Ali Ağaoğlu, iş dünyasının en renkli isimlerinden birisi. Ağaoğlu, yoğun iş temposundan sıyrılmak için ise denize açılıyor, bilardo oynuyor ve araba kullanıyor. Araba tutkusu ile bilinen Ağaoğlu, Bentley, Maserati ve Lamborghini'den sonra Rolls-Royce Coupe da sipariş etmiş.
Ali Ağaoğlu kuşkusuz Türk emlak sektörünün en vizyoner ismi. Türkiye'de konut kavramının yeniden tanımlanmasına yol açabilecek birçok yeniliğin altında onun imzası var. Gecekondu semtlerine kurduğu lüks sitelerle önemli bir dönüşümün mimarı oldu. Türkiye, her ne kadar onu "MyWorld" projeleriyle tanısa da o daha 1980'li yıllarda Anadolu yakasının en yüksek apartmanlarını inşa ederek çok genç yaşlarda sektöründe marka olmayı başarmıştı...
Aslen Karadeniz kökenli olan Ağaoğlu, bilinenin aksine doğma büyüme İstanbullu. Elit kolejlerde okumuş. Lise son sınıfta babasının isteğiyle eğitimini yarıda bırakarak babasının yanında iş hayatına atılmış. Bir süre babasıyla çalıştıktan sonra kendi deyişiyle "kuşak çatışmasından ötürü" 1977'de yola kendi devam etme kararı almış. Babası dönemin varlıklı müteahhitlerinden olduğu için kendini asla "sonradan görme" olarak nitelendirmiyor. "20'li yaşlarda son model Mercedes'im vardı" diyerek şu an yaşadığı lüks hayatı çok genç yaşlarda yaşamaya başladığını söyleyerek bir bakıma eleştirilere de cevap vermiş oluyor.
Ağaoğlu ile Vaniköy'deki yalısınde yenilecek bir öğle yemeği için sözleştik. Bir süredir eşinden ayrı yaşayan Ağaoğlu, evini zevkine göre döşemiş. Evinde vakit geçirmekten çok hoşlanmasına rağmen bunun için zaman yaratamamaktan şikâyetçi.
Sohbetimiz esnasında evini öyle bir anlattı ki, merak edip yemeğin ardından Ağaoğlu ile yalıda kısa bir tur atma ihtiyacı duydum. Hatta fotoğraf çekilmemesi karşılığında en üst kattaki özel odasını da dolaştırma teklifinde bulundu.
Şunu itiraf etmeliyim ki, Ağaoğlu'nun sözünü ettiği odaya girdiğimde hayatım boyunca gördüğüm en ilginç mekânlardan biriyle karşılaştım. Evdeki genel sadeliğe taban tabana zıt bir oda vardı karşımda. Büyüklüğü ortalama bir daire kadardı. Bütün tavanı kaplayan ayna, su yatağı, odaya hâkim olan mor renk ve bol aksesuar odaya oldukça farklı bir hava getirmişti. "Burası benim dinlendiğim yer" diyor Ağaoğlu odayı anlatırken.
Kuşkusuz Ağaoğlu'nun en önemli özelliği, Karadeniz insanının kıvrak zekâsına sahip olması. Birçok stand-up'çıyla rekabet edecek kadar da esprili bir kişiliğe sahip oluşu. Bu özelliği yaptığımız röportajda da kendini gösterdi. Yaklaşık iki saatlik sohbet boyunca röportaj birçok kez kahkahalarla kesildi. Zaman zaman "Kapat şu teybi bak ne anlatacağım" diyerek onu magazin sayfalarında manşetlere çıkaran olaylardan örnekler verdi.
Eviniz gerçekten çok güzel.
Evet ama pek tadını çıkarttığımı söyleyemem. Çalışanlar benden daha çok yalının keyfini çıkarıyor. Sabah 7'de kalkar kahvaltı ederim. 8'de de evden çıkarım zaten. İş ne zaman biterse o zaman dönerim.
Bu kadar masraf etmişsiniz, evin keyfini nasıl çıkarıyorsunuz?
Orasını karıştırma. Çıkarıyoruz çok şükür (Gülüyor).
Gelen gideniniz çok mudur?
Var bir şeyler işte (Gülüyor).
Anlaşıldı, bu konulara girmeyelim en iyisi. Peki, lüks yaşam sizin için ne ifade ediyor?
