Politika

Livaneli ve Baykal yeniden bir arada

CHP'den 5 yıl önce tartışmalı bir şekilde ayrılan Zülfü Livaneli CHP'ye yeniden destek olacağını söyledi.

27 Mart 2010 02:00

T24 - CHP’den 5 yıl önce tartışmalı bir şekilde ayrılan Zülfü Livaneli, "Baykal’a saygım eksilmedi. Elimden geldiği kadar CHP’ye destek olacağım" dedi. Siirt'e hareketi öncesi Esenboğa Havalimanı'nında basın mensupların sorularının yanıtlayan CHP lideri Deniz Baykal AKP'nin şu ana kadar yaptığı temasların ve görüşmelerin ortaya koyduğu gerçeğin, "AKP'li iş adamları dışında hiçbir toplum kesiminin Anayasa değikliğini benimsememiş olduğunu" ifade etti. Anayasa'da geçici 15. maddenin bir hukuk ayıbı olarak da durduğunu hatırlatan Baykal, düzenlemde "iktidarda bulunan siyasi partinin yaptığı hukuksuzlukların hesabı ondan sorulamaz" şeklinde bir madde olduğunu belirterek,"12 Eylül Anayasası'nın en üzüntü verici ve demokrasiye yakışmayan maddesini şimdi Anayasa değişikliği içine AKP'nin kendisini güvence altına alma ihtiyacıyla yerleştirdiğine tanık oluyoruz" dedi.  

Merkez sağ ve sol partilerden önemli isimlerin önümüzdeki günlerde CHP’ye katılacağı öğrenildi. CHP’den beş yıl önce tartışarak ayrılan gazeteci-yazar Zülfü Livaneli, Genel Başkan Deniz Baykal ile el ele verme kararı aldı. Livaneli, “Bazı dönemlerde fikir ayrılığım olsa da Baykal’a saygım hiçbir zaman eksilmedi. Elimden geldiği kadar CHP’ye destek olacağım” dedi.

Özellikle CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın yoğun çabalarıyla kamuoyunun yakından tanıdığı, siyaset yelpazesinin sağ ve sol kesiminden bazı isimlerin çok yakında CHP’ye katılacağı belirtiliyor.

Milliyet gazetesinden Mansur Çelik'in haberine göre 24 Mart Çarşamba günü CHP Genel Merkezi’nde ziyaret ederek baş başa görüştüğü Baykal’ı son filmi “Veda”ya davet eden Livaneli, “Yanlış anlaşılmasın. Baykal’ı 1980’lerden beri tanırım, dostluğumuz, birlikte çalışmalarımız oldu. Bazı dönemlerde fikir ayrılıkları oldu ama hiçbir zaman ona saygım eksilmedi. Ziyaretten büyük mutluluk duydum, sahiden de özlemişim kendisini” dedi.


Günlük siyaset değil


CHP’deki yeniden yapılanmayı çok hayırlı bulduğunu belirten Livaneli, şunları söyledi:
“CHP umarım ki özlenen halkla büyük buluşmasını gerçekleştirir. Elimden geldiği kadar destek olacağım ama partiye dönmem, günlük siyaset yapmam, Meclis’e girmem söz konusu değil. Türkiye’nin şu anda gerçekten CHP’ye çok ihtiyacı var, şartlar değişmiş durumda. Önümüzdeki seçimlerde CHP’nin başarılı olmasını şart görüyorum. CHP’nin Türkiye’nin demokratikleşmesi, reformlar, AB gibi konularda bayrağı AKP’den alması gerekli. Bu fikri hâlâ savunuyorum. CHP’den istifama neden olan da buydu. Bu açılımları CHP yapmalı, ona yakışır.”


Şener ve Cindoruk’un  adamları da geliyor


Hüsamettin Cindoruk’un Genel Başkanı olduğu Demokrat Parti ile Abdüllatif Şener’in Genel Başkanı olduğu Türkiye Partisi’nden bazı üyelerin CHP’ye katılacağı, Çağdaş Türkiye Partisi üyelerinin tamamının CHP’ye geçeceği kaydedildi.





Baykal: Anayasa değişikliğini tek benimseyen AKP'li iş adamları


CHP lideri Deniz Baykal, "AKP'li iş adamları dışında hiçbir toplum kesimi bu Anayasa değikliğini benimsememiştir" dedi.

