Ekonomi

Maliye politikası devreye giriyor

Mahfi Eğilmez, 'Hükümet, henüz Avrupa ekonomileri kadar açık vermeyen bütçeyi toparlamak için maliye politikasını, para politikasının yanında devreye sokuyor' dedi

24 Eylül 2012 14:35

 

Mahfi Eğilmez

 

Para politikası niçin maliye politikasına tercih ediliyor başlıklı yazımda bunun nedeni olarak şu şekilde özetleyebileceğim üç konuya değinmiştim: (1) Maliye politikasında kararı hükümet alıyor ve dolayısıyla fatura hükümete çıkıyor. Oysa para politikasında kararı Merkez Bankası alıyor ve husumet Merkez Bankası’na yöneliyor. (2) Halkın büyük çoğunluğu para politikasının faiz oranları, APİ ve karşılıklar politikası gibi araçlarının ayrıntılarını bilmediği için alınan kararların nereye varacağını bilmiyor. Oysa maliye politikasında örneğin vergileri artırınca hükümete yönelik tepkiler hemen büyüyor. (3) Para politikasında karar alma, uygulama ve sonuca gitme süreleri maliye politikasına göre çok daha kısa ve hızlıdır. (http://www.mahfiegilmez.com/2012/08/para-politikas-nicin-maliye-politikasna.html)

Aynı yazının sonunda şöyle bir cümle vardı: “Önceliği para politikasına vermek ve maliye politikasını da onu destekleyecek biçimde yönlendirmek günümüz ekonomi politikası yaklaşımının temeli haline gelmiş bulunuyor.”

Gerek Merkez Bankası’nın uyguladığı para politikası, gerekse hükümetin izlediği program cari açığı düşürmek suretiyle yumuşak inişi başarmayı hedefliyor. TL’nin geçen yıllara göre değer kaybetmiş olması ithalatı pahalı hale getiriyor ve oldukça etkili oluyor. Bunun sonucu olarak da ithalat ve dolayısıyla cari açık düşüyor.

Türkiye ekonomisinde son dönemde yaşanan iki düşüş olgusu var: (1) Büyüme düşüyor, (2) Cari açık düşüyor. Bu ikisi ithalat nedeniyle birbirine bağlı bulunuyor. Çünkü Türkiye, büyümesi için gerekli hammadde, ara malı ve yatırım malını ithal eden bir ülke. Tüketim malı ithalatı toplamın yüzde 15’i dolayında, kalan yüzde 85 ise bu saydığımız mallardan oluşuyor. Dolayısıyla bunlar pahalı hale gelip yeterince ithal edilemeyince büyüme de düşüyor.

Büyümenin düşmesi iç talepteki düşüşle paralel. Çünkü dış talepte düşüş olsa da ihracatımız artarak devam ediyor. İç talep düşüşü demek harcamaların düşmesi demek. Türk vergi sisteminde toplanan vergilerin yüzde 65’i KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerden oluşuyor. Harcamanın düşmesi demek toplanan dolaylı vergilerin de düşmesi demek.

Cari açığın düşmesi büyük ölçüde ithalatın düşmesiyle aynı anlama geliyor. İthalatın düşmesi ise ithalden alınan KDV ve ÖTV gibi vergi gelirlerinin (ki toplamda oldukça önemli paylara sahipler) düşmesiyle aynı anlamı taşıyor. 

Bu durumda büyüme ve cari açık düşerken vergi gelirleri de geriliyor ve dolayısıyla bütçe açığı yükseliyor.

Ekonominin yavaşladığı ve bundan şikayet edildiği bir ortamda kamu harcamalarının artması sonucunda bütçe açığının büyümesi bir anlamda otomatik stabilizatör etkisi yaratır. Kamu harcamaları artmışsa insanların eline harcamak için daha çok para geçer. Bunlar harcanınca da ekonomi canlanmaya başlar. Ama konu vergi gelirlerinin düşüklüğünden kaynaklanan bir bütçe açığı ise o zaman bütçe açığı otomatik dengeleyici işlevi görmez, beklentilerin daha da bozulmasına yol açar.

Türkiye gibi kredi notu yatırım eşiğinin altında olan ekonomilerde cari açık ile bütçe açığının (ikiz açık) karşılıklı görünümleri mevcut kredi notunun daha da düşmemesi için önemlidir. Hükümetin, henüz Avrupa ekonomileri kadar açık vermeyen bütçeyi toparlamak için maliye politikasını para politikasının yanında devreye sokma telaşının temel nedeni budur.   

 

Bu yazı Mahfi Eğilmez'in www.mahfiegilmez.com sitesinden alınmıştır.