T24 Ankara
Gezi Parkı olaylarının planlayıcılarından olduğu iddiasıyla “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçundan gözaltına alınan menajer Ayşe Barım, tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk edildi. Savcılığın tutuklamaya sevk yazısında ilginç iddialar yer aldı. Yazıda, Barım'ın, “olayları planlayan, örgütleyen ve yönlendiren, iradesi sorularak bu yönde kendisinin karar bildirerek yön verici ve belirleyici kişilerden olduğu, kendi şirketine bağlı toplumda tanınan oyuncuları eylemlere yönlendirerek oyuncuların toplumda tanınırlığını ve etki gücünü de kullanarak daha fazla kitleselleşmesini amaçladığı ve bunda da kısmen başarılı olduğu” iddia edildi. Barım’ın şirketine bağlı oyuncuların, “2021’de Türkiye’de gerçekleşen orman yangını ve deprem felaketlerinin ardından Türkiye’yi uluslararası arenada yetersiz göstermek amacıyla başlatılan #HelpTurkey kampanyasına eş zamanlı olarak katıldıkları” da öne sürüldü. Yasalarda böyle bir düzenleme bulunmamasına karşın, Barım’a ait şirketin faaliyetlerinin “etki ajanlığı amacı taşıdığı” iddia edildi. Etki ajanlığı olarak nitelendirilen düzenleme iki kez TBMM gündemine gelmiş ancak tepkiler üzerine yasalaştırılmayarak geri çekilmişti.
Hakkında 12 yıl sonra Gezi soruşturması açılmıştı: Ayşe Barım, tutuklama talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk edildi
“Hükümete diz çöktürme operasyonu”
ID Danışmanlık firmasının kurucusu ve ortağı menajer Barım hakkında 12 yıl önceki Gezi Parkı olaylarına iştirak ettiğine dair yazılı ve görsel basında yer alan iddialar sebebiyle soruşturma başlatılmıştı. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve ev ve işyerinde arama yapılan Barım, emniyet ve savcılık sorgusunun ardından tutuklanması istemiyle nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildi. Savcılığın Barım hakkındaki tutuklamaya sevk yazısında dikkat çekici iddialar yer aldı.
Yazıda, Gezi Parkı olaylarının 27 Mayıs 2013 tarihinde başlayan olayların 27 Mayıs 1960 darbesi öncesinde yaşananları hatırlattığı, Taksim Gezi Parkı düzenlemesi ve Topçu Kışlasının ihyası çalışmaları bahane edilerek kalkışma planlandığı ve halkın oylarıyla işbaşına gelmiş olan hükümetin devrilmek istendiği öne sürüldü. Bu süreçte Twitter üzerinde açılan hashtag’lerle Gezi Parkı’nın direniş-ayaklanma gibi çağrılarla simgeleştirildiği ileri sürülen yazıda, “Günümüzde meydana gelen bu olayları ve terörün yeniden tırmandırılması da değerlendirdiğinde, yapılan bu eylemlerin hiçbirinin tesadüfi olmadığı ve dış destekli, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne diz çöktürme operasyonu olduğu çok açık ve net olarak gözükmekte olduğu” ifade edildi.
“Alabora olayların büyümesini sağladı”
Yugoslavya’daki Turuncu Devrim ile Mısır ve Tunus’taki Arap Baharı'nın da sosyal medyadan örgütlendiği anlatılan yazıda, Ayşe Barım'ın ID şirketine bağlı sanatçıların da #occupygezi hashtag çalışmasına dahil olarak sosyal medya üzerinden paylaşım yaptıklarına değinildi. Yazıda, “Gezi davasında hüküm giyen Anadolu Kültür Vakfı yöneticisi iş insanı Osman Kavala ve Çiğdem Mater’in hükümeti devirmeye teşebbüs suçundan hükümlü oldukları, firari durumdaki Mehmet Ali Alabora’nın ise eylemlerde aktif rol alarak özellikle sosyal medya üzerinden ve park içerisinde yaptığı açıklamalarla olayların büyümesini ve canlı tutulmasını sağladığı” iddia edildi.
“Alabora ile sadece Gezi olayları sırasında görüştü”
Barım hakkında da Gezi Parkı olaylarına iştirak ettiğine dair haberler üzerine soruşturmaya başlandığı kaydedilen yazıda, şüphelinin Alabora ile gezi olayları kapsamında bir bildirinin yayınlanıp yayınlanmaması konusunda fikir alışverişinde bulunduklarına dair 2 adet görüşme kaydının bulunduğu, tape içerikleri incelendiğinde sanatçılara ilişkin Gezi parkında etkin rol alan firari sanık Alabora'nın, şüpheli Barım ile bir bildiri yayınlanması konusunda görüşmelerin yapıldığının anlaşıldığına yer verildi. Barım’ın HTS kayıtlarına ilişkin analiz çalışmalarında, (Gezi olayları sürecinde) Çiğdem Mater ile 14, Alabora ile 3 kez görüştüğüne değinilen yazıda, Barım’ın Alabora ile gerçekleştirdiği görüşme tarih aralıklarının sadece gezi parkı olaylarının yaşandığı dönemlerde olduğu iddia edildi.
