Gündem

Markar Esayan: Dink cinayeti neden örtbas ediliyor?

Taraf gazetesi yazarı Markar Esayan, AKP'nin Hrant Dink cinayetinin aydınlatılmamasını istediğini söyledi.

12 Ocak 2012 02:00

T24 - Taraf gazetesi yazarı Markar Esayan, AKP'nin Hrant Dink cinayetinin aydınlatılmamasını istediğini söyledi. Esayan, "Dink cinayetinin açığa çıkması, Türkiye Cumhuriyeti’nin kökten ve hızla değişmesi, iç içe geçmiş İttihatçılığın, kemalizmin, Türk-İslam sentezinin çökmesi demek" yorumunda bulundu.


Markar Esayan'ın "Dink cinayeti neden örtbas ediliyor" başlığıyla yayımlanan (12 Ocak 2012) yazısı şöyle:



Dink cinayeti neden örtbas ediliyor


Beşinci yılına giren Hrant Dink suikastı davasının 10 ocakta görülen 24. duruşmasında mahkeme heyeti bütün avukatların 17 ocaktaki son celseye gelmesini istedi: “Artık bir karar vermek istiyoruz.”


Hâlbuki dört yıldır Dink avukatlarının Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan istediği olay yerinde yapılan telefon görüşmelerinin kaydı mahkemeye daha yeni ulaştı. İstanbul Emniyeti, dava savcısı Hikmet Usta’ya TİB’in gönderdiği 9.300 numaraya ait 6.235 görüşmede cinayetle bağlantılı bir iz bulamadıklarını bildirmişti.


Dink ailesi avukatları ise bu görüşmeler üzerinde yaptıkları hızlı bir çalışmada dahi cinayet günü olay yerinde bulunan beş farklı numaradan sanıklar Mustafa Öztürk ve Salih Hacısalihoğlu ile görüşüldüğünü tesbit etmişti. Sadece bu da değil; cinayet mahallinden aranan 14 kişinin de sanık ve şüpheliler ile irtibatlarını tesbit etti avukatlar.


Avukatların mahkemeye sunduğu dört sayfalık dilekçede “X numaradan, sanık Mustafa Öztürk ile 22 Ekim 2005- 27 Ocak 2007 tarihleri arasında muhtelif zamanlarda 19 görüşme yapıldığı dosyadaki mevcut belge ve kayıtlardan anlaşılmaktadır. Bu numaranın olay günü olay yerinde olduğu da TİB’den gelen kayıtlarda açıkça görülmektedir” diye yazıyor.


Dink’in öldürüldüğü gün, AGOS’un yan köşesindeki Akbank önünde 14:53’te, Ogün Samast’ın kaçış güzergâhı olarak kullandığı AGOS’un yanındaki Şafak Sokak’ta bulunan Saray Kumaşçılık önünde ise 11:16’da cep telefonu ile konuşan şahıs ve telefon görüşmeleri çok ama çok önemli. Bu kişinin Yasin Hayal’in kardeşi Osman Hayal’e çok benzediği de biliniyor. İşte hem bu şüpheli şahsın, hem de olay yerinde sanıklarla irtibatı tesbit edilen numaraların geriye doğru beş ay, ileriye doğru da bir aylık HTS, yani görüşme dökümlerinin, baz istasyonlarının yer ve açı haritalarının incelenmesini talep etti avukatlar.


Savcılık talebi yerinde buldu ve TİB’e bir yazı gönderileceği açıklandı. Üstelik bu kayıtlar bir ay sonra silinecek. Bunun için mahkemenin yeni bir karar alması gerekiyor. Ama mahkeme 17 ocakta bitecek!


Savcı Hikmet Usta ise “Dink suikastı, Santoro cinayeti ve Zirve yayınevi katliamı ile birlikte değerlendirilmelidir. Burada eksik Zirve cinayetindeki Deniz Uygar gibi bir tanığın ortaya çıkmamasıdır” diyor.


