Gündem

Kusur polislerin değil İçişleri Bakalığı'nın

Yargıtay, mahkeme kararı olmaksızın yasa dışı telefon dinlemesi yapılmasında, İçişleri Bakanlığı'nı kusurlu buldu.

19 Eylül 2009 03:00

Yargıtay, mahkeme kararı olmaksızın yasa dışı telefon dinlemesi yapılmasında, İçişleri Bakanlığının kusurlu olduğuna hükmetti.

Mahkeme kararı olmaksızın telefon görüşmeleri dinlenen Fuat A, İçişleri Bakanlığı aleyhine tazminat davası açtı. İçişleri Bakanlığı da bu kişiye tazminat ödemek zorunda kaldı. Ancak İçişleri Bakanlığı, Fuat A'ya yasa dışı dinleme nedeniyle ödediği tazminatın, dinlemeyi yapan emniyet görevlilerinden alınması istemiyle mahkemeye başvurdu.

Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi de ''davalı emniyet görevlilerinin, gerçekleşen zarardan kasıt ve ihmalleri nedeniyle sorumlu oldukları, davacı İçişleri Bakanlığının dava dışı kişiye ödediği parayı davalılardan rücu hakkının doğduğu'' gerekçesiyle davayı kabul etti.

Yasa dışı dinlemeleri yaptıkları iddia edilen Mustafa G, Ahmet Ö. ve diğer emniyet mensuplarının bu kararı temyiz etmeleri üzerine, dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne geldi.

Daire, yasa dışı dinleme yapan emniyet görevlilerinin tazminatla sorumlu tutulmuş olmalarını usul ve yasaya uygun bulmayarak, Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararını oy birliğiyle bozdu.

Dairenin kararında, yasa dışı telefon dinleme iddialarının ardından İçişleri Bakanlığınca başlatılan soruşturma sonucu, ''bazı Ankara Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin, yasal kurallara uymadan telefonları dinlediklerinin öne sürüldüğü'' belirtildi.

Kamuoyunda ''Telekulak Davası'' olarak yer alan haberler sonucu telefon konuşmaları dinlenen kişiler tarafından idare mahkemesinde çeşitli davalar açıldığı anımsatılan kararda, İdare Mahkemesince, ''Anayasa ile güven altına alınan haberleşmenin gizliliği esasının göz ardı edilerek, konuşmaların idare ajanlarınca dinlenmesinde idarenin ağır hizmet kusuru bulunduğunun kabul edildiği'' vurgulandı.

Anayasa'nın 129. maddesi ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13. maddesine göre, ''idarenin, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan dolayı ödemek zorunda kaldıkları tazminatı, sorumluluğu saptanan görevlilerden rücu etme hakkı bulunduğu''na işaret edildi.

Kararda, bu nedenle öncelikle davalı emniyet görevlilerinin olayda sorumlu tutulup tutulmayacaklarının belirlenmesi gerektiğine işaret edildi.

Dairenin kararında, davalılara yöneltilen eylemin, ''Ankara İl Emniyet Müdürlüğünün 9. katında, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı ve Taşra Üniteler Kurulu Görev ve Çalışma Yönetmeliğine uygun biçimde kurulmuş teknik dinleme odası bulunmasına karşın, İstihbarat Daire Başkanlığının bilgi ve onayı alınmadan aynı binanın 8. katında teknik kurallara aykırı olarak Değerlendirme Bürosu içinde ayrı bir dinleme odası kurdukları, yasal düzenlemelere aykırı olarak sözü edilen dinleme odasında mahkeme kararı olmaksızın telefonları dinlettikleri, yine çok sayıda telefonu mahkeme kararı ile verilen sürelerden daha uzun süre dinlettikleri, olay ortaya çıkınca da bazı dinlemeleri bilgisayar hard diskinden sildikleri'' iddialarına dayandığı belirtildi.

Kararda, iddialar doğrultusunda davalılar hakkında görevi ihmal ve görevi kötüye kullanma suçlarından açılan ceza davasının, 4616 sayılı Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun gereği, kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verildiği anımsatıldı. Ceza davasında, itiraz eden davalılar yönünden kanıt yokluğu nedeniyle beraat kararı verildiği de ifade edilen kararda, ayrıca soruşturma sonucu verilen disiplin cezalarının da idare mahkemesince iptal edildiği hatırlatıldı.

Davalıların, Emniyet Müdürlüğünde görevli kamu personeli olduğu kaydedilen kararda, şöyle denildi:

''Yasal düzenlemelere uygun bir dinleme odası varken idarenin bilgisi dışında, aynı binanın bir başka katında ayrı bir dinleme odası kurulmasının büyük teknik destek ve zorluk gerektireceği göz ardı edilemez. Ayrıca, davalıların bu zorluğa katlanarak teknik dinleme odası kuracaklarının kabul edilmesi de hayatın olağan akışına aykırı olacaktır.

İdarenin böyle bir birimin hangi gerekçe ve gereksinime dayalı olarak kurulduğunu ve faaliyetlerini araştırması, denetim  görevini yapması gerekecektir. Bu denetim görevinin yerine getirilmemiş olması idarenin kendi kusurundan doğmaktadır. Yerel mahkemece, davalıların kişisel kusur ve sorumluluklarının kanıtlanmadığı gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken davalıların tazminatla sorumlu tutulmuş olmaları usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.''