T24 - 700 yıllık cihad fetvasının barışçıl söylemle yorumlanması girişimi, ilahiyatçıları karşı karşıya getirdi.
Mardin, ilginç ve çok tartışılacak bir konferansa ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Merkezi İngiltere’de bulunan İslami düşünce kuruluşu Küresel Yenilenme ve Rehberlik Merkezi (GCRG) ve İngiltere Büyükelçiliği’nin ortaklaşa düzenlediği ‘Barış Diyarı Mardin’ adlı konferansı 27-28 Mart tarihlerinde Mardin Artuklu Üniversitesi’nde yapılacak.
Taraf gazetesinden Gelin Alp'in haberine göre Batı dünyasının da gözlerinin üzerinde olacağı bu toplantıya İran, Tunus, Suudi Arabistan başta olmak üzere İslam ülkelerinden 20’ye yakın din adamı katılacak. Toplantının Mardin’de yapılmasının nedeni ise ‘Mardin Fetvası’. Peki nedir bu Mardin Fetvası? İşgale karşı bir direniş mi yoksa İslam adını kullanan örgütlerin kanlı eylemlerine meşruiyet kazandırmak için kullandığı bir argüman mı?
İbn Teymiyye fetvası
GCRG yöneticisi Aftab Malik, konferansla ilgili, şunları söyledi: “Moğol istilası altındaki Mardinlilerin isteği üzerine İslam dünyasının önde gelen âlimlerinden İbn Teymiyye, 1300’lü yılların başında ‘cihat’ fetvası vermişti. Başta El Kaide olmak üzere radikal dinci örgütlerin eylemlerini meşrulaştırmak için kullandıkları dini argümanların başında ‘Mardin Fetva’sı olarak bilinen ve Müslüman olmayan yönetimlerle karşı savaşmaya çağıran fetva gelir. Mısır’daki cihatçı hareket bu fetvayı kullanarak ayaklandı. Bunun en tehlikeli örneği ise El Kaide’dir. İslam dünyasının yanı sıra İslam ile ilgili çalışmalar yapan Batılı bilim adamları uzun süredir bu fetvayı tartışıyor.” Artuklu Üniversitesi’nde iki gün sürecek toplantı sonrasında Mardin Fetvası ile ilgili nasıl bir nasıl bir sonuç çıkacak bilmiyoruz ama biz ‘cihat’ kavramını ve İslam’daki yerini ilahiyatçılara ve konun uzmanlarına sorduk.
'İşgale karşı direniş olsun mu olmasın mı'
Ali Ünal (Zaman gazetesi yazarı)
Toplantıdan ne çıkacağını bilmiyorum ama şu an Irak, Filistin ve Afganistan’da bir direniş var. Direnişi yapanlar büyük ölçüde cihad düşüncesinden güç alarak direniyor. Oradaki insanların sahip olduğu dünya görüşüne Selefi deniliyor. Selefiler, İslamiyet’in geleneklerle iç içe geçmiş durumda olduğunu ve İslam’ın hurafelerden temizlenmesi gerektiğini düşünür. Bu nedenle ilk dönem bilginlerinin görüşünü esas alırlar. İbn Teymiyye, bu görüşün en önemli düşünürüdür. Mardin, Moğolların işgalinde uğradıktan sonra halk, İbn Teymiyye’ye danışıyor, ondan fetva istiyor. İbn Teymiyye, Müslümanların sayısının Moğollar’a göre az olması dolayısıyla direnin yönünde bir fetva vermiyor. Aradan 700 yıl geçmesine rağmen bugün Irak’ta ya da Afganistan’da direnç gösterenler yine Selefilerdir. Bu nedenle bu konferansı politik buluyorum. Peki neden Mardin diye sorulunca zaten ortaya bir tablo çıkıyor. İşgale karşı direniş olsun mu olmasın mı? Cevaplanması gereken soru budur. Kimse kimsenin fetvasını iptal edemez. İbn Teymiyye’nin 24 ciltlik fetva kitabı vardır. Bu fetva geçersiz denilemez.
'Bütün dinlerde cihat anlayışı var'
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Şinasi Gündüz
“Cihat, İslam’ın temel kavramlarından biridir. Sadece kılıçla, topla savaşmaya ‘kıtal’ denir. Fiili anlamda savaşmaktır. Cihat ise Müslümanın yaşadığı çevrede doğru olduğuna inandığı her türlü değer için kullandığı inisiyatiftir. Cihat sadece savaşmak değildir, her türlü gayrettir. Allah için haksızlığa ve zulme karşı gelmektir. Mazlumların yanında savaşmaya taraf olmaktır. Haklının yanında olmaktır. Yabancı istilasına karşı fiili savaştır. Cihat terör eylemlerine malzeme olarak kullanılıyor ama cihat terör değildir. Hıristiyanlıkta haklı savaş kavramı vardır. Aziz Agustin, “Şiddet ve çatışmaya eğer başvurulacak olursa şiddet eylemi bir zulme karşı insanları örgütleyerek dünyadaki huzurun sağlanması için başvurulmalıdır” der. Haklı savaş vardır. Yahudi geleneğinde de vardır. Budizm’in Ahimsa ilkesi, ‘Hiçbir canlıyı incitmeyeceksin’ der. Ama Tayland’da Budistler beş altı ay önce iktidara karşı geldiler ve bazı rahipler tutuklandı. Kendi öğretilerinde olmamasına rağmen yer yer çatışmalar yaşadılar. Hz. Peygamber bir hadisinde, “Haksızlığın karşısında susan, dilsiz şeytandır” diyor. İslam’da insan pasifist değildir.
