Küçük Kadınlar dizisinin Elif’i Ekin Türkmen: Geniş bir çevrem var, beni her gün biriyle görebilirsiniz. Ama maalesef sevgilim yok.
Ekin Türkmen fotoğrafları - FOTOGALERİEkin Türkmen’in röportajı Hürriyet gazetesinin Kelebek ekinde Sinem Vural imzasıyla yayımlandı. Gece hayatını seven ünlülerden olan ancak basın mensuplarından şikayet eden Türkmen; Sabaha kadar çalışıyorlar ama arada soru sorarlarsa, yanımdaki kişinin sevgilim olmadığını öğrenecekler. Sonra annem arayıp ‘Kızım bir haftada üç kişiyle yazıldın, neler oluyor’ diye soruyor.
‘Hayalim bir ‘eko-ev’imin olması’ Milli Eğitim Bakanlığı’nın himayesinde hayata geçirilen “Bir Damla Gelecek” projesinin yüzü oldunuz. Biraz bahseder misiniz, nasıl bir proje bu? - Bir Damla Gelecek, su tasarrufuna dikkat çeken ve özendiren bir proje. Altı okula su tankı yerleştireceğiz. Amaç yağmur suyunu kullanılabilir suya dönüştürmek. İlkokul İzmir’de olacak. Bununla birlikte su tasarrufu konulu tiyatro oyunlarımız olacak, bu konuda hikâyelerin yer aldığı kitaplar dağıtacağız. Yarışmalarımız olacak. Ben de yarışmanın jürisinde yer alacağım. Proje uzun vadede devam edecek. Böyle çalışmalarda yer almaktan çok hoşlanıyorum. Ben zaten çevreye duyarlı bir insanım. Mesela çöpleri dönüşüm için ayırırım. Çok para kazandığında insanlar farklı hayaller kurarlar, benim hayalim bir ‘eko-ev’imin olması. Güneş enerjisiyle yaşayan bir ev yani. Otomobilim yok, hybrid almak istiyorum.
“Son Ders” filminde de ateşli bir çevre savunucusunu canlandırıyordunuz. Sizin çevreye karşı bu kadar duyarlı olduğunuzu bilerek mi seçtiler o role, tesadüf müydü? - Hayır, o role seçtiklerinde benim böyle bir insan olduğumu bilmiyorlardı. 80’lilerin bu donanımlarla doğduğuna inananlar var. Ben küçükken de canlılara duyarlıydım. Bir sürü hayvanım vardı.
Sizin bir de kütüphane projeniz vardı. Ne oldu ona? - Devam ediyor. Bir kargo sponsoruna ihtiyacımız var. Herkes kitap göndermek istiyor ama bütçelerini sarsmak istemiyoruz. Anavutköy’deki Taya Kadın İlköğretim Okulu’na sanat kitaplarından oluşan bir kütüphane kurduk. Projenin adı “Teneffüste Sanat”. Amacımız, öğrencilerin teneffüslerde heyecanla kütüphaneye gitmeleri.
Bu, sizin arkadaşlarınızla birlikte kurduğunuz “Fol ve Yumurta” isimli şirketle imza attığınız bir proje, değil mi? - Evet... Biz aslında Fol ve Yumurta’ya fikir müessesesi diyoruz. Peyzaj mimarı Nişa Ağaoğlu ile kurduğumuz bir şirket bu. Okula kurduğumuz kütüphaneyi bol renkli ve küplerden tasarladık. Projelerimizin tasarımını da biz yapıyoruz ki bir bütünlük olsun. Mesela su tasarrufuyla ilgili bir konferans yapılacaksa, bununla ilgili objeler olmalı. Bu alanda bir değişiklik yapmayı hedefliyoruz.
‘Küçük Kadınlar’da gülmeyi unutmuşuz’ Gelelim “Küçük Kadınlar”a... Dizi ikinci sezon devam edecek mi? - Evet. Yaz aylarında başladık, tam bir yıl oldu. Şimdi yaz tatili için 2,5 ay ara vereceğiz. Kitaptan çoktan ayrıldık. Hikâye artık Türk versiyonu oldu.
Dizideki acılarınız ne zaman bitecek peki?
- Sanırım bitmeyecek, çünkü biz hayatın zor tarafını anlatıyoruz. Keşke düzlüğe çıksak. Geçenlerde bir sahnede mutlu günlerimizden bir anı canlandırdık. Yönetmenimiz “Gülün” dedi, unutmuşuz, gülemedik. Sahneyi çekerken zorlandık. O kadar çok ağlıyoruz ki, gözyaşlarımız bitti... Diziyi izleyip “Hâlâ böyle insanlar var mı gerçekten” diyenler var. Hayatın Nişantaşı, Etiler ve Cihangir’de geçtiğini düşünüyorlar. Ama Türkiye’nin büyük bölümü böyle yaşıyor.
