Mehmet Altan *
Ekonomi mi siyaseti belirliyor, siyaset mi ekonomiyi?
Eğer ekonominin siyaseti belirlediğine inanıyorsanız, geçen hafta yayınlanan 2014 yılı ‘gelir ve yaşam koşulları araştırması’ size olup bitenlerin tümünü anlatmakla kalmayıp, her tür tepişmede ‘canı çıkanların’ kimler olduğunu da berrak bir şekilde gösteriyordu.
78 milyonluk Türkiye nüfusunu yüzde 20’lik beş dilime bölerek, katmanların toplam pastadan aldıkları paylara bakınca, en üstteki dilim ile en alttaki dilim arasında gelir açısından 7,4 kat fark olduğu ortaya çıkmakta…
Toplumun en zengin kesimini oluşturan nüfusun ilk yüzde 20’si bir yılda Türkiye’de üretilen gelir pastasının yüzde 45,9’unu alıyor.
Toplumun en yoksullarını oluşturan en alttaki yüzde 20’nin payı ise sadece ve sadece yüzde 6,2.
Çok isabetli bir benzetme ile yukarıdakiler İsviçre, aşağıdakiler Bangladeş.
***
Toplumun ekonomik ve sosyal konumunu yüzde 20’lik dilimler genel ve kaba bir şekilde yansıtıyor ama o dilimler içinde de tabii ki gelir düzgün bir şekilde dağılmıyor, hatta daha da büyük farklılıklar söz konusu…
O detaylara girmeden sadece yüzde 20’lik dilimler üzerinden gidersek, ilk yüzde 20’nin milli gelirden yüzde 45,9’luk bir pay aldığını söylemiştik, ikinci yüzde 20’nin elde ettiği ise 21,7’ye, üçüncü yüzde 20’nin yüzde 15,3’e, dördüncü dilimin payı yüzde 10,9’a, en dipteki en yoksulların da yüzde 6,2 ye düştüğünü vurgulayalım.
***
Ve Türkiye’nin yüzde 15’i yoksul…
Üstelik eğer fert başına gelirin yoksulluk sınırında ise ve bu durum dört yıldır bir türlü değişmiyor ise buna ‘sürekli yoksulluk’ deniyor…
Türkiye’nin yüzde 15,1’i aynı zamanda sürekli yoksul, gelirleri milim kıpırdamıyor, yoksullar ve hep yoksullar.
Maalesef esas konuşulması gereken temel ve ağır sorunları hiç konuşmadan top dolandırıyoruz.
Yoksullar hiç gündemimize gelmiyor.
***
Araştırmaya göre nüfusun yüzde 37,2’sinin şikâyetlerinin başında oturulması zor konut sorunu geliyor.
Nüfusun yüzde 38,7’si ‘izolasyondan dolayı ısınma sorunu’ yaşadığını söylemekte…
Ülkenin üçte birinden fazlası ‘oturulması zor’ konutlarda yaşıyor ve kışları üşüyerek geçiriyor.
Yoksulların kötü evlerde ve üşüyerek yaşamaları da siyaset gündemimize pek girmiyor.
***
‘Ciddi finansal sıkıntı’ olarak tanımlanan bir durum da var araştırmada.
Beklenmedik harcamalar, evden uzakta bir haftalık tatil, ödeme zorluğu, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek, evin ısınma ihtiyacı, çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon, otomobil sahipliği olarak belirlenen dokuz maddeden en az dördünü karşılayamayanlar ‘ciddi finansal sıkıntı’ çeken kesim olarak tanımlanıyor.
Ekonomik nedenlerden dolayı yukarıda belirtilen maddelerin en az dördünü karşılayamayanların oranı 2014 yılında yüzde 29,4 oldu.
Nüfusun yüzde 66,5’i konut alımı ve konut masrafları dışında taksit ödemeleri ve borçları olduğunu, yüzde 68,7’si ‘evden uzakta bir haftalık tatili’, yüzde 29’u ‘beklenmedik harcamalarını’ ve yüzde 68,4’ü ‘yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını’ ekonomik nedenlerle karşılayamadığını beyan etmekte…
İyi haber ise ekonomik nedenlerden dolayı yukarıda belirtilen maddelerin en az dördünü karşılayamayanların oranının 2013’de yüzde 43,8 iken, 2014 yılında yüzde 29,4’e düşmüş olması.
***
Araştırmalara göre eğitim ile yoksulluk ararsında doğrudan bir ilişki var…
Okur-yazar olmayanların yüzde 27,7’si, bir okul bitirmeyenlerin yüzde 25,1’i yoksul iken, bu oran lise altı mezunlarda yüzde 12,5, lise ve dengi mezunlarda ise yüzde 5,7 e düşüyor.
Yükseköğretim mezunları yüzde 1,3 ile yoksulluk oranının en düşük gözlendiği grup…
Tabii bu eğitim düzeylerinin içeriğine ve kalitesine hiç girmiyorum… En ilerisi dâhil orada da derin bir sefalet olduğunu maalesef her gün, her yerde görüyor ve yaşıyoruz.
***
Yukarıdaki rakamlar aslında toplumun durumunu hiç konuşulmayan açılardan ortaya çıkarıyor.
Belki de o nedenle görmek ve konuşmak istemiyoruz…
Yoksullar bu ülkenin siyasi ve ekonomik gündeminin ‘görünmezlerini’ oluşturuyor.
Gelir dağılımındaki korkunç farklılıklar, yoksulluk sınırının altında ezilenler, kötü konutlarda üşüyerek hayat tüketenler, kendilerine toplumun gündeminde bir yer bulamıyor.
Sanki onlar yoklar.
***
Bir bayram haftasında bu üzücü konular belki fazla ağır…
Ama unutmayın onlar da bayramı yaşayacak ve onlar bayramı sizin gibi yaşayamayacak.
Bunun sıkıntısını hissetmemiz lazım ki bir çare de düşünelim.
Herkese iyi bayramlar diliyorum.
Ama bizim asıl bayramımız, bu ülkede kanlı kavgaları ve korkunç yoksullukları bitirdiğimiz zaman olacak.
Umarım bu ülke öyle bir bayramı da kutlar bir gün.
* Bu yazı, gazete360.com'dan alınmıştır.