Mahfi Eğilmez*
2017 yılının ikinci çeyrek büyüme oranı açıklandı. Onunla kalmadı 1. Çeyrek ve 2016 yılı büyümesi de revize edildi ve oranlar yükseldi. Büyüme üzerine birçok yorum yapıldı, yazı yazıldı, tartışmaya girişildi. Bunlara tekrarlamaya girişmeyeceğim. Ben, büyüme konusunda dikkatlerden kaçmış ya da yeterince dikkat edilmemiş bazı konulara değineceğim.
TL bazında büyüsek de Dolar bazında küçüldük
GSYH büyümesi ikinci çeyrek için yüzde 5,1 olarak açıklandı. TÜİK ilk çeyrek büyüme verisini de revize ederek 5’den 5,2’ye yükseltti. Böylece yılın ilk yarısında büyümemiz kabaca yüzde 5,2 (5,15) oldu. Şimdi meseleye bir de uluslararası karşılaştırmalarda kullanıldığı gibi Dolar hesabıyla bakalım.2016 yılının ilk iki çeyreğinin toplam GSYH’si değer olarak 409,0 milyar Dolar ediyordu. Bu yılın ilk iki çeyrek GSYH’Si toplamı ise 380,7 milyar Dolar ediyor. Demek ki GSYH 2017 yılının ilk yarısında Dolar bazında 2016 yılının ilk yarısına göre 28,3 milyar Dolar (ya da yüzde 6,9) küçülmüş. Bir başka ifadeyle GSYH TL bazında artmış ama Dolar bazında azalmış.
Suriyelileri işimize nasıl geliyorsa hesaba öyle kattık
Türkiye’de bulunan ve sayıları 3 milyonu bulan Suriyeli göçmenlerin üretime katkıları, devletin onlara yaptığı harcamalar vb GSYH hesaplarına katılıyor. Buna karşılık sığınmacı statüsünde olduklarından Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi çerçevesinde Türkiye’nin nüfusuna dahil edilmiyorlar. Dolayısıyla kişi başına gelir hesabına da girmiyorlar.
[i] Bu şekilde Suriyelilerin kişi başına gelir hesabına katılmamaları sonucu olarak kişi başına gelirimiz 397 Dolar yüksek görünüyor.
[ii]Buna göre hesaplanan kişi başına gelir, revizyon sonrasında zaten tartışmalı hale gelmiş bulunan GSYH hesaplarını iyice tartışmalı hale getiriyor.
Kamu hizmeti arttı, kamu açığı arttı ama devletin tüketimi azaldı
Üretim yöntemiyle hesaplanan GSYH’da ‘kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri’ başlıklı alt kalemde yüzde 5,5 oranında büyüme gerçekleşmiş bulunuyor. Buna karşılık harcamalar yöntemiyle hesaplanan GSYH’da ‘devletin nihai tüketim harcamaları’ başlıklı kalemde yüzde 4,3’lük küçülme (eksi) görünüyor. Bir yandan kamu yönetimi büyürken bir yandan kamu harcamalarının azalması ilginç. 2017 yılının ikinci çeyreğinde Hazine nakit açığı 10,8 milyar TL oldu. 2016 yılının ikinci çeyreğinde Hazine 1,8 milyar TL fazla vermişti. Benzer biçimde 2017 yılının ikinci çeyreğinde Hazine’nin net borçlanması 24,5 milyar TL olmuş. 2016 yılının ikinci çeyreğinde Hazine’nin net borçlanması 10,9 milyar TL idi. Bütün bunlar kamu kesiminin harcamalarının ikinci çeyrekte geçen yılın ikinci çeyreğine göre ciddi biçimde arttığının göstergeleri. Buna karşılık GSYH verilerine göre devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 4,3 eksi çıkıyor. Özetle söylemek gerekirse; 2017 yılı ikinci çeyreğinde 2016 yılı ikinci çeyreğine göre kamu yönetiminin üretimi yüzde 5,5 oranında artıyor, kamu kesiminin açığı 12,6 milyar TL artıyor, kamu kesiminin net borçlanması 13,6 milyar TL artıyor buna karşılık devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 4,3 oranında eksi çıkıyor. Burada tutarsızlıklar var.
Bhagwati’nin yoksullaştıran büyüme hipotezi: Teorik altyapı
Hindistanlı iktisatçı Jagdish Bhagwati bazı hallerde büyümenin net bir biçimde refah düşüşüne yol açabileceğini ortaya koyarak yoksullaştıran büyüme tezini ortaya atmıştır. Önce bu hipotezin ne anlama geldiğini ve nasıl çalıştığını açıklamaya çalışalım.
Aşağıdaki şekil yalnızca iki mal üreten ve bunların bir bölümünü yurt dışına satan bir ekonomiyi temsil ediyor. Mallardan ilki (A Malı) dikey eksende ve diğeri (B Malı) yatay eksende yer alıyor. PP1 eğrisi ekonominin ilk durumdaki üretim imkânları eğrisidir.
