atatürk devrimlerini tamamlama sürecine girmişken…
“Antiemperyalist Erdoğan” dolması sofraya sürülmüşken…
Doğu Bey’in tabiriyle “15 Temmuz Devrimi” lideri Anıtkabir’de ordu millet el ele pozu vermesini neden istemesin?..
Sanmıyorum…
O iş bende…
Gözüm Aydınlık’ta…
Bi’ “FETO” kulli yakalarsa ‘Vatan’daş, tezce yazarım size de…
Haberleşelim!
© Tüm hakları saklıdır.