Lüksü severim. Çok şükür imkânım da var, alıyorum. 70'li yıllarda bile son model Mercedes'im vardı benim. Babam varlıklıydı. Yani başkaları gibi sonradan görme değilim. Her şeyin en iyisini almaya çalışırım.
Çok para harcar mısınız peki?
Ben para kazanmayı iyi bilirim. Harcamayı pek iyi bilmem. Araba ve giyim kuşam dışında doğru düzgün para harcamam.
Eli açık biri olduğunuzu biliyorum. Çok istekle karşılaşıyor musunuz?
Karşılaşmaz mıyım? Herkes "Anan var mı" diye soruyor, kimse "Baban var mı" diye sormuyor. (Gülüyor) Ne yalan söyleyeyim herkes bir şey istiyor. Ama hepsine cevap vermem de zaten mümkün değil. Ama insanları mümkün olduğunca kırmamaya çalıştığımı söyleyebilirim.
İş dışında neler yaparsınız kafanızı dağıtmak için? Spora merakınız var mı mesela?
Spordan anlamam. Sadece şınav çekerim (Gülüyor).
Ben sizin gençlik yıllarınızda epey spor yaptığınızı duymuştum.
Doğru. Ortaokul ve lise döneminde atletizmle yakından ilgileniyordum. Türkiye çapında derecelerim de oldu. Ama sonra iş hayatına girince vakit ayıramamaya başladım.
Karadenizlisiniz. Denize tutkun olmalısınız. Yüzmüyor musunuz?
Açıkçası pek denize girmiyorum. Suyu daha çok jakuzide görüyorum ben (Gülüyor). Zaten çok iyi yüzme de bilmem ben. Derinlerde pek yüzemem.
Yalının önünde demirlemiş bir tekneniz var ama?
Onu daha çok ulaşım amaçlı kullanıyorum. Gezmek için başka bir teknem var. Yüzmeyi fazla sevmesem de tekneyle gezmek beni rahatlatır.
Evinizde bir bilardo masası gördüm. İyi oynar mısınız?
Bilardoyu iyi oynarım. Yatılı okuduğum için bilardo o dönemde en önemli eğlencelerimizden biriydi. O yüzden evlerimde bilardo masası mutlaka olur. Zaman zaman arkadaşlarımı davet eder maç da yaparım. Doğaya çok meraklıyım. Hayvanlarla ilgilenmek beni dinlendirir.
Kaç tane hayvan besliyorsunuz?
Çok. Sayısını gerçekten bilmiyorum. 30 civarında köpeğim var. Kilyos'taki çiftlik evde duruyorlar. Küçük yaşlardan beri hayvan beslerim. Ceylandan tavuskuşuna, keklikten tavuğa kadar onlarca hayvanım var. Kendi tavuklarımın yumurtalarını yemeye özen gösteriyorum.
Araba merakınız dillere destan. Kaç tane arabanız var?
Tam bilmiyorum. 10'un üzerinde ama. Fakat beni heyecanlandıran arabalarım Bentley ve Lamborghini.
Hangisini daha çok seviyorsunuz?
Valla Bentley'in cabrio'sunu özel siparişle almıştım. Çok rahat ettiğim bir araba. Bütün arabalarım güzel ama Bentley'i kullanmaktan çok keyif alıyorum.
Bu kadar arabalara meraklı biri için ilk arabanın yeri kuşkusuz önemlidir.
1970'li senelerde Amerikan arabaları çok modaydı. Benim de ilk arabam 68 model bir Chevrolet'ydi. Daha sonra Alman arabaları kullanmaya başladım. O zamanlar babamla çalışıyordum. Babamla ayrıldıktan sonra kendi paramla aldığım ilk araba ise 1976 model Osmobil oldu. Dönemin koşullarına göre çok iyi arabalar kullandım gerçekten.
Hızı seviyorsunuz değil mi?
Çok seviyorum. Yavaş araba kullanmaktan hiç zevk almam ben. İstanbul'dan çıktım mı 2-2.5 saatte Ankara'ya gitmem lazım benim.
Maksimum hızınız ne oldu?
335 km'yi gördüm. İnanılmaz bir zevkti. Yüksek hızla virajlara girmek çok keyifli.
