T24 - Ortadoğu'da son dönemde yaşanan devrimlerin en yakından izlenen boyutlarından biri İslamcı militanların olaylarda ne kadar etkili olduğu ve yaşananlara nasıl tepki verdikleriydi. Özellikle cihatçıların yuvası olan Libya'daki protestolara El Kaide'nin destek vermesi, gözlerin bir kez daha İslamcı militanlara dönmesine neden oldu.
İslamcı militanlar, özellikle de cihatçılar uzun yıllar boyunca Müslüman dünyasındaki rejimleri devirmek için uğraştılar. Bir istisna olan Afganistan dışında, başarılı olamadılar. Hatta Afganistan’da Taliban’ın yükselişi bile gerçek bir devirmeden çok iktidar boşluğunu doldurma şeklindeydi. Somali’de Yüksek İslam Mahkemeleri Konseyi’nin kısa süreli idaresi de benzer koşullarda gerçekleşti.
Ancak, cihatçılar hükümetleri devirme konusunda başarılı olamasa da Tunus, Mısır, Libya gibi ülkelerin liderleri tarafından hala bir tehdit olarak görülüyor. Söz konusu rejimler bu tehditlere çok sert yanıt veriyor.
Libya’da yaşananlarla ilgili olarak, Tunus ve Mısır’ın aksine sadece bir iktidar değişikliği değil, aynı zamanda bir rejim hatta devlet değişikliği olması ihtimali üzerinde duruluyor. Mısır ve Tunus’un aksine Libya’da ordunun zayıf olması Kaddafi’nin yerine geçecek bir kurum olmadığı anlamına geliyor. Dolayısıyla Somali ve Afganistan’da olduğu üzere Libya bir kaosa sürüklenip, cihatçıların gelişimi için ideal bir zemine dönüşebilir.
Dolayısıyla bir kez daha Libya’daki cihatçıların durumunu gözden geçirmekte fayda var.
LİBYALI CİHATÇILAR HER YERDE
Libyalılar geçmişte Afganistan, Bosna, Çeçenistan ve Irak gibi yerlerde askeri operasyonlara katıldı. Libyalılar 1990’larda Afganistan’ı terk ettikten sonra hatırı sayılır büyüklükte bir cihatçı ülkelerine dönerek “kafir” olarak nitelendirdikleri Kaddafi’yi devirmek için bir silahlı kampanya başlattı.
1995’te kendilerini Libya İslami Mücadele Grubu (LIFG) olarak tanıtmaya başlayan grup Kaddafi’ye suikast girişimlerini de içeren düşük yoğunluklu bir isyan hareketinin yanı sıra asker ve polise saldırılar düzenledi. Kaddafi bu girişimlere demir yumrukla yanıt vererek militanların kaleleri olan Derne ve Bingazi gibi şehirlerde sıkıyönetim ilan etti. Bir dizi askeri müdahalenin ardından 1990’ların sonunda Libya isyancılardan temizlendi. Birçok LIFG üyesi de ülkeyi terk etti.
Libya hükümeti vatandaşlarının dünyanın diğer yerlerindeki silahlı çatışmalara katılmasına açık destek vermedi, ancak zımnen onayladı. Bölgedeki diğer ülkeler gibi Kaddafi rejimi de cihatçıları yurtdışına göndermeyi kendi sorunlarını çözmenin yolu olarak gördü. Ancak zayıfların ayıklanacağı ve geriye sadece güçlülerin kalacağı hesaba katılmamıştı.
LIFG EL KAİDE'NİN PARÇASIYDI
Kasım 2007’de yayınlanan bir ses mesajında El Kaide’nin iki numaralı lideri Ayman el Zevahiri, LIFG’nin resmen El Kaide’nin bir parçası olduğunu açıkladı. Libyalıların Irak’taki varlığı Eylül 2007’den itibaren hızla belirginleşti.
Trablus hükümeti Irak ve Afganistan gibi ülkelerde faaliyet gösteren ve sonra ülkelerine dönen Libyalı savaşçıları yakından takip etti. Suudi rejiminin yaptığına benzer bir ödül-ceza yaklaşımını benimseyen Libya yönetiminin bu çabalarının sonucunda LIFG ve diğer cihatçılar Kaddafi rejimine karşı ciddi bir tehdit yaratamadı ve uzun bir süre sessiz kaldı.
Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam LIFG militanlarının rehabilitasyon sürecini başkanı olduğu vakıf aracılığıyla yönetti. Rejimin LIFG’yle ilgili kaygılarının en net yansıması da olayların ilk günlerinde yapılan ve örgütün savaşçılarının serbest bırakılma sürecinin devam edeceğini belirten açıklama oldu.
DERNE VE BİNGAZİ CİHATÇI YUVASI
Hazırlanan raporlarda Libyalı cihatçıların yüzde 60’ı memleketlerinin Derne, yüzde 24’ü Bingazi olduğu belirtildi. Ülkenin doğusunda bulunan bu iki şehir aynı zamanda son günlerde en yoğun protestoların yaşandığı noktalar. Her iki şehirde de orduya ait depolar kısmen İslamcılar tarafından yağmalandı.
Wikileaks’in yayımladığı Trablus mahreçli 2008 tarihli bir ABD Dışişleri Bakanlığı belgesinde de doğu illerindeki radikallik dalgasına işaret edildi. Belgeyi kaleme alan ABD’li diplomat dünyanın başka yerlerinden ülkesine dönen birçok Libyalı savaşçının Derne’ye yerleştiğini ve şehrin Irak’taki yabancı savaşçıların kaynağı olduğunu aktardı.
Belgede ayrıca bölgedeki genç erkeklerin yaklaşık yüzde 70’inin işsiz olduğu ifade edildi. ABD’li diplomat son olarak bu genç erkeklerin büyük çoğunluğunun Irak’taki savaşı son yıllarda Libya’daki rejimi desteklediğini düşündükleri ABD’ye saldırmak için bir yol olarak gördüğünü belirtti.
İKTİDAR BOŞLUĞU CİHATÇILARA YARAYACAK
Libya’nın doğusundaki bu derin radikalizm hareketi, bizi tekrar en başa götürüyor. Bu noktada cihatçıların Libya’da kontrol sağlaması pek olası görünmese de Kaddafi’nin devrilmesi ve Libya’da bir kaos dönemi başlaması durumunda bu militanlar hiç olmadığı kadar geniş bir hareket alanı bulmalarına izin verebilir.
Rejim devrilmezse ve doğu ile batı arasında iç savaş çıkarsa yaşanacak kaos ortamında da aynı oranda geniş hareket alanı bulabilirler. Kaddafi ya da yerine geçecek şahıslar düzeni sağlamayı başarsa bile askeri depoları yağmalayan militanlar bir anda ağır silahlı kuvvetlere dönüşebilir. Bu da Libya’nın yıllardır kaçındığı tehditle karşı karşıya kalması anlamına gelir.