“Eylemlerin kitleselliğini artırma çabası”
Yazıda, aynı süreçte Barım’ın Bergüzar Korel ile 7 kez, Ceyda Düvenci ile 4 kez, Dolunay Soysert ile 10 kez, Halit Ergenç ile 12 kez, Hümeyra Akbay ile 5 kez, Mehmet Günsür ile 1 kez, Nehir Erdoğan ile 2 kez, Selma Ergeç ile 8 kez, Nejat İşler ile 2 kez, Rıza Kocağolu ile de 1 kez telefon görüşmesi bulunduğu ifade edilerek, “şüphelinin kendisinin de kendi şirketine bağlı sanatçılarla Gezi olaylarına fiilen katılarak eylemlerin kitleselliğini arttırma çabası içerisinde olduğunun açık kaynak çalışmalarında tespit edildiği” iddia edildi.
Ayşe Barım için ifadeye çağrılan Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu'na 'yalan tanıklık' soruşturması açıldı!
Olmayan yasa ile suçlama
Barım’a ait şirkete bağlı oyuncuların “2021’de Türkiye’de gerçekleşen orman yangını ve deprem felaketlerinin ardından Türkiye’yi uluslararası arenada yetersiz göstermek amacıyla başlatılan #HelpTurkey kampanyasına eş zamanlı olarak katıldıkları” öne sürülen yazıda, iki kez TBMM gündemine getirilerek yasalaştırılmasından vazgeçilen “etki ajanlığı” suçlaması da yöneltildi. Yazıda buna ilişkin olarak, “şüphelinin şirket faaliyetlerinin yöneldiği etki ajanlığı amacı itibariyle ve kastını ortaya koyması açısından dikkate değer olduğu” ifadeleri kullanıldı.
“Hükümeti devirmeye teşebbüs suçuna yardım” suçlaması
Barım’ın, Gezi davası ana faillerinden olan firari sanık Alabora ve Mater ile doğrudan irtibatlı olduğu vurgulanarak, “kendisinin irade gösteren, danışılan ve onayı alınan kişi olarak tespit edildiği, bu şekilde olayları planlayan, örgütleyen ve yönlendiren, iradesi sorularak bu yönde kendisinin karar bildirerek yön verici ve belirleyici olduğu açıkça anlaşıldığı, kendi şirketine bağlı toplumda tanınan oyuncuları eylemlere yönlendirerek oyuncuların toplumda tanınırlığını ve etki gücünü de kullanarak daha fazla kitleselleşmesini amaçladığı ve bunda da kısmen başarılı olduğu” öne sürüldü. Yazıda, şüpheli Barım’ın, hükümlüler Osman Kavala ve Mater ile firari Alabora’nın birinci derecede planlayıcılarından olduğu ve meşru hükumeti ortadan kaldırma elverişliliğine haiz olaylara “yardım eden konumunda iştirak ettiği” iddia edilerek, “kuvvetli suç şüphesi, dinlenilmesi gereken tanıklar ve değerlendirilmesi gereken dijital verilerin bulunması” nedeniyle tutuklanması istendi.
Etki ajanlığı yasa teklifi nedir?
Etki ajanlığı olarak bilinen düzenleme, geçen yıl Mayıs ayında gündeme gelen “Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin 16. maddesindeki taslakları ile kamuoyuna yansımıştı. Ancak düzenleme bu teklifte yer almamıştı. Aynı düzenleme daha sonra casusluk suçları kapsamında yine Kasım ayında TBMM’ye sunulan kanun teklifinde yer almış ve Adalet Komisyonu'nda görüşmeleri tamamlanmıştı. Ancak tepkiler üzerine düzenleme geri çekilerek yasalaştırılmamıştı.
Yasa teklifi, TCK'daki "casusluk" suçunu düzenleyen 339'uncu maddeye "devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme" başlığı altında yeni bir suç ihdası ekleyecekti. Teklif, "casusluk suçu" kapsamı dışında olmak kaydıyla, "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası" verilmesini öngörüyordu. Teklif ayrıca, "Fail hakkında hem bu suçtan hem de işlediği ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur" ifadesiyle çifte cezalandırmanın da yolunu açıyordu. Suçun, savaş sırasında veya savaşa hazırlıklarını tehlikeye sokması halinde, ceza 8 yıldan 12 yıla kadar artırılabilecekti. Söz konusu suçtan kovuşturma yapılması ise Adalet Bakanlığı'nın iznine bağlanıyordu.
|