'Darül İslam mı yoksa Darül Harp mi'
Doç. Dr. Ahmet Özel İsam Başkan Yardımcısı
Toplantı için Mardin’de olacağım. Mardin, 1300’lü yıllarda Moğollar tarafından işgal edilince halk, zamanın ünlü İslam âlimi İbn Teymiyye’ye danışmıştı. İbn Teymiyye’ye Mardin, Darül İslam mı yoksa Darül Harp diye sormuşlardır. İbn Teymiyye kendisine sorulan soruya, “Burada iki durum var.
Mardin, İslam hukukuna göre yönetilmediği için ne tam anlamıyla Darul İslam’dır ne de ahali Müslüman olduğu için tam anlamıyla Darul Harp’tır’ demiştir. Ayrıca, işgal durumunda orada kalanların göç edip etmemesi ve işgal güçlerinin emrinde ya da işbirliğinde olunursa münafık sayılıp sayılmayacağı sorulmuştur. İbn Teymiyye verdiği fetvada, Mardin’de kalanlara işgalciler, dinlerinin gereklerinin yapılmasına izin verilmiyorsa oradan göçmeleri gerektiğini, izin veriliyorsa göç etmelerine gerek olmadığını ve göç etmeyerek işgalcilerle işbirliği içinde olanların da bu durumda münafık kabul edilmeyeceğini söylemiştir. İslam ülkesi mi, değil mi tartışması aslında uzun zamandır tartışılan bir konu. Günümüzde kendi ülkelerinin İslam ülkesi olmaktan çıktığını düşünenler tekrar İslam ülkesi haline gelmek için ya barışçı yolu seçiyor ya da bazı örgütlerce cihat ilan edilerek farklı yönelişlere giriyor. El Kaide, Mısır Tekfir Örgütü, Hizbul Tahrir veya Müslüman Kardeşler’in yapmak istediği budur. Bunlar mevcut yönetimlere karşıdır. Kendileri dışındaki Müslümanları dinden çıkmış kabul ederler. El Kaide’nin uzantıları bugün neden Batı’da sabotajlar yapıyor ya da bombalar patlatıyor. 11 Eylül’ü El Kaide mi yaptı? Bu örgütler Batı tarafından kullanılıyor. Bugün Türkiye, Suriye, Mısır’da mevcut yönetimleri değiştirmek isteyen örgütler bu şekilde davranıyor. Türkiye’deki Hizbullah örgütü de bu yönde hareket etmiştir. Bunları İslam adına yapamazsınız. Bunlar İslam açısından gayrı meşrudur.
'Ilımlı İslam’ın bir sonucu'
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Doğu Konferansı Girişimi Üyesi Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu
Bu durumu Batılı ülkelerin ılımlı İslam politikasının bir sonucu olarak görebilmek mümkün. Kuran’da cihatla ilgili ayetler var, bunları ne yapacaksınız? Bunu Dalay Lama ya da Gandi söylese anlamı olabilirdi. Sivil direnişe davet edilebilirdi. Fakat doğrudan işgalci konumda olan insanların bunu söylemesi kabul edilebilir değil. Gandi söylese bile fosfor bombalarının atıldığı bir ülkede bunu kabul etmek ne kadar mümkün? Ruanda’da Fransız katliamı ya da Afganistan’da, Irak’ta Amerika katliamları yapılınca oradaki Müslümanlar bu duruma nasıl cevap verecek? İslam’ın genetiği ile oynanarak emperyalizmin yayılması isteniyor. Batı’nın bölgeye yerleşme düşüncesi karşısında cihat anlayışı vardır.
'Terör örgütleri cihadı istismar ediyor'
Hayrettin Karaman (Yeni Şafak yazarı)
Cihat, iç ve dış düşmana karşı gayret anlamına gelir. İç cihat, nefse karşı verilir. Dış cihat ise düşmana karşı. İslam’da Müslüman olmayan grup Müslümanların dinine ya da yurtlarına karşı savaşa girişirse, Müslümanlar da dış düşmanla savaşır. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Afganistan, Sovyet Rusya’nın işgaline uğramıştı. Bütün Müslümanlar ülkelerini kurtarmak için savaştı. Bu meşru cihattır. Savaştan sonra iktidarı ele geçirmek için gruplardan biri diğerine kafir diyerek ya da düşmanla işbirliği yaptığını iddia ederek cihat ilan ediyorsa bu istismardır. Irak, Pakistan ve Afganistan’da insanlar kendi insanlarının ölümüne neden oluyor. Bu bir istismardır. İslami cihadın terör için bir meşrulaştırma aracı olarak kullanılması mümkün değildir. Meşru cihat dışına çıkan silahlı hareketlerin cihatla alakası yoktur.