Bir komedide rol almak istemez misiniz? - En büyük hayalim bu zaten. Komedi oyuncusu olduğumu düşünüyorum. “Kısmetim Hotel” diye bir sitcom çektik, 6 bölüm sürdü. Yaz dönemiydi, olmadı. İnşallah bundan sonraki işim bir sitcom olur.
‘Maalesef sevgilim yok’ Sizi sık sık gece gezmelerinde görüyoruz...
- Çok sosyal bir insanım ben. Yeni arkadaşlar tanımak için çaba sarf ederim. Sürekli dışarı çıkan, yurtdışına giden, eğlenmeyi seven bir arkadaş grubum var. Dışarı çıkmayı çok seviyorum ama haberler konusunda basın mensubu arkadaşlardan özen rica ediyorum. Sabaha kadar çalışıyorlar ama arada soru sorarlarsa, yanımdaki kişinin sevgilim olmadığını öğrenecekler. Sonra annem arayıp “Kızım bir haftada üç kişiyle yazıldın, ne oluyor” diyor. Bizim de ailelerimiz var, üzülüyorlar. Geçtiğimiz hafta üç kişiyle yazıldım! İkisi gerçekten çok yakın arkadaşımdı, biriyle de aynı anda bardan çıkmış bulunduk. Kesinlikle tanımadığım biriydi. Beni her gün biriyle görebilirler, çünkü çok geniş bir çevrem var. Ama maalesef sevgilim yok.
Neden maalesef? - Gece yarılarına kadar çalışıyorsun, kendini yüksek tutmak için hiperaktif dolaşıyorsun. Çok zor bu tempoda bir ilişki yaşamak. Bir de ben zor beğenirim, çok zor bir insanım. Sosyal sorumluluk projelerine katılan, çöpleri ayrıştıran bir kız düşünün. E böyle yaşayan erkeklerin sayısı çok az. Altında cipi olan, üstüne başına çok önem veren insanı sevmem.
Peki ne kadar süredir sevgiliniz yok? - İşler yoğunlaşmadan önce vardı ama uzun süredir yok. Zaten artık olursa sektörden oluyor. Çünkü dışarıdaki insanlar önyargılı. Onlarla farklı frekanstasın, ilgi alanların farklı. Yine oyuncu, müzisyen gibi sanatla uğraşan insanlarla birlikte oluyorsun. Onun dışındaki insanlarla iletişim bir yerden sonra kopuyor. Annemle babam bile hâlâ “Neredesin” diyor. “Setteyim” deyince “Ne zaman biter” diye soruyorlar. Onlara bile anlatamıyorum kendimi bazen.
Çok zor beğenirim dediniz. Kriterleriniz neler? - Lüks yaşayan insanlardan çok hazzetmiyorum. Minimal yaşayanlardan hoşlanıyorum. Parası varsa, minimal yaşıyorsa, bir de iç gelişimine önem veriyorsa, bu bir erdem zaten. Marka giydikleri zaman kendilerini en iyisi zannediyorlar, ama konuşacak bir şey bulamıyorsun.
‘Daha güzeller varken podyuma çıkmam ayıp olur’ Ney çalıyordunuz, devam ediyor musunuz? - Çalmayı denedim. Çok istiyorum bir enstrüman çalmayı ama yeteneğim yok.
Peki ya dans? - Ortaokuldayken caz dans yapıyorduk. 6-7 kişilik bir gruptuk. İzmir’de sponsorların organizasyonlarında, basketbol, futbol maçlarında dans ediyorduk. Sonra bu işler büyüdü, İstanbul’da da dans etmeye başladık. Benim dans kariyerim 6-7 yıl sürdü. Birçok arkadaşım hâlâ devam ediyor. Ben konservatuvara gidince bitti. Okulda da tango eğitimi aldım. Ama İzmir’deki hikâyemin sonrası klasikti. “Yüzün ve fiziğin güzel, gel model yapalım seni” dediler. İzmir’de defilelere çıkmaya başladım.
Hayır işleri için modellik yapıyordunuz. Bu amaçla tekrar çıkar mısınız podyuma? - Hâlâ çıkıyorum zaten. En son bir ay önce, İzmir’de Ertan Kayıtken’in şehit polis çocukları yararına düzenlediği defilede görev aldım. Ama artık ne model fiziği var bende ne de dans edecek performans... Artık 34 beden değilim, 38 hatta 40’a doğru gidiyorum. Benden daha güzel kızlar varken podyuma çıkmak ayıp olur.