Mahfi Eğilmez*
Genel Açıklama
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu Ba3’den B1’e indirdiğini ve görünümün de negatif olduğunu, yani not indiriminin devam etmesi olasılığının bulunduğunu açıkladı. Bu yeni notun ne anlama geldiğini gösterebilmek için önce kredi derecelerini gösteren tabloya bir bakalım:
Önde gelen diğer iki kredi derecelendirme kuruluşu olan Standard and Poor’s (S&P) Türkiye’yi B+ (görünüm durağan), Fitch ise BB- (görünüm negatif) olarak derecelendirmiş durumdalar.
S&P’nin B+ notuyla Moody’s’in B1 notu aynı dereceye denk geliyor ama S&P görünümü durağan olarak belirlemişken Moody’s görünümü de negatif olarak değerlendiriyor. Görünümün pozitif olması notun ileride artma olasılığının, durağan olması değişmeden kalma olasılığının, negatif olması ise düşme olasılığının bulunduğunu gösteriyor. Bu açıdan bu üç kredi derecelendirme kuruluşu arasında bugün itibarıyla en kötü not Moody’s’e en iyi not ise Fitch’e ait. Bu aşamada S&P ve Fitch’in notlarının eski tarihli olduğuna ve bu notların da yakında yenileceğine dikkat etmek gerekir.
1990 yılında S&P’den BBB ve Moody’s’den Baa3 notlarıyla başlayan (bu notların açıklanması 1992 yılında Yankee Bond Market’e ilk tahvil ihracı sırasında olduı) Türkiye’nin kredi derecelendirme öyküsü 1994 krizindeki not kaybıyla devam etti ve 1997 yılında Moody’s notu B1’e ve Standard and Poors B+’ya düşürdü. 2004 yılından itibaren Türkiye’nin notu tekrar yükselmeye başladı ve 2014 sonunda Türkiye’nin kredi notları Fitch BBB – (negatif), Moody’s Baa3 (negatif) ve S&P BB+ (negatif) olarak belirlendi. Bu notlar, 1990 yılında alınan notlardan sonra en yüksek düzeydeki notlardı. Ardından Türkiye ekonomisinde yaşanan ivme kaybıyla kredi notları tekrar düşmeye başladı. Moody’s’in açıkladığı B1 (negatif görünüm) notu, kuruluşun 1997 yılında Türkiye’ye verdiği en düşük nota geri dönüşü anlamına geliyor. Kriz yaşamış olan ve hala toparlanamamış olan Yunanistan’ın kredi notu B1 (durağan.) Yani Yunanistan, Türkiye’den iyi durumda.
Moody’s’in Not Düşürme Gerekçeleri
Moody’s, not indirimi gerekçeleri olarak başlıca şu kaygılara yer veriyor[1]: Türkiye’nin içinde bulunduğu ödemeler dengesi krizi, iflas riskiyle birlikte devam ediyor. Merkez Bankası döviz rezervlerindeki düşüş izlenen dalgalı kur politikasına ters düşüyor ve bu gelişme Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve şeffaflığını tartışmalı konuma sokuyor. Hükümetçe açıklanmış bulunan ekonomi programlarının bir kısmı gidişata reaksiyon niteliği taşımaktan öteye gitmezken bir kısmı da uygulanmadan kalıyor. Türkiye ekonomisinin dış kaynaklara yüksek dereceli bağımlılığının ileride yaşanacak bir şok durumunda ciddi sorunlar yaratacağı tahmin ediliyor. Kısa vadeli dış borç ödemeleri, yıl içinde vadesi gelecek olan uzun vadeli dış borç ödemeleri ve yurtdışı yerleşiklerin döviz mevduatlarının toplamı döviz rezervlerinin 2,6 katı ettiği için riskli bir görünüm sergiliyor. Ayrıca dış kaynak bulma maliyeti Şubat ayından bu yana 4 puan artmış bulunuyor. Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S – 400 füzeleriyle ilgili olarak ABD ile Türkiye arasında yaşanan kriz, ABD Kongresi’nin, Türkiye’ye ambargo uygulanması kararı almasına yol açtığı takdirde bu gelişme Türkiye ekonomisi ve finansal sistemi için ciddi sorunlara yol açabilecek gibi görünüyor.
