Uzay araştırmalarında öncü uluslar için Kızıl Gezegen’e ulaşmak bir sonraki büyük aşama olarak kabul ediliyor. O nedenle bu alandaki çalışmalara büyük para ve know-how yatırımı yapılıyor. Bu hayal o kadar büyük ve araştırmalar o kadar pahalı ki tüm politik anlaşmazlıklara rağmen ABD, Avrupa, Rusya, Japonya ve Kanada arasındaki ortak çalışmalar kesintisiz devam ediyor.
Ancak Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi uzay araştırmalarının geleceğine dair birçok soru işareti doğurdu. Zira uzmanlar, seçim kampanyasındaki vaatleri ve kadrosuna dahil ettiği isimler göz önüne alındığında Trump’ın başkanlığının bilimsel politikalar, bilanço ve diplomatik ilişkilere etkileri olacağından şüphe etmiyor.
Uzay araştırmalarından sorumlu uzmanlar ve yatırımcılar da hâlihazırda sabırsızlıkla müstakbel ABD Başkanı’nın NASA planlarını açıklamasını bekliyor. Bu açıklama uzay araştırmalarının geleceğinin bir rekabet mi yoksa kooperasyon mu olacağına dair yön vereceği tahmin ediliyor.
NASA'ya yeni ana misyon
Trump, uzay endüstrisi eyaleti olarak görülen Florida’da seçim kampanyası kapsamında Ekim ayında yaptığı bir konuşmada “NASA’yı sadece alçak yörüngeye lojistik hizmet veren bir ajans olmaktan kurtarmak lazım” ifadelerini kullanmıştı. Trump, konuşmasında ayrıntıya değinmemişti. Ancak alçak yörünge programı, Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS), Hubble Uzay Teleskopu ve yer gözlem uydularını kapsıyor. Trump'ın planlarının bu projeleri nasıl etkileyeceği merak ediliyor.
Bununla birlikte NASA’nın küresel iklim değişikliğini takip eden bilimsel uydusu da Trump’ın programı ile saf dışı bırakılma tehlikesi ile karşı karşıya. Donald Trump Sanford’ta yaptığı bir konuşmada NASA’nın ana misyonunun uzayın keşfi olacağını belirtmiş ve şu vaatte bulunmuştu “Amerika yıldızlara giden yolu gösterecek”. Bu birçok uzmana göre, Mars araştırmaları için iyi bir haber niteliğinde.
Bu aynı zamanda ABD’li girişimci ve Space X’in kurucusu Elon Musk’ın da en büyük amacı. Trump’ın ekonomi ekibinde danışmanlık yapacak olan Musk, 2024 yılından itibaren Kızıl Gezegen’e aynı anda 100 insan göndererek bir ‘koloni’ kurma hayalini taşıyor.
Rekabet mi işbirliği mi?
Mars yolculuğunda Ay’ın da ara istasyon olması bekleniyor. George Washington Üniversitesi Uzay Politikaları Enstitüsü’nden John Logsdon “Mars’a gitmek, Ay’a ne kadar hızlı geri dönülebilineceğine dair uluslararası çabaların ne kadar başarılı olacağına, ABD’nin bunun için ne kadar bütçe ayıracağına ve NASA’nın bütçe yüksekliğine bağlı” diye konuşuyor.
Avrupa Uzay Politikası Enstitüsü verileri, uzun yıllardır sürdürülen çok uluslu işbirliğinin ardından yeni trendin giderek ulusların uzaydaki varlığını tek başına güçlendirme ve ulusal otonomiye kaydığını gösteriyor. Ülkeler kendi roketlerini uzaya göndermek istiyor ve “olumsuz jeopolitik gelişmeler” karşısında programlarını tehlikeye atıyorlar. Yine de hala uluslararsı birçok ortak proje mevcut. Bunların en önemlilerinden biri 2000 yılından bu yana ABD, Avrupa, Rusya, Japonya ve Kanada tarafından düzenli olarak kullanılan Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS).
Bir diğeri de 2020 yılında başlaması beklenen Kızıl Gezegen’e yönelik Avrupa ve Rusya’nın ortak Exo-Mars Rover misyonu.
İleri uzay teknolojisine sahip ülkelerden sadece Çin uluslararası projelerde yer almıyor. Çin 2022 yılında insan taşıyan bir uzay istasyonu kurmayı planlıyor. Çin’in ABD’den sonra Ay’a insan gönderen ikinci ülke olması bekleniyor.
Uzmanlar her şeye rağmen uzay araştırmalarında uluslararası işbirliğinin devam etmesini bekliyor. Zira dev projelerin hayata geçirilmesi için hiçbir ülke ve özel işletmenin masrafları tek başına karşılayamayacağından yola çıkılıyor.
Trump’ın Putin yönetimindeki Rusya ile Obama’ya oranla daha yakın işbirliği yürütmesi bekleniyor ancak Çin ile şimdiden gerilen diplomatik ilişkiler buradaki çizginin farklı yönde ilerleyeceğini gösteriyor. Uzmanlar, uluslararası uzay projelerinin uzun vadeli programlar olması nedeniyle ülkeler arası politik gerginliklerden etkilenmesinin daha zor olduğu görüşünde birleşiyor.
© Deutsche Welle Türkçe
afp, BD/GA