Gündem

Libananco davasında aslında neler oluyor?

03 Nisan 2010 03:00

T24 - Libananco şirketinin, el konulan ÇEAŞ ve Kepez Elektrik hisselerinde zarara uğradığı gerekçesiyle Türkiye hakkında açtığı, faizleriyle birlikte yaklaşık 22 milyar dolara ulaşan davayla ilgili yanlış bilgi ve haberler olduğunu belirten Ercan İnan, Türkiye’yi savunan hukuk bürosunun, bu davanın esasının henüz görüşülmediğini söylediğini ancak bunun doğru olmadığını ifade ediyor. Bunu da 2008 yılında Türkiye'yi savunan Çoşar Hukuk Bürosu avukatlarının yaptığı hatanın ardından, Türkiye apar topar 28 Eylül 2008 tarihi itibarıyla davanın esası ile ilgili savunmasını Tahkim Heyeti’ne sunduğunu hatırlatıyor. Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın "kırmızı bülten"le aranan Hakan Uzan'la ilgili ifadelerinin de gerçekleri yansıtmadığını belirten İnan, Uzanlar'ın davanın sonucuyla ilgili "kutlamalarını iptal etti" haberlerinin de doğru olmadığını ifade ediyor. 


Vatan gazetesi yazarlarından Ercan İnan'ın kaleme aldığı "Libananco davasında aslında neler oluyor?" (3 Nisan 2010) başlıklı yazısı şöyle:



Libananco davasında aslında neler oluyor?



Söz konusu olan 21.5 milyar dolarlık bir ihtilaf olunca haliyle bilgi kirliliği de inanılmaz boyutlara ulaştı. 23-25 Mart tarihleri arasında Paris’te yapılan duruşmalara 6.5 yıldır firarda olan Hakan Uzan da gelince Türk kamuoyunun ilgisi müthiş oldu. Ancak bu arada aslı astarı olmayan bilgiler de ortalıkta uçuşmaya başladı.


Davayı en başından bu yana kronolojik olarak çok sıkı takip eden bir gazeteci olarak, ortalıkta dolaşan yanlış bilgileri düzeltme ihtiyacı hissettim.


Öncelikle Türkiye’yi savunan hukuk bürosu, bu davanın esasının henüz görüşülmediğini söylüyor. Bazı gazeteler de durumu böyle aktardı. Ancak bu doğru değil. Hatırlayın Türkiye esasa yönelik savunmasını zamanında vermemişti. Türkiye’yi savunan Coşar Hukuk Bürosu, bu hatasından dolayı çok eleştiri almış ve Türkiye’yi bu ağır tazminat istemli davada zor duruma düşürmekle suçlanmıştı.


International Centre for Settlement of Investment Disputes, 11 Ağustos 2008’de Türkiye’nin davanın esasına dair savunma yapma hakkından feragat etmiş sayılacağına dikkat çekti. Bunun üzerine Türkiye apar topar 28 Eylül 2008 tarihi itibarıyla davanın esası ile ilgili savunmasını Tahkim Heyeti’ne sundu. Böylece davanın esasına geçilmiş oldu.


Türkiye bu tarihten sonra zaman uzatmaya yönelik bir taktik olarak yetki itirazında bulundu. Şimdi kararı verilecek olan bu yetki itirazıdır. Mahkemenin bu davaya bakmaya yetkili olduğu kararının yaz aylarında çıkması bekleniyor.


Yetki itirazının reddedilmesi halinde izlenecek takvim de şimdiden belirlenmiş vaziyette. Yetki itirazı karara bağlandıktan sonra 60 gün içinde Libananco esas hakkındaki son sözünü söyleyecek.


Bu tarihten sonra ise mahkeme son duruşmasını yapacak. Yani bugünden itibaren en fazla 9 ay içinde davanın tamamen sonuçlanması bekleniyor. Şayet yetki itirazı daha erken bir zamanda karara bağlanırsa davanın Eylül ya da Ekim aylarında bitme ihtimali bile var.


