T24 - Milliyet gazetesi yazarı Mehmet Tezkan, Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın istifa etmesini istedi. Tezkan, tam gün olarak bilinen, özel hastane doktorlarının devlet hastanesinde ameliyat yapmasına engel olan yasanın, Başbakan Erdoğan'ın ameliyatı için delindiğine işaret ederek, "Kendi koyduğunuz kuralı, (dayattığınız kuralı desek daha doğru olur da) kendiniz çiğnediğiniz için.. Deldiğiniz için.. Hiçe saydığınız için!" dedi.
Mehmet Tezkan'ın Milliyet'te "Sağlık Bakanı lütfen istifa" başlığıyla yayımlanan (1 Aralık 2011) yazısı şöyle:
SAĞLIK BAKANI LÜTFEN İSTİFA..
Önce.. Başbakanımıza geçmiş olsun, Allah uzun ömür versin..
Sonra..
Sağlık Bakanı, lütfen istifa eder misiniz?
Niye mi?
Kendi koyduğunuz kuralı, (dayattığınız kuralı desek daha doğru olur da) kendiniz çiğnediğiniz için..
Deldiğiniz için..
Hiçe saydığınız için!
*
Üniversitelerde performansa girmeyen hocaların, hastaları muayene etmesini, ameliyat yapmasını yasaklamadınız mı?
Yasakladınız..
Bunu yasa ile yapmaya çalıştınız, Anayasa Mahkemesi’nden döndü.. Mahkeme iptal etti..
Sen misin eden..
Adalet Bakanlığı’nı ilgilendiren kanun hükmündeki kararnamenin içine iki satır konuldu, el mi yaman bey mi yaman vaziyeti oldu.. Milli iradeyim; kardeşim istediğimi yaparım anlayışı yani!
İtiraz eden Hoca’lara kapı gösterildi..
Muayenehanesi olanlara..
Özel hastanede çalışan Hoca’lar üniversitede ders verir ama hastalara el süremez dendi..
Ne yapalım, emir demiri keserdi..
Kesti de..
Acil hastalara, kanser hastalarına bile el sürülmedi..
Yasaktı!
Hoca’lar ya emekliye ayrıldı ya da iki yıllığına izne çıktı..
En değerli Hoca’ların çoğu gitti..
Tıp Fakültesi’nde okuyan öğrenciler Hoca’sız kaldı..
*
Bu durum Cumhurbaşkanı’na da anlatıldı..
Başbakan’a da..
Eylem de yapıldı, dinleyen, ilgilenen olmadı..
*
Prof. Dr. Dursun Buğra da Sağlık Bakanı’nın üniversiteden uzaklaştırmak istediği Hoca’lardan biriydi..
İstanbul Üniversitesi Genel Cerrahi Anabilim dalı öğretim üyesiydi..
Dalında en iyilerden..
Ünlülerinden..
Kararnameden sonra diğer Hoca’lar gibi o da emekliliğini istedi.. Üniversiteden ayrıldı, Amerikan Hastanesi’ne gitti..
Özel’e.. Devletten kovulduğu için!..
*
Aradan çok zaman geçmedi..
Başbakan’ın ameliyat olması gerekti.. Marmara Üniversitesi’nin hastanesine yattı..
Koşa koşa gittiler, üniversiteden ayrılmaya zorladıkları Prof. Dr. Dursun Buğra’nın kapısını çaldılar..
En iyilerinden biri de oydu..
Laparoskopi denilen kapalı yöntemle ameliyatı o yaptı..
Marmara Üniversitesi’nin hastanesinde..
*
Gelelim sorulara..
Hani..
Özel hastanede çalışan..
Muayenehanesi olan, üniversite hastanelerinde hastalara el bile süremezdi..
Yüzlerce Hoca bu sebeple izne çıkmadı mı, emekli olmadı mı?
Prof. Dr. Buğra bu yüzden üniversiteden ayrılmadı mı?
Ne oldu?
Üniversite hastanesine çağrılarak, ameliyat yaptırılarak kararname delindi mi?
Delindi!
*
Efendim o Başbakan!..
Tamam da Başbakan’ınki de can vatandaşınki de can.. Vatandaşa yasak, Başbakan’a serbest olur mu?
Hepimizin canı can..
Yarın öbür gün Cerrahpaşa’ya yatan bir hasta, özel hastanede çalışan bir profesöre ameliyat olmak isterse ne olacak?
Bırakın özel hastaneyi aynı üniversitede ders veren bir Hoca’ya muayene olmak isterse!..
Yasak mı denilecek?
*
İşin gerçeği ortaya çıktı..
Demek ki kararname yanlışmış!..
Demek ki kararname ünlü Hoca’ları üniversiteyi terk etmeye zorlamış..
Demek ki Buğra gibi Hoca’lara artık parası olan ulaşacak..
Kıt kanaat geçinen vatandaş değil..
*
Sağlık Bakanı’nın getirdiği düzen bu..
Kendi koyduğu kuralı kendi deldiyse istifa etsin demekte haksız mıyım?