Fransa'nın en saygın gazetelerinden Le Monde, 132 kişinin hayatını kaybettiği kanlı Paris saldırısına ilişkin bir başyazı yayımladı. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Jerome Fenoglio'nun kaleme aldığı başyazıda, "Fransa'yı parçalamak istediler. Bu çılgınlık karşısında tek bir cevabımız olabilir. Panik yerine vakur bir duruş. Ölüm saçanlara karşı kararlı mücadele. Kargaşaya karşı açık görüşlülük. Dehşete kapılmak yerine soğukkanlılık" ifadeleri yer aldı.
Zaman'ın çevirisine göre,
Le Monde'un başyazısından bazı bölümler şöyle:
Fransa savaşa girdi. Totaliter, kör ve korkunç şekilde cani bir terörizme karşı savaşa girdi. Ocak ayında yaşanan Charlie Hebdo ve Hyper Cacher saldırılarından bu yana zaten bunu biliyorduk.
Fransız halkının 14 Ocak'ta olağanüstü gösterisine, dünya demokrasilerinin liderlerinin dayanışmasına rağmen Cumhurbaşkanı, Başbakan ve istihbarat servisleri hep bize hatırlatıyordu: Tehdit henüz ortadan kalkmadı. Soru yeni bir saldırıların olup olmayacağı değil ne zaman olacağıydı. İşte o saldırı 13 Kasım'da Paris'te ve banliyösünde gerçekleşti. Bu trajedi gösterdi ki, Fransa'yı hedef alan teröristlerin caniliklerinde hiçbir sınır yok.
Fransa'da ilk defa teröristler canlı bomba saldırısı düzenledi. Fransa'nın paniğe sürüklenmesini, dehşete kapılmasını istediler. Fransa'yı parçalamak istediler. Bu çılgınlık karşısında tek bir cevabımız olabilir. Panik yerine vakur bir duruş. Ölüm saçanlara karşı kararlı mücadele. Kargaşaya karşı açık görüşlülük. Dehşete kapılmak yerine soğukkanlılık. Hepsinden önemlisi imtihana tabi tutulan milli birliğimizi korumak.
Soru işaretleri eksik olmuyor. Elbette bu sorular meşru ve cevaplanmalı. Birinci ve en mühim soru bu ülkenin güvenliğine ilişkin. Onlarca devlet başkanının katılacağı Uluslararası İklim Zirvesi'ne 3 hafta kala ülkemiz güvende mi? Hükümet olağanüstü hal ilan etti ve sınırları kapattı. Teröristlerin bize dayattığı savaşı yürütmemiz için bu gerekliydi. Ancak bizce hem iklim zirvesi hem de bölgesel seçimlerin tarihi değiştirilmemeli. Aksini yapmak teröristlerin şantajına boyun eğmek olurdu.
İkinci mühim soru terörle mücadele politikamıza dair. Tehditlere cevap verebiliyor muyuz? İki yıldan beri tüm demokratik ülkelerde olduğu gibi Fransa da, terörle mücadele için yasal ve polisiye tedbirlerini artırdı. Özgürlüklerle güvenlik arasındaki dengeyi korumaya çalışarak gereken önlemler alındı. Son haftalarda Fransız polisi, ülke içinde birçok terör saldırısı girişimini son anda önlemişti. Ancak 13 Kasım'da yaşanan trajik geceye ne yazık ki engel olamadı. Böylesine saldırılara karşı kesin bir çözüm yok. Polis devletine dönüşmek ya da hayal satmak dışında.
Üçüncü soru ise Fransa'nın dış politikası ve Afrika ve Ortadoğu'daki askeri operasyonları üzerine. Bu ölümcül kısır döngünün sebebi bu operasyonlar mıdır? Doğal olarak, Paris'in cihadizme karşı savaşı Fransa'yı hedef haline getiriyor. Ancak olayların sıralamasını doğru yapmak gerekiyor. Zira, Fransız hükümeti, bu operasyonlardan önce ülkemiz bizzat tehdit edildiği için terör örgütlerine karşı savaşıyor. Kim bu konuda harekete geçmemenin dokunulmazlık sağlayacağını iddia edebilir? Ne yapıp yapmadığımıza bakmadan bizimle biz olduğumuz için savaşıyorlar. Bu fanatizme karşı savaşta başarının şartlarından birisi de olduğumuz gibi kalabilmemizdir.