Lübecker Nachrichten gazetesi Başbakan Binali Yıldırım’ın cumartesi günü Oberhausen’da 10-15 bin kişinin katılmasının beklendiği etkinlikte Almanya'daki Türk vatandaşlarına referandumda 'evet' oyu vermeleri çağrısında bulunacak olmasını şöyle değerlendiriyor:
"Federal hükümetin mülteci politikası için Türkiye'ye bir ortak olarak ihtiyacı olsa da Başbakanlık Dairesi ya da Dışişleri Bakanlığı’nın böyle bir etkinliğe izin vermesi makul hiçbir reel politika ile açıklanmaz. Burada bir sınır aşılıyor. Başbakan Merkel ve Başbakan Yardımcısı Gabriel’in Türk Başbakanı Yıldırım’a açık bir biçimde söylemeleri gereken şey şudur: 'Hoş Gelmediniz'. En azından Almanya topraklarında parlamenter demokrasinin sonunu getirtecek bir yemin ettirtmemek için."
Ulusal gazetelerden Frankfurter Allgemeine Zeitung ise Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’ın istifasını yorum sütunlarına taşıyor:
"Trump’ın kısa süreli Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn fevri bir mizaca sahip, kestirilmesi zor ve geçmişte Rusya Devlet Başkanı Putin’e olan çok sıkı bağlantıları ile göze çarpmış biri. İşte bu bağlantı, şimdi onun kör talihine dönüştü. Flynn daha göreve gelmeden Washington'daki Rusya Büyükelçisi ile o dönem Obama’nın Rusya’ya yönelik uzattığı yaptırımlar hakkında görüştü. İşte bu, yasalara aykırıydı. Flynn bunun yanı sıra o dönem müstakbel Başkan Yardımcısı olan Mike Pence’e konu ile ilgili yalan söyledi. O nedenle Flynn’in istifası hem gereğincedir hem de Beyaz Saray’da gelişen bir profesyonelliğin ifadesidir. Yani her şeye göz yummak istemeyen ve açık bir biçimde Flynn’in tavsiyelerine hayran kalmayan bir tutumun."
Berliner Zeitung’un aynı konuya ilişkin yorumunda bu istifanın bir ilk olmayabileceğine dikkat çekiliyor.
"Komplo ve karşı komplo – Donald Trump’ın çevresindekilerden oluşan kombinasyonların birkaç haftadan daha fazla bir istikrar göstereceğini düşünmek çok zor. Trump liderliğindeki Amerikan hükümeti her gün yeni belirsizlikleri, hatta gizemli bir gücü kendine çeken bir kara kutu. Daha fazla fire verilmesi ihtimal dışı değil."
Die Welt gazetesindeki Nikolaus Doll imzalı yorumda ise Fransız otomotivcilik şirketi PSA Peugeot Citroen'in Amerikan General Motors'a (GM) ait olan Opel'e talip olması ele alınıyor. Yorumda şu satırları okuyoruz:
"Opel 1999 yılından bu yana tüm yeniden yapılanma ve kurtarma planlarına rağmen kâr elde etmiyor. Artık GM‘in belli ki ebedi para kaybettiriciye karşı sabrı tükendi. Oysa Peugeot Citroen ve Opel biri birine çok uygun bir ikili. Her iki firma da aynı sorundan muzdarip: Çok fazla çalışanı ve fabrikası var ama çok az karın doyuran yüksek kaliteli lüks araç modeline sahip. Ayrıca Avrupa dışında da satışları çok düşük. PSA ve Opel’in yapabilecekleri tek şey biri birini desteklemek ve kazanılan büyüklüğün otomotiv üreticiliğinde önemsiz değil aksine iyileştirici bir etkisi olduğunu ummaktı. GM yöneticileri için ise buradan bir fatura çıkıp çıkmaması fark etmez, onlar için önemli olan para kaybettiren makineyi elden çıkarmak. PSA açık bir riski göze alıyor. Ama en kötü ihtimalle satın alma işleminden vazgeçilir. Bu durumda GM ve PSA arasındaki anlaşmanın en büyük mağlubu ise Opel olur."
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Başak Demir