Bu kadar hızlı gidiyorsunuz, peki herhangi bir ileri sürüş eğitimi aldınız mı?
Hayır almadım. Genlerden geliyor. Doğuştan ileri sürüş teknikleri ile donatıldım ben (Gülüyor).
Şehir içinde de böyle kullanıyorsanız çok ceza yiyorsunuzdur siz.
Valla yakalarlarsa yazarlar. Polisler genelde göremiyor beni.
Ama sizi Bebek'te sık sık Lamborghini'nizle görüyorlarmış.
(Gülüyor). Valla ne yalan söyleyeyim Lamborghini çok dikkat çeken bir araba. Onunla gezmek çok hoşuma gidiyor. Pencere açık oldu mu kızlar içeri telefon numarası falan da atıyor (Gülüyor).
O zaman siz bütün camları açık bırakıyorsunuzdur Ali Bey.
(Gülüyor). Araba gerçekten çok güzel. (Konuyu değiştiriyor). Ama bir adam da parayla ancak bu kadar işkence çeker kardeşim. O lükse rağmen Lamborghini rahat bir araba değil. Bir de ben koltuklarını değiştirdim, yarış arabası koltuğu taktırdım. Binerken inerken çok zorlanıyorum.
Bu aralar gözünüze kestirdiğiniz bir otomobil var mı?
En son bir Maserati aldım kendime. Rolls-Royce'un coupe versiyonunu da sipariş ettim. Yakında beni Rolls-Royce ile yollarda görmeye başlarsınız.
Bugüne kadar arabalara ne kadar harcadınız?
Hiç hesaplamadım. Ama çok para harcadığımı söyleyebilirim.
İşe helikopterle gidip geliyor
Ali Ağaoğlu, vakit nakittir felsefesinden hareketle hava ve deniz ulaşımını da sıkça kullanıyor. Yaklaşık 20 yıldır helikopter kullanan ve bunu bir ulaşım aracı olarak gören ilk işadamlarından olan Ağaoğlu, uzak noktaların tümüne helikopterle gidip geliyor. Özellikle şehirlerarası yolculuklarını helikopterle gerçekleştiriyor. Ağaoğlu eskiden kiralık helikopter kullanırken bundan beş sene önce kendi helikopterini satın almış. Fakat bunca uçuş tecrübesi olmasına rağmen, helikopter kullanmayı hiç denememiş. Neden diye sorduğumda ise "Düzgün kullanmam ben şimdi, ters falan gitmek isterim. Başıma bela açmayım diye denemedim" yanıtını alıyorum. Ağaoğlu helikopter dışında teknesini de sık kullanıyor. Eğer toplantısı veya görüşmesi deniz kıyısında ise yalısının önünde demirli teknesini kullanmayı tercih ediyor. İki teknesi var. Birini sadece ulaşım için diğerini ise mavi yolculuklar için kullanıyor. En son geçen ay ailesiyle kısa bir "mavi yolculuk" gerçekleştirmiş.
Ağaoğlu buluşmaları düzenliyor
Ağaoğlu, yaklaşık 4 bin kişilik geniş bir ailenin mensubu. Her ne kadar aile bağları sıkı olsa da böylesine kalabalık bir topluluğun tümüyle yakın ilişki içinde olmak kuşkusuz mümkün değil. Öte yandan aslen Oflu olmasına rağmen baba toprağını en son 30 yıl önce ziyaret etmiş.
İşte bu sebepler Ali Ağaoğlu'nu geleneksel aile buluşmalarını organize etmeye zorlamış. Bu sene 11. gerçekleşecek "Ağaoğlu buluşmaları" Bursa'daki My Resort Hotel'de gerçekliyor ve çarşamba günleri başlayıp üç gün sürüyor. Ağaoğlu, akrabaların önemli bir bölümünün Of'tan göç etmesi nedeniyle bu buluşma için Türkiye'nin dört bir tarafından otobüs kaldırıyor. Böylelikle 800-900 civarında aile bir araya gelmiş oluyor. Ali Ağaoğlu şu ana kadar hiçbir buluşmayı kaçırmamış. Ne kadar yoğun olursa olsun, üç gün boyunca o da otelde akrabaları ile birlikte kalıyor. Karadeniz bölgesinin ünlü sanatçılarını da eğlencelere davet etmeyi atlamıyor.