AK Parti Genel Başkanvekili Numa Kurtulmuş, Suudi Arabistan'ın İstanbul Konsolosluğu'nda öldürülen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın hukuki boşluktan dolayı işlendiğini belirterek "Bundan sonra bu tür cinayetlerin işlenmemesi, bu tür hukuksuzlukların ortaya konmaması için bu fırsatla Viyana Sözleşmesi yeniden gözden geçirilmeli." dedi.
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, beraberinde AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Jülide Sarıeroğlu ile Adana'da görev yapan basın mensuplarıyla, Hayme Ana Kına Konağı'nda bir araya geldi.
Burada konuşan Kurtulmuş, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesine ilişkin şöyle konuştu:
"Türkiye gündeminin değil, dünya gündeminin bir numaralı olayı rahmetli Kaşıkçı olayıdır. Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'na 2 Ekim'de girdikten sonra dünyaca ünlü bir gazetecinin bir daha çıkmaması ve arkasından gelen bilgiler, bulgularla birlikte zaman içerisinde her elde edilen detayla bu meselenin planlı, önceden planlanmış vahşi bir cinayet olduğunu ortaya koydu. Henüz cesede ulaşılmadığı için bu anlamda bütün detaylarıyla mesele aydınlatılmamış ama Suud yönetiminin açık itirafı, orada delillerin üst üste konulmasıyla ortaya çıkan tablo son derece açıktır. Dünyanın en önemli metropollerinden birisi olan İstanbul şehrimizde, bir ülkenin kendi egemenlik sınırları içerisinde kabul edilen konsolosluk binası içerisinde son derece vahşi ve hunharca bir cinayet işlenmiştir ve dünya kamuoyu olayı yakinen takip ediyor."
"Viyana Sözleşmesi gözden geçirilmeli"
Kaşıkçı olayı ile dünyanın Viyana Sözleşmesi hükümlerini de tartışması gerektiğine işaret eden Kurtulmuş, "Bu olay Viyana Sözleşmesi'nin uluslararası alanda, konsolosluklara, misyon şefliklerine sağlamış olduğu hukuki bir boşluktan istifa edilerek işlenmiş bir cinayettir" dedi.
Kurtulmuş, konsolosluk binasının Suudi Arabistan toprağı sayılmasından dolayı Türkiye'nin oraya müdahale edememesinin Viyana Sözleşmesi'ni tartışmaya açtığını aktaran Kurtulmuş, "Bundan sonra bu tür cinayetlerin işlenmemesi, bu tür hukuksuzlukların ortaya konmaması için bu fırsatla Viyana Sözleşmesi yeniden gözden geçirilmeli ve ülkelerin bu diplomatik korunulmazlık maskeleri altında bir takım konsolosluk ya da büyükelçilik binalarında olabilecek benzeri şer eylemlerinin vaktinde önlenmesinin hukuki yolunun açılması gerekir" dedi.
Kaşıkçı olayının ardından Hac ibadeti için Suudi Arabistan'a gidecek milyonlarca Müslüman'ın emniyeti konusunun gündeme geldiğini anlatan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Suudi Arabistan yönetimi bu olayın bütün detaylarıyla ortaya çıkarılmasına yardımcı olması lazım. Yoksa, dünyanın dört bir yanından Suudi Arabistan'ı ziyaret edecek Hacı adaylarının, oraya gidecek olan yüz milyonlarca insanın, 'Acaba başımıza ne gelir?' korkusunu yaşamaları telafi edilebilecek bir korku değildir. Suudi Arabistan Kralı'nın bu konuda, İslam dünyası üzerindeki önemli sıfatının gereğini yerine getirmesi boynunun borcudur."
Doğu Akdeniz'deki gelişmeler
Kurtulmuş, Doğu Akdeniz'deki gelişmelere ilişkin de şu değerlendirmelerde bulundu:
"Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin meseleyi oldu bittiye getirerek Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de petrol ve doğal gaz arama çalışmalarını engellemesi uluslararası hukuka bütünüyle aykırıdır. Bu çerçevede, Rum tarafı bir deneme yapmış ve Türkiye'nin bu durum karşısında takınabileceği tavrı test etmek istemiştir. Barbaros Hayrettin Paşa Gemisi'nin engellenmesine karşı ortaya koyduğumuz tavır açık ve nettir. Türkiye ne kendisinin ne de Kuzey Kıbrıs Türk yönetiminin Doğu Akdeniz'deki haklarını asla başkalarına çiğnetmeyecek bu arama faaliyetlerinin devam etmesi konusunda ortaya çıkabilecek engelleri bütünüyle ortadan kaldırabilecek güçte ve kararlılıktadır. Bu olay üzerinden Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin ya da Yunanistan'ın bir şekilde Doğu Akdeniz'de gerilim artıracak adımları atmamasını ümit ve temenni ediyoruz."
"Cumhur İttifakı bir şekilde sürdürülecektir"
Kurtulmuş, Cumhur İttifakı konusunda da açıklama yapmak istediğini belirterek, şunları kaydetti:
"Cumhur İttfakı masa başında sağlanmış bir ittifak ya da sadece seçime dönük bir işbirliği olarak tasarlanmış bir ittifak değildir. Cumhur İttifakı, 15 Temmuz gecesi meydanlarda darbeye karşı direniş esnasında oluşmaya başlamış olan önemli ve milletin gönlünde oluşmuş bir ittifaktır. Cumhur İttifakı'nı af konusu gibi, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusu gibi, seçim ittifakı gibi münferit konulardan ayrı tutmaya özen gösteriyoruz. Cumhur İttifakı, cumhurun gönlünde doğan, hala varlığını ve dirliğini koruyan ittifaktır. Türkiye'nin temel meselelerinde, AK Parti ile MHP arasındaki başlamış olan bu dayanışma bir şekilde sürdürülecektir. Temel meselelerden kastımız, teröre karşı mücadele, FETÖ, PKK/PYD'ye karşı mücadele ve özellikle Türkiye'nin dışarıdan gelen bir takım ekonomik saldırılara karşı mücadelesinde bu iş birliği önümüzdeki dönemde de sürdürülecektir. Çünkü milletin böyle bir talebi vardır. Dün zaten TBMM'de EYT konusunda MHP'nin takınmış olduğu tavır da bu milletin gönlündeki ittifakı ciddiye aldıklarını gösteren bir tavırdır. Bundan dolayı bu Cumhur İttifakı meselesini seçim işbirliğinden ayrı ayırt ederek konuşmanın daha doğru olduğu kanaatindeyiz."
Kurtulmuş, 24 Haziran seçimlerinde MHP ile yapılan iş birliğinin hukuki bir altyapısı olduğunu, buradan çıkan siyasi manzaranın Türkiye'nin lehine geliştiği aktararak, "Yerel seçimlerin doğası ve şartları gereği böyle bir hukuki zemin olmadığından iki partinin iş birliği yapması mümkün değildi. Bu Cumhur İttifakı'nı ortadan kaldırmaz ve ittifak korunacaktır." ifadesini kullandı.