Oysa mesela, 21. duruşmada tüm aramalara rağmen bulunamayan tanıklar Cemal Yıldırım ve Ergün Çağatay hakkında müdahil avukatlarından Arzu Becerik “4,5 yıllık yargılamada Türkiye Cumhuriyeti’ndeki tanıkların bulunamaması kabul edilebilir değildir. Bulunup mahkemede dinlenmelerini talep ediyoruz” diye konuşmuştu.


Bu sadece tek bir örnek…


Beş yıllık dava safahatı ortaya net bir resim çıkarmıştır: Bu cinayet Pelitli Şeytan Üçgeni’nde boğulmak, bitirilmek istenmektedir. Bir yargı sürecinin üç tetikçinin etrafında söndürülmesi için bu kadar açık gayret sarf edildiği vaka sanırım çok azdır.


Savcı mütalaasını verirken şu sözleri sarf etmişti:


“Ergenekon’a bağlı Trabzon’da yuvalanan terörist grubun gerçekleştirdiği en son suikast Hrant Dink suikastı olarak tarihe geçmiştir. Sanıkların Ergenekon soruşturmalarında yakalanan ve haklarında dava açılan pek çok sanık ile de eylem ve amaç birliği içinde bulundukları anlaşılmıştır. Aksi takdirde biri üniversite öğrencisi, diğeri okul önlerinde simit satan ve kendilerine örgüt yöneticisi sıfatını verdiğimiz iki sanığın ülkemizin en vahim siyasi cinayetlerinden birini tek başlarına gerçekleştirmelerini kabul etmek mantıken doğru değildir.”


Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!


TİB kayıtları dört yıl göndermez, Emniyet gelen TİB kayıtlarını doğru dürüst incelemez, olay yerindeki kameralardaki görüntüler gizli eller tarafından silinir, sanık ve şüphelilerin dinleme kayıtları yok edilir, tanıklar 4,5 yılda bulunup getirilemez, sonra da bu Ergenekon’un işlediği büyük bir cinayettir denir.


Açık bir şekilde siyasi irade bu davanın arkasında Başbuğ’un arkasında durduğu kadar bile durmamıştır. Hrant Dink cinayeti savcının mütalaasına aldığı kadar büyük bir derin devlet operasyonuysa, –ki öyledir–, AK Parti’yi hedef aldığı görünen bu karanlık cinayet neden aydınlatılmaz?


Burada iki boyut olduğunu düşünüyorum.


İlki, devlet, cinayeti planlayıp işleyen şebeke ve bu cinayetin işlenmesine göz yuman görevliler boyutunda iç içe geçmiş durumda. İlk boyut daha siyasi, aslında amaç olarak Danıştay Yargıcı Mustafa Özbilgin’in öldürülmesinden bir farkı yok, yani darbe amaçlı. İkinci, yani “gönüllü ihmal” boyutunda ise kökleri İttihat-Terakki ve 1915’e kadar giden Ermeni ırkçılığının rolü var. İhmal kasıtlı ve ideolojik, burada tüm sistem tam cephe savunma halinde. Cinayetten sonra Hayal’in babasını arayıp “Hayırlı evlat yetiştirmişsin” diye tebrik eden, Samast’ın eline bayrak veren bir devlet bu.


Dink cinayeti Türkiye Cumhuriyeti’ni en tepeden ve eksiksiz gören bir suikast, her açıdan sembolik ve zorlayıcı. Dink cinayetinin açığa çıkması, Türkiye Cumhuriyeti’nin kökten ve hızla değişmesi, iç içe geçmiş İttihatçılığın, kemalizmin, Türk-İslam sentezinin çökmesi demek. Yeni Türkiye demek.


Ve bunu AK Parti dahil kimse istemiyor. Çünkü hâlâ kendilerini ona ait hissediyorlar. Hele bir Ermeni için ona zarar gelmesini ise hiç istemiyorlar.