Los Angeles Times Editör Kurulu*
(6 Nisan 2017)
Donald Trump Başkan Barack Obama’nın ABD’de doğmadığı yönündeki çılgınca komplo teorisini dile getirmeye başlaması, 2011’de bile yeterince kötüydü. Ama en azından Trump o zamanlar sadece sıradan bir vatandaştı. Obama’nın “kutsal seçimler sırasında kendi telefonlarını dinletecek kadar düştüğünü” öne sürdüğü geçen ayki tweet’i attığı sırada ise, selefini ağır bir şekilde itham eden bir başkandı.
Trump, sağcı medyadan öğrendiği bir komplo teorisi konusunda fikrini değiştirebilecek yargı kurumlarına ve istihbarat yetkililerine danışmadan, saçma sapan bir suçlamayı halkın önünde dile getirdi. FBI direktörü bu teoriyi çürüttükten sonra Trump, hızla aslında telefonlarının dinlendiğini söylemek istemediğini öne sürdü. Artık birçok kişi, ABD’nin yeni başkanının gerçek olmayanlar ve yarı gerçekler arasında gidip geldiğini, sözlerinin ciddiye alınamayacağını biliyor.
Daha da kötüsü ise, verdiği yanlış bilgilerin tüyler ürpertici düzeyde olması. Güvenilmes internet sitelerinden gelen ve durmak bilmeyen komplo teorileri, tabloid gazetelerdeki doğrulanmamış spekülasyonlar. Trump bağnazca uydurulmuş hikayelere, televizyondaki sohbet programlarında duyduklarına kolayca inanabilir.
Örneğin 6 Kasım 2012’de attığı tweet’te “Küresel ısınma, ABD’nin üretimdeki rekabet gücünü engellemeye çalışan Çin tarafından kendisi için yaratılmış bir fikir” diye yazmıştı. 27 Kasım 2016’da attığı tweet’te de “Delegelerin oylarının büyük bölümünü almanın yanı sıra, yasa dışı olarak oy kullananları çıkardığımızda halkın oylarının büyük bölümünü de kazandım” ifadesini kullanmıştı.
Bu içler acısı ancak endişe veren bir durum. Trump Twitter’dan selefine vahşi, paranoyakça ve gerçekliği doğrulanmamış suçlamalar yöneltmekte kendisini özgür hissediyorsa, ülke onun Kuzey Kore’nin füze denemesi, Rusya’nın Avrupa’daki askeri hareketliliği ya da ABD’de yaşanan bir doğal felaket konusunda söylediklerine neden inanmalı? Kanıtlanmamış, komplo niteliğindeki ve hatta ırkçı teorilere inanma konusundaki istekliliği, azınlıklarla ilgili korkunç basmakalıp bilgileri destekleyen uzun hikayeleri tekrar tekrar anlatmasından açıkça belli oluyor. New Jersey’de Arap nüfusunun yoğun olduğu bölgede binlerce kişinin 11 Eylül’de Dünya Ticaret Merkezi’nin yıkılışını sevinç çığlıkları içinde izlediğine dair artık ünlü olan iddiası, hiç kimsenin doğrulayamadığı şaşkınlık verici bir söylenti. PolitiFact sitesi, bu iddiayı ‘kimsenin inanmadığı bir yalan’ kategorisine almıştı.
Trump’ın beyazlara yönelik cinayetlerin yüzde 81’inin siyahlar tarafından işlendiği yönündeki hatalı suç istatistiklerini Twitter’da paylaşması (gerçek rakam yüzde 15). Ya da birkaç defa beyaz milliyetçilerin tweet’lerini retweet’lemesi (örneğin Hillary Clinton’ın ve Davut yıldızının fotoğraflarının birlikte kullanılması). Kibarca söylersek onun ana akım dışındaki fikirlerle bu kadar çok ilgilenmesi, bazı tuhaf yatak arkadaşlıkları doğruyor. Trump’ın üst düzey yardımcısı Steve Bannon’ın yöneticisi olduğu tartışmalı sağcı site Breitbart.com’da yayınlanan tüm görüşlerin, Bannon’a ait olduğunu söylemek adil olmaz. Ancak Trump’ın yardımcılığına neden saçma ve bağnazca söylentiler arasında dolaşan bir adamı getirdiğini sormak kesinlikle adil olur.
Elbette ki Trump göreve geldiğinde birçok kişi, onun komplo teorilerini ve korku hikayelerini geride bırakacağını umuyordu. Belki de ‘onu (Hillary Ckinton) köşeye sıkıştır’ çığlıkları, Meksikalı tecavüzcülerle ilgili korku hikayeleri, ırkçı sloganlar ve Ted Cruz’un babasının Lee Harvey Oswald’la ilişkili olduğu iddiaları, sadece oy toplamak içindi ve seçimler sona erdiğinde yok olacaktı.
Ama öyle olmadı. Trump kampanya sürecinde olduğu gibi bugün de, telefon dinleme iddiası, yemin törenine katılım, sahte oylar gibi konularda boş boş konuşmaya hevesli görünüyor. Ve asıl sorun şu ki, o artık televizyonda palavra atan biri, Howard Stern’in boşboğaz konuğu, kendi reklamını yapan bir emlak kralı ya da Cumhuriyetçilerin seçilmesi zor adayı değil. O artık ABD Başkanı ve inanılmaz bir güce sahip olduğu görevinin güvenilirliğinin, her iki partiden siyasetçilerin çürüttüğü saçma sapan fikirlerle suiistimal edilmesine izin veriyor.
* Los Angeles Times, ‘Times Editör Kurulu’
Bu yazı ilk olarak Latimes.com'da yayımlanmıştır