Moody’s, not indiriminin yanı sıra geleceğe ilişkin görünümü negatif olarak belirlemesinin altında da şu gerekçelere yer veriyor: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi potansiyel olarak siyasal sorunlar yaratmaya aday görünüyor. Eğer bu durum gerçekleşirse TL ilave değer kayıplarıyla karşılaşacağı gibi döviz rezervlerinde de ek düşüşler yaşanacağı tahmin ediliyor. ABD’den bir ambargo uygulanması halinde piyasaların, Türkiye’ye kredi vermekte negatif reaksiyon göstermesi bekleniyor. ABD’nin ambargo uygulaması halinde Türkiye’nin IMF’den destek alabilmesi olasılığı zayıflıyor. Bu durumun Türkiye açısından ödemeler dengesi krizini tırmandırıcı gelişmelere yol açması kaçınılmaz görünüyor.
Türkiye’nin Moody’s Kararına Tepkisi
Hazine ve Maliye Bakanlığı, Moody’s’in not düşürme kararı sonrasında bir açıklama yaparak bu görüşlere katılmadığını gerekçeleriyle ortaya koydu[2].
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın karşı görüşleri de özetle şöyle: Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s tarafından verilen not indirim kararı, Türkiye ekonomisinin temel göstergeleri ile bağdaşmıyor. Bu durum, kuruluşun analizlerinin nesnelliği ve tarafsızlığı açısından soru işaretleri yaratıyor. Kuruluş, yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin borçlarının rezervlerinden 2,6 kat fazla olduğunu vurguluyor. Bu oran, Moody’s’in daha yüksek not verdiği bazı gelişmekte olan ülkelerde Türkiye’nin çok üzerinde bulunuyor. Türkiye’nin ithalat üzerinden ölçülen rezerv yeterliliği benzeri gelişmekte olan Avrupa ülkelerine yakın seyrediyor. Türkiye’nin, borçluluk açısından hem toplam ekonomi hem de her bir ekonomik aktör düzeyinde oldukça güçlü bir performans gösterdiği görülüyor. Moody’s’in değerlendirmesinde kamu bankalarının sermayelerinin güçlendirilmesi, ödemeler dengesinde ithalat düşüşü ve ihracatta yaşanan artış ile sağlanan düzelmenin reel olarak döviz ihtiyacını ortadan kaldırması, İVME paketi ile birlikte ihracata yönelik firmaların finansmana erişiminin kolaylaştırılması ve diğer reform ajandasının kararlılıkla uygulanması, enflasyonda sağlanan düşüş trendi, artan turizm gelirleri, Yargı Reformu Strateji Belgesi ve bunun gibi pek çok olumlu gelişme göz ardı edilmiş görünüyor. Türkiye’nin 2003 yılından beri uyguladığı ekonomik politikalardaki temel unsur, her koşulda serbest piyasa ekonomisinin gerekleri ile uyumlu hareket etmektir. Bugün de dalgalı döviz kuru, sermaye akımlarının serbestliği ve girişimciliğin teşvik edilmesi ekonomi politikalarının merkezinde yer alıyor ve bunun aksi Türkiye Cumhuriyeti için gündemde bulunmuyor.
Moody’s’in mi yoksa Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın mı haklı olduğu konusunda herkes verilere ve gidişe bakarak kendi yorumunu yapabilir. Benim görüşüm iki tarafın da haklı olduğu yönlerin var olduğu şeklinde. Türkiye ekonomisinin performansında ciddi bir ivme kaybı olduğu bir gerçek. Buna karşılık Moody’s’in eğer not düşürecekse notu ve görünümü Ba3 negatiften B1 pozitif ve B1 durağan kademelerini atlayıp B1 negatif düzeyine düşürmesi ağır bir karar. Buna karşılık bu gibi durumlarda ülkenin kendi değerlendirmesinden çok, bütün itibar kayıplarına karşın, bağımsız kabul edilen bu tür kuruluşların değerlendirmesinin uluslararası piyasalarda daha fazla kabul gördüğü de bir gerçek. Dolayısıyla Moody’s’in bu kararının Türkiye’nin son dönemde zaten yükselmiş bulunan dış kaynaklara erişim maliyetini daha da yükseltmesini beklemek gerçekçi bir yaklaşım olur.
*Bu yazı Mahfi Eğilmez'in kişisel blogundan alınmıştır.