DHKP/C’nin memur ayağını oluşturdukları savıyla geçen yıl ülke çapında 72 kamu görevlisi tutuklandı ve 100’ün üzerinde kişiyi dava açıldı. Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasından sonra çeşitli illere dağıtılan bu davalardan, sanıkları aralarında bir müdür yardımcısı ve imam hatip lisesi öğretmenin de olduğu Mersin davası beraatla bitti.
Savcı, ‘örgüt üyeliği’ iddiasına delil sayılan yasal eylem ve etkinliklere katılmanın anayasal bir hak olduğunu kaydederek, “Demokratik yaşam içindeki olağan örgütlenme, hak arama, ülkede ve dünyada meydana gelen siyasi ve sosyal olaylara karşı kamuoyu oluşturma, fikir beyan etme niteliğindeki eylemlerinin anılan örgüt ile fiili bağlantıyı somutlaştırmayacağı görüşünü savundu. Ayrıca savcı, hak arama faaliyetlerinde muhatabın devlet olduğunu, bu faaliyeti yürüten memurlara örgütlenme ile şiddete dayalı DHKP/C’nin karıştırılmaması gerektiğini vurguladı. Mahkeme de savcının görüşüne uyarak, sekiz sanığın beraatına hükmetti.
Yasadışı DHKP/C’nin memur örgütlenmesi olduğu iddia edilen Devrimci Memur Hareketi’ne üye oldukları iddiasıyla geçen yıl Nisanda 28 şehirde operasyon yapılmış, 100’ü aşkın kamu görevlisi gözaltına alınmış, bunlardan 72’si tutuklanmıştı. Bu kapsamda Mersin’de, ‘örgüt üyeliği ve örgüt propagandası’ savıyla sekiz kişi gözaltına alınmış, ikisi beş ay süreyle tutuklu kalmıştı. İçlerinde bir müdür yardımcısı ve bir imam hatip lisesi öğretmeninin de olduğu sanıkların Balıkesir’in Akçay ilçesinde bir otelde sendikal amaçlı tatil kampına katıldığı, aralarında aidat topladığı savunuldu. Ayrıca 2012 yılı içerisinde gerçekleştirdikleri; 1 Eylül’de piknik düzenlemek, 15 Eylül’de Ankara ’daki eğitim mitingine katılmak, 1 Kasım’da Suriye olaylarını protesto etmek, 1 Aralık’ta Silifke Eğitim-Sen’de toplantı yapmak, 22 Aralık’ta ‘Hayata Dönüş Operasyonu’nu kınamak gibi etkinlikleri de örgüt üyeliğinin kanıtı sayıldı.
Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasından sonra Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne düştü. Savcı İsmail Topçuoğlu, esas hakkındaki mütalaasında, bu eylemlerin anayasal güvence altında olduğunu vurgulayarak, şunları savundu:
“Sanıkların anayasa ile güvence altına alınmış demokratik yaşam içindeki olağan örgütlenme, hak arama, ülkede ve dünyada meydana gelen siyasi ve sosyal olaylara karşı kamuoyu oluşturma, fikir beyan etme niteliğindeki eylemlerinin anılan örgüt ile fiili bağlantıyı somutlaştırmayacağı, yurt dışında bir örgüt evinde sanıkların bilgilerinin ele geçmesinin aynı şekilde örgüt üyeliği olgusunun fiili kanıtı olmadığı, sanıkların muhtelif nitelikli yasak yayın bulundurma, pankart taşımak, toplantı eylemlerinin demokratik toplumda hak arama faaliyetlerinin zorunlu olarak muhabatıbının devlet olması nedeniyle anılan örgütün, şiddete dayalı karşıtları ile karıştırılmaması zorunluluğu nazara alındığında, sanıkların atılı suçu işlediklerine dair somut, kesin ve yeterli delil bulunmadığı...”
Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti de, 24 Haziran 2014’te tüm sanıkların iki suçtan da beraatine karar verdi. Avukat Engin Gökoğlu, bu davaya temel oluşturan ve 2010 yılında İstanbul ’daki bir dergi bürosunda ele geçirildiği iddia edilen 1055 numaralı CD’nin kayıp olduğunu kaydetti. Gökoğlu, Mersin’de suç oluşturmadığı anlaşılan delillerde ceza verilen ve halen hapiste olan yüzlerce yurttaşın bulunduğuna işaret ederek, “Bu dava diğer davalara örnek teşkil edecektir” dedi.