Baykal, Siirt'e hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda gazetecilerin çeşitli konulardaki sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, "Başbakan'ın HSYK üyelerine yönelik eleştirileri vardı, 'İstifa etsinler parti kursunlar' diye. Ayrıca, sizin de hazırladığınız bir taslak metin olduğu kamuoyuna yansımış durumda, bu taslak metni iktidarla paylaşmayı düşünüyor musunuz?" sorusuna Baykal, "Tartışmalara katkı yapmayı düşünmüyorum. Başbakan'ın üslubunu biliyoruz, olayı saptırmaya, siyasi polemiğe çekmeye yönelik bir yaklaşımı var. Ancak Türkiye'nin önünde çok ciddi bir konu var, Anayasa değişiliği konusu. Nasıl gelişmekte olduğunu izlemek, değerlendirmek hepimizin temel görevidir. Bu açıdan baktığımızda gördüğümüz şudur: Bu taslağın açıklandığı günden şu ana kadar geçen süre içinde bazı önemli noktalar aydınlanmaya başlamıştır. Birinci temel nokta AKP bu girişiminde yalnız kalmıştır" yanıtını verdi.

"AKP, Anayasa değişikliği projesini kendi siyasi parti mutfağının bir iç işi gibi düşünüyor" diyen CHP lideri Baykal, "Bunun yanlış olduğunu başından beri söylüyorduk. Anayasa değişikliği konusunu, kimseyle istişare etmeden, kimsenin katkısını talep etmeden, hiçbir müzakere şansını Türkiye'ye, Türkiye'deki hiçbir kesime tanımadan, kapalı kapılar arkasında, kendi partisinin bir iç işi gibi düşünerek, bir emrivaki yaptı. Arkasından da bu değişikliği toplumun değişik kesimlerine kabul ettirme gayreti içine girdi. Şu ana kadar yaptığı temasların ve görüşmelerin ortaya koyduğu gerçek şudur: AKP'li iş adamları dışında hiçbir toplum kesimi bu Anayasa değikliğini benimsememiştir" ifadesini kullandı.

'Başka destek yok...'

Baykal, "Bu anayasa değişikliğine toplumun hiçbir kesiminden bir sahiplenme, bir destek ortaya çıkmamıştır. Bu fevkalade önemlidir. Türkiye'nin demokratik olgunluğu bakımından, bir korku imparatorluğunun Türkiye'ye hakim kılınmak istendiği bu ortamda dahi böyle bir Anayasa değişikliğine, görüşülen toplum kesimlerinin mesafeli bir duruşla değerlendirmiş olmasını çok önemli sayıyorum. Herkes mutabakat talep etmiştir. Bu, bu olmadı demektir. Ayrıca bu yapılan tasarının demokratik hukuk düzenine ne kadar ters düşeceği de açıkça ifade edilmiştir. Kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıracağı, yargı bağımsızlığını tahrip edeceği çok açık bir bir biçimde ifade edilmiştir. Velhasıl bu kısa süre içerisinde dahi AKP'nin bu Anayasa değişikliği projesinin iç yüzü, toplum tarafından doğru bir biçimde algılanmıştır. Bunu çok önemli bir kazanım olarak görüyorum" dedi.


'Siyasi destek dibe vurmaya başladı'


Deniz Baykal, "bundan önceki açılımlarda da böyle bir serüvenin yaşandığını" savunarak, "Önce 'Kürt açılımı' diye başlayan süreçte de toplumda büyük bir heyecanlanma, hatta iyi niyetle sahip çıkma gayreti kendisini göstermişti ama kısa bir süre sonra alt yapısının olmadığı, iyi hazırlanmadığı, yanlış çıkış noktalarına dayandığı gözükmüş ve proje ellerinde kalmıştı. 'Ermeni açılımı'nda aynı tabloyu, fiyaskoyu yaşadık. Şimdi Anayasa değişikliğinde de aynı noktaya gelmek üzeredir, gelmektedir, gelecektir. Bunu çok açıkça görüyorum" dedi.

Baykal, "Türkiye bu değişiklik projesinin iç yüzünü anlamıştır ve bunu reddetme duygusu içine girmiştir. Bunun haklı nedenleri vardı. Anayasa gibi tüm toplumu, milleti, hatta ülkenin yarınlarını ilgilendiren bir konuda AKP'nin siyasi desteği artık dibe vurmaya başlamış, seçimde sağladığı çoğunluğu hiçbir şekilde bir daha sağlaması mümkün olmayan, bir siyasi parti olarak tek başına, kimse ile istişare etmeden, iş birliği yapmadan, bir dayatmayla Anayasa değişikliğine kalkışması prensip olarak doğru olmadı. Üstelik getirilen değikliklerin iç yüzünün de demokratik birikimine, hukuk devleti anlayışına, bağımsız bir yargı talebine, ihtiyacına ciddi cevap vermediği görülmüştür" diye konuştu.