Başlangıçta ekonomi, PP1 üretim imkânları eğrisi üzerindeki X noktasında dengededir. Bu noktada ticaret hadleri eğrisi TT1, C1 tüketim farksızlık eğrisine teğet olmakta ve ülke C1 düzeyinde tüketim yapabilmektedir. Şimdi ülkenin daha fazla üretim ve ihracat yapacak şekilde büyüdüğünü ve üretimi artırarak PP2 üretim imkânları eğrisine geçtiğini, dış ticaret hadlerinin ise önceki duruma göre bozulduğunu ve TT2 eğrisi halini aldığını düşünelim. Ülke daha fazla üretim ve ihracat yapar hale gelmiş olsa da TT2 eğrisinin teğet olduğu tüketim farksızlık eğrisi olan C2, bir önceki C1 eğrisine göre daha düşük düzeydedir.
Yani ülke daha fazla üretip daha fazla ihraç eder hale gelmiş ama dış ticaret hadleri bozulduğu için daha az tüketebilir olmuş. Bir başka ifadeyle ülke büyümüş ama refahı azalmış oluyor. İşte Bhagwati buna yoksullaştıran büyüme diyor.
Türkiye yoksullaştıran büyüme olgusuyla mı karşılaşıyor
Türkiye, 2017 yılının ilk yarısında ortalama yüzde 5,2 oranında büyüdü. Büyümenin kaynaklarına baktığımızda iki çeyrekte de ihracat artışının büyümeye önemli katkı yaptığını görüyoruz. İhracat ilk çeyrekte yüzde 10,9, ikinci çeyrekte ise yüzde 10,5 büyüyerek, ekonominin büyümesinin adeta lokomotifi olmuş görünüyor. Demek ki ekonomi yeni bir üretim imkânları eğrisi üzerine geçmiş bulunuyor. Acaba dışticaret hadleri nasıl değişmiş ona da bakalım.
Yıllar |
Dış Ticaret Hadleri (USD Cinsinden) |
2010 |
100,0 |
2011 |
97,0 |
2012 |
96,9 |
2013 |
98,6 |
2014 |
100,1 |
2015 |
107,1 |
2016 |
112,6 |
2016 (6 Ay) |
113,6 |
2017 (6 Ay) |
106,4 |
Tabloya göre dışticaret hadleri 2017 yılında bir önceki yıla göre (hatta ondan önceki yıla göre de) önemli oranda gerilemiş. Yani dışticaret hadleri tıpkı şekilde gösterildiği gibi bozulmuş. Bu durumda Türkiye’nin tüketim düzeyi yani refahı gerilemiş.
Bunu basit bir örnekle açıklayayım: Bir ekonomi t yılında 100 birim malı toplam 100 Dolara satarken t+1 yılında 130 birim malı 110 Dolara satmaya başlamışsa bu miktar ve değer artışı GSYH büyümesine olumlu katkı yapar. Yani t+1 yılında bu ekonominin GSYH’si 10 Dolar artmış olur. Ne var ki bu ekonomi 1 birim ihracattan t yılında (100 / 100 =) 1 Dolar kazanırken t+1 yılında (110 / 13 =) 0,85 Dolar kazanır olmuştur. Bunun sonucunda da göreli olarak yoksullaşmıştır.
Demek ki Türkiye, 2017 yılının ilk yarısında yüzde 5,15 büyümüş ama refahı büyümemiş tam tersine küçülmüş. Özetle Türkiye 2017 yılının ilk yarısında yoksullaştıran büyüme olgusunu yaşamış görünüyor.
Ek: Dışticaret hadleri nedir?
Dış ticaret hadleri; ihracat birim değer endeksinin ithalat birim değer endeksine bölünüp çıkan sonucun 100 ile çarpılmasıyla elde edilir. Dış ticaret haddinin 100'ün üzerinde bulunması; dış ticarete konu malları baz yılına göre pahalıya satıp, ucuza satın aldığımız için ülke lehine bir gelişmeye işaret eder. Dış ticaret haddinin 100'ün altında olması ise; dış ticarete konu malları baz yılına göre pahalıya alıp, ucuza sattığımız için ülke aleyhine bir gelişmeyi gösterir. Bu hesaplamada kullanılan birim değer endekslerindeki değişimler toplam ihracat ve toplam ithalat değerlerinde bir önceki yılın aynı ayındaki endeks değerine göre değişimi ölçmektedir. Dışticaret verileri Dolar üzerinden hesaplanıp yayınlandığı için dışticaret haddi hesaplamaları da Dolar değeri üzerinden yapılır.
Dışticaret hadleri bir önceki yıla göre gerilemişse bu, dışticarete konu malları önceki yıla göre daha pahalı alıp daha ucuza sattığımızı, dolayısıyla önceki yıla göre dışticarette kayıp yaşadığımızı gösterir. Bunu basit bir örnekle açıklayalım: Bir ekonomi t yılında 100 birim malı toplam 100 Dolara satarken t+1 yılında 130 birim malı 110 Dolara satmaya başlamışsa bu miktar ve değer artışı GSYH büyümesine olumlu katkı yapar. Yani t+1 yılında bu ekonominin GSYH’si 10 Dolar artmış olur. Ne var ki bu ekonomi 1 birim ihracattan t yılında (100 / 100 =) 1 Dolar kazanırken t+1 yılında (110 / 130 =) 0,85 Dolar kazanır olmuştur. Bunun sonucunda da göreli olarak yoksullaşmıştır.
* Bu yazı Mahfiegilmez.com'da yayınlanmıştır