Bu yıl 29'uncusu düzenlenecek Ankara Uluslararası Film Festivali'nde Aziz Nesin Emek Ödülü'ne layık görülen Menderes Samancılar, "Sanat topluma görmediğini ve görmek istediğini gösterebilir. Toplum kendi gerçeğini sırları dökülmüş bir aynanın sisli derinliklerinde bulabilir. Doğal olarak da bu durum kimi iktidarların asla işine gelmez" dedi.
Samancılar, sözlerine şöyle devam etti:
"Ortadoğu geçmişten günümüze kadar bitmeyen savaşların odak noktası olmuş ve bugün de bu savaşlar aynı hızla devam etmekte. Savaş yalnızca sanatsal olanakları değil tüm kültürel mirası da yerle bir ediyor."
BirGün'den Özgür Ceren Can'a konuşan Menderes Samancılar'ın açıklamalarının ilgili bölümü şöyle:
»Sanat ve politika ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sanatçı bu ilişkinin neresinde?
Sanatı politikadan ayıramazsın. Memlekette kötü giden şeyler yükseldikçe sanat da tırmanır, engel olamazsın. Her şey sütliman giderken de sanat eleştirir. Yapıcıdır, onarıcıdır ve yol göstericidir. Sanata sırtını dönen iktidarlar ne kendilerinin ne de halkın hayallerini asla gerçekleştirirler. Özetle; güneşle ilgili hayalleri olmayanın, aydınlık geleceği de olmaz.
»Festival filmlerine baktığımızda yoğun bir politik içerik görüyoruz. Adeta düzenle hesaplaşma alanı olmuyor mu festivaller?
Aslında festivaller hesaplaşma alanı değil, toplumun ve sanatçıların soluk aldığı alanlar. Nefesini tutarsın tutarsın bir festivalde dışarı verebilirsin. Mesela Antalya Uluslararası Film Festivalinde ulusal yarışmayı kaldırarak toplumun oradan aldığı soluğu kestiler. Ülke sinemasını yok saydılar. Bizim festivalimizi ve sinemamızı yok sayanlarla bizim hiçbir zaman işimiz olmaz. Behlül Dal’ın kemikleri sızlamıştır. Nur içinde yatsın sevgili hocamız.
»Her dönemde sanat hafıza tetikleme, zihin açma ve duygusal iletkenlik gibi işlevler yüklenmiştir ama sanki günümüzde ve özellikle kendi coğrafyamızda toplumsal sorumluklar politika alanından sanata devredildi. Ortadoğu sineması ve Türkiye sineması bu noktada nerde sizce?
Sanat tabii ki topluma görmediğini ve görmek istediğini gösterebilir. Toplum kendi gerçeğini sırları dökülmüş bir aynanın sisli derinliklerinde bulabilir. Doğal olarak da bu durum kimi iktidarların asla işine gelmez. Ortadoğu geçmişten günümüze kadar bitmeyen savaşların odak noktası olmuş ve bugün de bu savaşlar aynı hızla devam etmekte. Savaş yalnızca sanatsal olanakları değil tüm kültürel mirası da yerle bir ediyor. Bugün sanata olan ihtiyacımız kadar barışa ve kardeşliğe de ihtiyacımız var. Ortadoğu sinemasına gelince, benim için her zaman birinci sırayı İran Sineması almıştır. Türkiye ve İran sinemasını yana yana koyduğumuzda, ikisinin benzer değerler taşıdığını görebiliriz. Çünkü temelinde acılarımız, kardeşliklerimiz ve ayrılıklarımız her zaman ortak olmuştur. Irak ve Afgan sineması için de böyledir.