CHP lideri, "AKP bu değişilikle kendi özel anlayışını, devlete, topluma millet dayatma girişimi içinde suçüstü olmuştur. Getirilen değikliğin, Türkiye'nin ihtiyacından değil, bir siyasi parti olarak AKP'nin kendine özel ihtiyaçlarından kaynaklandığı ortaya çıkmıştır. Bu Anayasa değişikliğinin bir AKP projesi olduğu net bir şekilde görülmüştür. Bağımsız yargıyı AKP vesayetine almaya yönelik bir AKP yargısını Türkiye'de oluşturmaya yönelik bir proje olduğu çok açık bir biçimde görülmüştür" dedi.


'AKP yargısı oluşturuyorlar...'


Baykal, "Bir siyasi partinin, yargının özünü bu kadar iddialı ve kapsamlı bir biçimde kendi anlayışına göre şekillendirmesine bir hukuk reformu, bir anayasal demokratikleşme girişimi diye bakma imkanı olabilir mi" dedi.

Baykal, yeni Anayasa değişiklik paketinde Anayasa Mahkemesine seçilecek 19 üyenin 16'sının cumhurbaşkanı tarafından tayin edileceğini belirterek, "Cumhurbaşkanı'nın ölçüleri belli. Cumhurbaşkanı bizim Anayasamızın öngördüğü siyaset üstü Cumhurbaşkanı değil. Bunu o zaman söyledik anlatamadık. Cumhurbaşkanı, AKP'nin üç temel unsurundan birisi. AKP'nin özünü siz Cumhurbaşkanı'na taşımışsınız. Şimdi yargıya seçilecek 16 üyeyi Cumhurbaşkanı tayin etsin diye Anayasa değişikliği getiriyorsunuz. Bunun inandırıcı bir tarafı olur mu? Diğer üçünü de Meclis çoğunluğu tayin edecek. Yani RTÜK'te muhalefet partilerine temsil imkanı verilmişti. Şimdi Anayasa Mahkemesinde öyle bir imkan da yok. Üçünü Meclis'teki AKP çoğunluğu, 16'sını da AKP'nin oylarıyla seçilmiş AKP'nin üç temel unsurundan birisi olan Sayın Cumhurbaşkanı tanzim edecek ve biz de diyeceğiz ki 'bağımsız yargı Türkiye'ye geldi'. Akla mantığa sığar mı bu? Sağduyuya sığar mı? Bunun inandırıcı bir tarafı var mı? Bir siyasi partinin, yargının özünü bu kadar iddialı ve kapsamlı bir biçimde kendi anlayışına göre şekillendirmesine bir hukuk reformu, bir anayasal demokratikleşme girişimi diye bakma imkanı olabilir mi?" dedi.

Anayasa Mahkemesinin, düzenlemenin ardından YÖK'e benzeyeceğini ifade eden Baykal, "Anayasa Mahkemesi YÖK gibi bir şey olacak, RTÜK gibi bir şey olacak. RTÜK gibi bile olmayacak. Çünkü RTÜK'te muhalefet partilerinden de temsilci var. Anayasa Mahkemesi, tamamen AKP'nin temsilcilerinin ama kamufle edilmiş bir biçimde yerleştirildiği bir organ haline gelecek. Bu çok açık ve herkes tarafından görülmüştür, herkes bunu dile getirmeye başlamıştır" diye konuştu.


Parti kapatma düzenlemesi


Taslakta, parti kapatma düzenlemesiyle ilgili görüşlerini de dile getiren Baykal, "Düzenleme evlere şenlik. Yani 1982 Anayasası'nda geçici 15. madde bir hukuk ayıbı olarak duruyordu. Yani 'hukuksuzluğu iş başındakiler yapar ama hesabı sorulmaz' diyen bir maddeydi bu madde. Bunu da geçmişe yönelik olarak söylüyordu. Yani bugüne kadar hukuksuzluk yapmış olanlardan hesap sorulmaz diye bir geçici madde konulmuştu. Şimdi getirilen Anayasa değişikliğinde öyle bir madde var ki 'iktidarda bulunan siyasi partinin yaptığı hukuksuzlukların hesabı ondan sorulamaz' diye bir düzenleme var. Sadece geçmişe yönelik olarak değil, halihazırda ve gelecekte de iktidardaki partinin yapacağı hukuksuzlukların hesabının ondan sorulamayacağını ifade eden bir yasal düzenleme getirmiş. Bu hukuka saygı mı? Demokratikleşme mi bu? 12 Eylül Anayasası'nın en üzüntü verici ve demokrasiye yakışmayan maddesini şimdi Anayasa değişikliği içine AKP'nin kendisini güvence altına alma ihtiyacıyla yerleştirdiğine tanık oluyoruz" dedi.

