Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici'nin, Real Madridli futbolcu Christiano Ronaldo ile yapılan söyleşinin Sabah ve Hürriyet'te aynı başlık ve kurguyla yer almasına yönelttiği eleştiri ile başlayan "hanut" tartışmasına, Cengiz Sermercioğlu ve Özay Şendir de katıldı.
Hürriyet yazarı Cengiz Semercioğlu, "Dünyada herhangi bir gazete istese, bir yazarını Ronaldo’yla antrenmana çıkarabilir mi? Elbette hayır. Sponsorlar üzerinden olabilir ancak böyle şeyler" derken, Milliyet yazarı Özay Şendir, tartışmanın muhabirler üzerinden yürütülmesinin "anlamsız" olduğunu söyledi. Şendir, "Ballı gezi işini konuşmak doğru ama muhabir örnekleriyle bir yere varılmaz. Konuşacaksak büyük lokmalardan başlayalım" diye yazdı.
Ronaldo ile yapılan söyleşi, her iki gazetede de "Türkler çok fanatik" başlığıyla yayımlanmış; ancak söz konusu haber Hürriyet'te Gökhan Kimsesizcan'ın, Sabah'ta ise Mevlüt Tezel'in imzasıyla yayımlananmıştı. Doğan Yayın İlkeleri'nin bu tür gezi haberlerinde, 'gezinin davet olduğunun mutlaka belirtilmesini' öngördüğünü hatırlatan Bildirici, "Kimsesizcan’ın bu yazısında ise bu geziye Türk Telekom’un davetiyle gidildiği, gezinin masraflarını da bu şirketin karşıladığı belirtilmemiş. Bu da ikinci eksiklik" diye yazmıştı.
Bildirici'nin söz konusu uyarısını köşesine taşıyan Sabah yazarı Hıncal Uluç da, "Yahu madem Ronaldo. Bir spor muhabiri davet etsene. Olur mu? Mesele Ronaldo Söyleşisi değil ki. Mesele, köşesi olan yazarı dost edinmek" demişti.
Uluç, sözlerine şöyle devam etmişti:
"Meksika'ya neskafe reklamı için gideni de yazmış, Faruk, yeni çıkan bir model otomobilin resmen reklamını yapan yazısı için Londra tatili yaşatılan yazarını da. Bir haftada üç Hürriyet Yazarı, dünyanın üç köşesinde, PR'cılar tarafından ağırlanıyor ve ısmarlama yazılar yazıyorlar"
"Kaç basın gezisine gittin,
kaçını cebinden ödedin?"
Mevlüt Tezel ise Uluç'un söz konusu yazısına verdiği yanıtta "Vallahi toplasanız yılda bir ya da iki yurtdışı basın gezisine çıkarım, onlarda da haber değeri olmasına dikkat ederim. Bazı meslektaşlarım gibi ayda birkaç ülke dolaşmam" demişti. Tezel yazısını şöyle sürdürmüştü:
"Hıncal Abi'nin 'Dünyadan Hıncal'ın Gördükleri' adlı iki kitabı var. Çok merak ediyorum, Hıncal Abi bu gezilerin kaçını kendi cebinden ödediği parayla gitti? Kaçında da faturayı gazete ödedi? Bu gezilerin kaçı davetti?"
"Ronaldo'da bekliyordu zaten"
Cengiz Semercioğlu'nun "Ronaldo da bekliyordu zaten" başlığıyla yayımlanan (24 Mart 2017) yazısı şöyle:
7 yıl önce Ronaldo’yla birlikte Real Madrid tesislerinde antrenmana çıkmıştım.
Yani “Ronaldo’yla birlikte top koşturdum” desem yalandan karnım ağrımaz...
Buyurun belgeli, fotoğrafı da var.
Üste para versem yapabilir miyim bunu?
Dünyada herhangi bir gazete istese, bir yazarını Ronaldo’yla antrenmana çıkarabilir mi?
Elbette hayır!
Sponsorlar üzerinden olabilir ancak böyle şeyler.
Ben de o dönem Ronaldo’nun sponsorlarından biriyle Madrid’e giderek hayatım boyunca unutamayacağım bu olayı yaşamıştım.
Şimdi Ronaldo’yla röportaja giden gazeteciler eleştiriliyor.
Yayınım olmasa ben de koşarak gidecektim o röportaja, davetliydim.
Hangi gazeteciyi çağırsalar gider çünkü, buna Hıncal Uluç da dahil!
Üç soru sormuşlar, beş soru sormuşlar, birlikte röportaj yapmışlar, geçiniz...
Türk Telekom’un davetlisi oldukları da belli. Tüm Türkiye biliyor Ronaldo’nun Türk Telekom reklamında oynadığını.
Bu tür dünya starlarıyla sponsorlar olmadan bırakın röportaj yapmayı, yan yana bile gelemezsiniz.
Hele Türk basını için imkansız gibi bir şeydir bu.
Ne yapacağız? Sponsorlu gezi diyerek gitmesinler mi meslektaşlarımız?
Sadece dünya starlarıyla röportaj da değil, Oscar’dı, Emmy’ydi, Şampiyonlar Ligi finaliydi gibi dünya event’lerine de akredite olmak çok güçtür.
Çünkü bu büyük organizasyonlarda biletlerin, davetiyelerin çoğunu sponsorlar kapatırlar.
İbo’nun Urfa-Oxford üzerine müthiş sözüne göndermeyle bitirelim bu meseleyi; röportaj yapacak Ronaldo vardı da biz mi gitmedik!
"Gazeteciler ve ballı geziler"
Milliyet yazarı Özay Şendir'in "Talipoğlu'nu harcamak" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Reklama para vermek yerine çok daha ucuza, gazetecileri geziye götürerek haber yapma tartışması yeniden açıldı. Süper bir tartışma ama yarım ağız yapılmaz bu. Medyada en pahalı ve ballı gezilere hep yönetici takımı götürülür. Garibim muhabirler daha çok yöneticilerin gitmekten bıktığı Almanya ve benzeri gezilere yollanır. Tüm köşesini saç ektirme operasyonuna ayıran şişirilmiş ego reklam yazarına zamanında niye kimse laf etmedi? Bazı köşe yazarları sadece geziler değil, sağlıklı yaşamdan tutun da yemeğe kadar reklam kokan yazılar yazmıyorlar mı? 1990’ların ortalarından, Televole kültürünün hakim olduğu zamanlardan beri magazin dünyasıyla kurulmuş garip ilişkiler yok mu? Muhabirlere, “Seninle değil seni yönetenlerle muhatap olurum” havasını atanlara, bu şansı kim ne karşılığı veriyor? Ballı gezi işini konuşmak doğru ama muhabir örnekleriyle bir yere varılmaz. Konuşacaksak büyük lokmalardan başlayalım..."