Uzan tarafının davada sunduğu belgelerin sahte çıktığı iddiaları da yazıldı, çizildi. Ancak sunulan belgelerin Kasım ayında yapılan duruşmada orjinal olduğu tescillenmişti. Daha sonra Paris’te yeni belge de sunulmadı.


Uzan’a kaç soru soruldu?


Bir gazetede Uzanlar’a 1.000 soru sorulduğu iddia edildi. Gazeteciler olarak böyle seksi başlıklar atmaya bayılırız. Hakan Uzan’a 420, Ali Cenk Türkkan’a 490, Cem Uzan’a da 70 soru sorulduğu iddia edildi. Cem Uzan’a sorulan soruların toplamı 15’tir. Hakan Uzan’a ise kaçışı ve saklandığı yer ile ilgili ekstra sorular da geldiği için sayı 15’ten biraz fazladır.


Bakan doğru söyledi mi?


Libananco davasının Paris duruşmaları sırasında Hakan Uzan ve Cem Uzan adeta şov yaparken ve Türk medyası bu ikiliyi görüntüleyebilmek için yarışırken Enerji Bakanı Taner Yıldız’a, “Türkiye böyle bir manzaraya nasıl müsade etti? Interpol tarafından aranan bir kaçak nasıl olur da ifade verir?” şeklinde bir soru da yöneltildi. Bakan Yıldız da 24 Mart’ta gazetelere yansıyan şu cevabı verdi:


“Kim ifade vermek istiyorsa bu konuda kısıtımız ve istemimiz olamaz. Kırmızı Bülten’le aranan Hakan Uzan’ın da oraya katılacağı belirtildi. Bizim kendilerini ifade etmeyle alakalı bir şerhimiz olamaz.”


Bakan böyle dedi ancak ya bilerek ya da bilmeyerek doğruyu söylemedi. Zira Enerji Bakanlığı’nı bu davada savunan Coşar Hukuk Bürosu ve ABD’li ortağı Fresfields Bruckhaus Deringer LLP tam iki kez Hakan ve Cem Uzan’ın hatta Ali Cenk Türkkan’ın da tanık olarak dinlenmesine itiraz etti. Türk tarafı son itirazını 13 Ekim 2009’da Freshfields antetli Aydın Coşar ve Lucy Reed imzalı evrakla yaptı. Ancak itiraz International Centre for Settlement of Investment Disputes tarafından reddedildi. Tanıkların dinlenmemesine yönelik itiraz mahkeme tutanaklarına da altta belgesini ortaya koyduğum şekilde yansıdı.


Peki bütün bunlar neden oluyor? En başta da dediğim gibi 21.5 milyar dolarlık inanılmaz bir davadan söz ediyoruz. Tam bir sinir harbi yaşanıyor ve taraflar psikolojik olarak birbirlerini yıpratmaya çalışıyor.


Haa son bir küçük düzeltme daha. Hakan Uzan’ı Paris’te kardeşi ile yemek yerken görüntülediğimiz haberde küçük bir ayrıntı vardı. Cuma günü Uzanlar’ın bir kutlama yemeği vereceğini belirtmiştim.


Bir başka gazete de Paris duruşmalarından sonra ‘Coşar Hukuk Bürosu o kadar hazırlıklıydı ki ve Uzanlar’ı o kadar köşeye sıkıştıran sorular sordular ki; morali bozulan Uzanlar kutlamayı iptal etti’ şeklinde bir haber yaptı.


O haberi masa başında yazan arkadaşlara Paris’te Matignon adlı gece kulübünü aramalarını tavsiye ederim. Baksınlar bakalım 26 Mart akşamı kulüpte 34 kişilik bir grup varmıymış ve kimin adına rezervasyon yapılmış?


Masa başı çalışmaya alışmışlarsa ve gece kulübünün numarasını bulmak bile zor geliyorsa beni arasınlar, vereyim numarasını...