Yeni Anayasa taslağındaki oylama biçimine de değinen Baykal, "Aklı başındaki kimsenin buna evet demesi mümkün değil. Birbiri ile hiçbir ilgisi olmayan 23 tane maddenin tümünün tek bir 'evet'e ya da 'hayır'a bağlanması. 23 soru soracaksın. Bir tek cevap isteyeceksin. Bunun hukukla ilgisi var mı? Bırakın hukuku, akılla mantıkla, sağduyuyla ilgisi var mı? Bu ne? Bu, AKP'nin sıkışıklığı, telaşı paniği... Buna Türkiye'nin alet edilmesi mümkün olabilir mi?" dedi.


'Hukuk devleti kalmamıştır'


Hukukun bütün olduğunu ve hukuka saygının herkesin kabul ettiği temel bir anlayış olduğunu vurgulayan Baykal, hukuka saygının Anayasa'ya saygı ile başladığına ve hukukun temelinde Anayasa'nın bulunduğuna işaret etti. "(Anayasa'ya saygı olmaz, Anayasa bir kenara atılır ama biz hukuka saygı istiyoruz)" denildiğinde çelişkiye girileceğinden söz eden Baykal, "Şimdi AKP, bu çelişkinin içindedir. Anayasa'ya saygısı yok ama hukuka saygı talep ediyor. Hangi hukuka? Anayasa'ya aykırı olarak kendi çıkarları için oluşturduğu kurallar manzumesine 'hukuk' diyor ve 'buna herkes uymalıdır' diyor. Aklı başında herkes biliyor ki bu girişim Anayasa'ya aykırıdır. Anayasamızın özüne, Anayasamızın değiştirilemez maddelerine çok açık, çok net aykırıdır bu proje. Anayasamızın hukukun üstünlüğüne, kuvvetler ayrılığına ilişkin, yargının bağımsızlığına ilişkin, Cumhuriyetimize, devletimize niteliğini kazandıran temel kavramlara açıkça bu Anayasa değişikliği aykırıdır" dedi.

Baykal, "Anayasa Mahkemesinin üyelerini partiden seçtiğiniz ve partinizin bir siyasi temsilcisi olmaya fiilen devam eden bir cumhurbaşkanına emanet etmişseniz, siz üç tanesini parlamentodaki siyasi parti çoğunluğunun seçmesini öngörmüşseniz ve bu şekilde seçilecek olanlara da 'Türkiye'de Anayasa'yı tanzim etme, Anayasa'yı yargı olarak karara bağlama yetkisi size aittir' demişseniz hukuk devleti falan kalmamıştır" görüşünü ifade etti.


'Siyasi istismar konusu'


AK Parti çevrelerinin büyük bir iddia ile uzun süren hazırlığı mutfaklarında yaptıktan sonra ilan ettikleri tasarının tutarsızlığını, yanlışlarını ve kabul edilemez olduğunu görmeye başladıklarını savunan Baykal, "Yavaş yavaş AKP sözcülerinin 'değiştirebiliriz, bakarız ederiz' demiş olmaları aslında ortaya koydukları eseri 'biz yaptık ama biz de beğenmedik, biz de bunun yanlış olduğunu gördük' anlamına gelmektedir. Kendileri de farkındadırlar. Şimdi 'kurtarın bizi, gelin bunu toparlayalım' gayreti içindedirler ama niyetleri doğru olmadığı için, niyetleri AKP yargısını kurmak olduğu için, bağımsız yargıyı AKP vesayeti altına almak olduğu için bu anlayışa uygun biçimde düzenleme yapmak imkanı maalesef yoktur. Bu Anayasa'ya aykırıdır" iddiasında bulundu.

