15 Temmuz darbe girişiminin ardından kamuda yaşanan tasfiyeleri eleştiren Karar yazarı Etyen Mahçupyan, "Reisçiler içerden, Kemalistler dışarıdan Gülen cemaati mensuplarını FETÖ adı altında terör bağlamına oturtarak kamusal alandan boşaltmaya, yerine kendileri geçmeye çalışıyor" dedi. Mahçupyan, yazısında Nasıl Gülenciler listeleri şişirip masum insanları mağdur ettilerse, şimdi de Reisçiler ve Kemalistler, her biri kendi yolunda ve becerileri doğrultusunda aynı şeyi yapıyorlar" görüşünü dile getirdi.
Mahçupyan'ın Karar'da yayımlanan yazısı şöyle:
Yaşanan garipliğin farkına varan hükümet tedbir aldı… İllerde kriz merkezleri kurularak tutuklamalarda yapılan haksızlıklar engellenecek, yapılmış haksızlıkların telafisi için de Kanun Hükmünde Kararname çıkartılacak. Ne var ki bunları açıklarken Başbakan şöyle demekteydi: “Eğer usulü, biçimi, her şeyi dört dörtlük yapmaya çalışırsanız işi yapamazsınız. Bir tercih yapacaksınız. İş mi yapacağız, yoksa mevzuatı mı kollayacağız? Mesele milletin menfaati ise… hata yapın ama hainlik yapmayın.”
***
Etrafta ‘hain’ aranırken kulağa makul gelebilecek bu sözler aslında sorunun temeli. İş yapmayı engelleyen bir mevzuatın varlığı, ya rasyonel sistemler kurma yeteneksizliğine işaret eder, ya da vesayet rejimine. Muhtemelen her ikisi de halen mevcut ve anlaşılan AK Parti’nin isteği, iradesi ve gücü bu durumu değiştirmeye yetmemiş. Öyle ki on dört yıllık iktidarın ardından Başbakan iş yapmak için mevzuatı bir kenara bırakmak gerekebileceğini ima edebiliyor.
Mesele şu ki bugün asıl sorun ‘hainlerden’ değil, kendi kariyerleri uğruna tepedekilerin hoşuna gidecek ‘hataları’ yapmaya hevesli olanlardan kaynaklanıyor. Gülenci olmayan insanları ihbar edenler ‘hain’ değil sıradan oportünistler ve ataerkil kültürel yapılarda bunlardan mebzul miktarda bulunabiliyor. Reisçi tayfa ise ‘hatayı’ sistemleştirme gayreti içinde, üniversiteler için tasfiye çetelesi tutuyor ve kişi adı vererek cadı avı teşvikçiliğine soyunuyor.
***
Hainler büyük ölçüde deşifre oldu. Verecekleri zarar sınırlı… Ama bilinçli ve sistematik hatalar AK Parti’yi içerden ‘oyuyor’. Bunu yapan tayfa ‘hainlik’ bir yana partiyi de liderini de ‘çok seviyor’. Ama kendilerini biraz daha fazla seviyorlar ve aradaki fark her türlü ‘hatayı’ zorlamaya değiyor. Gülenciler, askerin darbe arayış ve girişimlerini Ergenekon ve Balyoz adı altında terör bağlamına oturtmuş, bu sayede bürokrasideki Kemalistleri boşaltarak yerine kendi adamlarını yerleştirmişti. Şimdi de Reisçiler içerden, Kemalistler dışarıdan Gülen cemaati mensuplarını FETÖ adı altında terör bağlamına oturtarak kamusal alandan boşaltmaya, yerine kendileri geçmeye çalışıyor. Nasıl Gülenciler listeleri şişirip masum insanları mağdur ettilerse, şimdi de Reisçiler ve Kemalistler, her biri kendi yolunda ve becerileri doğrultusunda aynı şeyi yapıyorlar.
Darbe sonrasında herkes ikinci bir dalgadan korkmuştu. İkinci dalga geldi… Ama Gülencilerin değil, onları bir cemaat olarak hızla ‘boşaltmak’ isteyenlerin dalgası bu. Yüzlerce iş adamı, akademisyen, gazeteci, doktor ve meslek sahibi hiçbir somut delile dayanılmadan çalıştıkları kurumlardan atıldılar. Aynen geçmişte Gülencilerin yaptığı gibi, önce örgüt tanımı yapıldı, sonra bu örgütün bir eyleminden hareketle bütün eylemleri terör olarak tescil edildi, ardından cemaatin tümü örgütün uzantısı olarak telakki edildi ve nihayet cemaate yakın olan veya öyle gösterilebilen herkes terör suçunun parçası kılındı.
***
Başbakan bunun bir ‘hata’ olmadığını, var olan, kullanılmış bir sistemin şimdi ‘içeriden’ yeniden tedavüle sokulması olduğunu herhalde bilmektedir. ‘Her cenahta total savaş’ psikolojisi iktidarı güçlendirmiyor, kırılganlaştırıyor… ‘Kurtuluş Savaşı’ veya ‘üst akıl’ söylemleri sonuçta AK Parti’yi ‘müesses devlet nizamının’ kucağına itiyor. Bunu söz konusu aparaçiklerin idrak etmesi mümkün değil. Ama partinin durumu ‘okuyacak’ kurumsal aklı herhalde olmalı.
Not: Ahmet ve Mehmet Altan darbeyi bir gün önceden duyurma suçuyla tutuklanmış. Hangi darbe yanlısı darbeyi önceden duyurur ki? Yoksa ortalıkta artık sadece it izi mi var?