Daha önce söylemiştim, bir evden üç kişi yıllarını Babıâli'de geçirince, "Baba evi" de kaçınılmaz olarak basın tarihinin bir parçası hâline geliyor. Aslında Basın Tarihi bağlamında "Baba Evi'nden Haberler''de 1990'ların ortalarına kadar geldik:
"1982 yılında ilk romanı Dört Mevsim Sonbahar'ı, 1985 yılında Sudaki İz'i ve 1991 yılında da Yalnızlığın Özel Tarihi'ni yazmış olan Ahmet Altan, Güneş'ten sonra geçtiği Milliyet'te Kum Saati'ni yazıyordu... 17 Nisan 1995'de yazdığı "Atakürt" yazısına kadar da Milliyet'te kaldı. O tarihte Milli Güvenlik Genel Sekreteri olan Ahmet Çörekçi'nin telefonuyla yazılarına son verildi. Atakürt yazısı nedeniyle Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılandı. Bir buçuk yıla mahkûm oldu ama cezası ertelendi."
***
1995 yılında benim de Sabah Gazetesi'nde "Prizma" köşemde 9. yılımdı.
1993 yılında da profesör olmuştum...
***
Belki burada bir parantez açıp, Ahmet'in Milliyet'e, babamın da Sabah'a geçiş macerasını kısaca hatırlatmak gerekir...
Ahmet Milliyet'e, babam da Sabah'a geçmeden önce ikisi de Hürriyet'te çalışıyordu...
Ahmet "Bir Günün Hikâyesi''ni, babam da "Şeytanın Gör Dediği''ni yazıyordu...
Hürriyet'te Genel Yayın Müdürü değişti. Rahmi Turan yeni Genel Yayın Müdürü oldu..
Kendisine haber verilmeden sayfasının yeri değişince babam istifasını verdi, babam istifa edince Ahmet de gazeteden ayrıldı.
Rahmi Turan'ın genel yayın müdürlüğü de çok kısa sürdü...
***
Ahmet, Milliyet sonrasında Yeni Yüzyıl'a geçti...
Zamanında pek çok yazar ve gazetecinin de çalıştığı Yeni Yüzyıl "modern görünüm ve içerik kaygısı'' taşıyan bir gazeteydi…
Sahibi Dinç Bilgin ile Erol Aksoy'du…
1994 ilâ 1999 arası yayımlandı…
Daha sonraları isim hakkını başkaları kullandı…
***
Aslında geçen yıl 3 Mart 2o21'de yazdığım "Ahmet Altan: Paltolu Don Kişot" yazım da Ahmet üzerinden yazılmış bir "baba evinden haberler" yazısı sayılır.
Hiç duyulmamış ve hiç oynanmamış, 27 yaşında yazdığı gençlik piyesi.
Beş yılı Silivri'de geçmiş koca bir yaşam...
***
Paltolu Don Kişot'dan ve 32 yaşında yayınladığı ilk romanı olan Dört Mevsim Sonbahar'dan da söz ettiğim o yazı şöyle başlıyordu:
"Dün Ahmet Altan'ın yaş günüydü. 2 Mart 1950'de doğduğuna göre 71 yıl bitti."
***
Aradan bir yıl geçti…
Ve bugün günü gününe Ahmet Altan'ın yaş günü...
"Baba Evi" samimiyetiyle, bir yılda nelerin değiştiğine baktım..
Geçen yıl o yazıyı yazdığımda Silivri'deydi..
Bugün değil..
O gün AİHM hâlâ başvurusunu değerlendirmemişti…
Bugün ise tamamen haksız ve hukuksuz bir şekilde 5 yıl yatırıldığı Avrupa'nın en yüksek mahkemesi tarafından karara bağlanmış bulunuyor...
***
Geçen yıl Dünyayı Bir Daha Görmeyeceğim birçok ülkede yayınlanmış önemli ödüller kazanmıştı...
Ama Hayat Hanım daha ortada yoktu...
Fransa'nın en önemli 5 edebi ödülünden biri olan Femina Ödülünü almamıştı...
Değerli birçok edebi ödül yarışmasında aday gösterilmemişti...
Ve Hayat Hanım henüz Türkiye'de yayınlanmamıştı.
***
Ahmet Altan yeni yaşına, kitapları 23 ülkede yayınlanmış, çok önemli ödüller almış ve çok önemli ödüllere aday olmuş, çok az edebiyatçıya nasip olmuş olağanüstü edebi övgülerle selamlanmış gerçek bir dünya şöhreti olarak giriyor...
Femina Ödüllü son romanı ve muhteşem kahramanı Hayat Hanım bugüne kadar Türkiye'nin yanı sıra İtalya, Fransa ve Slovakya'da yayımlandı.
Bu yıl içinde Almanya, Amerika, Britanya, Rusya, İsveç, Romanya, Hollanda ve Litvanya'da yayımlanacak.
***
27 yaşındaki Paltolu Don Kişot'tan, 72 yaşında Don Kişot'un paltosundan çıkan muhteşem Hayat Hanım'a...
Eşsiz bir zulmün rahminden doğan dünyalı edebiyat eserleri...
Kendisine "iyi ki doğdun" demek istedim...
Nice nice yıllara...
Fotoğraf: Bülent Kılıç / AFP
P24'ten alınmıştır.