Anayasa tartışmalarından önce Anayasa Mahkemesi Başkanı, Yargıtay Başkanı ve diğer hukukçuların görüşlerini açıkça ortaya koyduğunu ifade eden Baykal, "AKP'nin bu işe meraklı danışmanlarının ve bu işe hevesli Başbakan'ın yaklaşımı ile 'Canım aykırı maykırı. Biz koyalım, reddedilirse de bunu bir siyasi suçlama konusu, bir siyasi istismar konusu haline getiririz' hesabı içine girdiğini görüyoruz ama bu ayrıca çok yanlış bir iş olacaktır" dedi. Baykal, "Çünkü bir siyasi partinin anayasayı ihlale teşebbüs ettiğinin, bir Anayasa Mahkemesi kararı ile ortaya çıkması uygun bir iş değildir ve bunun çok sakıncalı gelişmelere yol açması herkes tarafından değerlendirilmelidir. AKP'nin Anayasa ve hukuka saygı konusunda bir duyarlılık içinde olmadığını biliyoruz. Bugünkü hükümet bu açıdan sabıkalı bir hükümettir. Daha önce Anayasa'yı ihlal ettiği, Anayasa Mahkemesinin 11 üyesinin 10'unun kararıyla ortaya çıkmıştır. AKP'nin yaptığı kanunların Anayasa Mahkemesine götürülenlerin yarısından belki de fazlası Anayasa Mahkemesi tarafından geri çevrilmiştir, Anayasa'ya aykırı olarak. Yani bir Anayasa duyarlılığı içinde olmadığını görüyorum ama bu, alışılmış Anayasa'ya duyarsızlık örneklerinden herhangi birisi değildir. Şimdi çok tehlikeli bir oyun oynamaktadır AKP. Hem toplum bu olayın yanlışını tespit etmiştir hem de hukuk bu yanlışa karşı gereken sorumlu davranışı inanıyorum sergileyecektir" dedi.


'Bizim temel hazırlıklarımız var'


Baykal, 'bir siyasi parti olarak bizim Anayasa değişikliği projemiz işler' diye bir girişimde bulunmadıklarını ifade ederek, "Bu girişimi yanlış buluyoruz zaten. Olaya böyle yaklaşılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Elbette bizim bir siyasi parti olarak Türkiye'nin Anayasası ile ilgili çok temel hazırlıklarımız, düşüncelerimiz var. Bu açıdan Türkiye'de en hazırlıklı parti olduğumuzdan hiç kuşkum yoktur. Biz yıllardır bu konu üzerinde çalışmış, Türkiye'nin bu konuda en yetenekli insanlarını devreye koymuş bir siyasi partiyiz. Tam bir hazırlığımız var ama biz anayasa değişikliği konusunun bir parti içi sorun olarak anlaşılmaması gerektiğini, elbette her partinin bir hazırlığının olması gerektiğini ama her partinin hazırlığını toplumun diğer kesimleriyle, diğer siyasi partileriyle, toplumun diğer güçleriyle bir iş birliği, bir ortak çalışma içinde olgunlaştırması gerektiğine inanıyoruz" dedi.

Baykal, Türkiye'de bir yeni anayasaya ihtiyacı bulunduğunu vurgulayarak, "Bu anayasa bir siyasi parti mutfağında hazırlamamalıdır. Biz de öyle yapmayacağız. Bütün siyasi partilerle ve toplumun her kesimiyle yakın iş birliği içinde, el birliği içinde bir anayasa taslağını hazırlamalıyız diye düşünüyoruz. Bunu yapma niyetindeyiz. Onu yapacağız. Oraya giderken de elbette bizim bu konuda bazı temel tespitlerimiz, önerilerimiz var" dedi.

CHP'nin, Anayasa ile ilgili bazı temel önerilerini dile getirdiğini belirten Baykal, "Nereden çıktı bu öneriler? Bizim bir yıl önce kararlaştırdığımız, CHP programında yer alan öneriler. Biz bunun bilincindeyiz ve onu oraya koymuşuz. Sorduğunuzda mesela işte bunlar diyoruz. Onlarla beraber daha yapacağımız çok şey var. Yani ekonomik sosyal haklarla ilgili göstermelik, kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkı getiriliyor. Biz 'grev' diyoruz, daha önce demişiz. Grevli toplu sözleşme hakkı önerimiz duruyor. YÖK'le ilgili önerilerimiz var. Hukukun üstünlüğünü güvence altına almaya yönelik önerilerimiz var" dedi.

Baykal, dokunulmazlıkla ilgili parlamentoda milletvekillerinin fikir, düşünce ve söz söyleme özgürlüğünü en geniş şekilde güvence altına alıp ancak hukuk ihlalleri karşısında milletvekillerinin de hesap vermesini öngören bir düzenleme yapmayı amaçladıklarını dile getirerek, "Bunlar ortada. Bunlara hazırız. Bu 'hadi gelin bu çerçevede birlikte çalışalım' anlamına gelmiyor. Çünkü onların ne peşinde koştuğunu çok iyi biliyoruz. Onlar AKP vesayeti altında, AKP yargısını oluşturmaya çalışıyorlar. Bu konuda bir iş birliği zemini maalesef yoktur" diye konuştu.