İhsan Dağı
(Zaman, 17 Ağustos 2012)
Kürt siyasetinde derin çatlak
Şiddet üzerine kurulan siyasetin meşruiyeti savunulamaz. Korku ve dehşet belki sindirir insanları bir süre ama tepki de içten içe kaynar. PKK'nın ve siyasal uzantılarının başına gelen bu. Şiddet politikası giderek büyük tepki yaratıyor; sadece Türkler arasında değil, Kürtler ve Aleviler arasında da.
Dersim Milletvekili Hüseyin Aygün'ün kaçırılması bu anlamda bir dönüm noktası olacak gibi. Salıvermenin 48 saat içinde gerçekleşmesi önemli ölçüde tepkilerin sonucu. Bakın, MHP Genel Başkanı Bahçeli bile olayı milli iradeye 'darbe ve hakaret' diye niteledi ve hükümeti 'devletin tüm imkanlarını kullanarak kaçırılan milletvekilini sağ salim bulmaya' çağırdı. Başbakan Erdoğan tepkisini ifade etti. En önemlisi ve etkilisi de kuşkusuz Dersimlilerin tepkisiydi. Milletvekillerinin kaçırılması tüm bölgeyi harekete geçirdi; derin bir öfke doğdu PKK'ya karşı bölgede yaşayan Alevi ve Kürt gruplar arasında. BDP'nin 'alıkoyma' açıklamasındaki duyarsızlık ve topu hükümete atma gayreti daha da artırdı bu öfkeyi.
Hüseyin Aygün'ün salıverilmesinin ardından yaptığı açıklamalarla olay bambaşka iki yönde gelişmeye başladı. Bir yandan Aygün'ün kendisini kaçıranları 'arkadaş' olarak nitelemesi, kaçırılma sürecini 'iki günlük dağ maceram' demesi, ayrıca PKK'lıların barış istedikleri mesajını vermesi 'PKK propagandası yaptığı' iddialarını gündeme getirdi.
Hüseyin Aygün'ün yaptığı yumuşak, nazik açıklamalara MHP tepkili, AK Parti'den de tepkiler var. Aygün'ün yumuşak hatta şefkatli açıklamaları CHP'yi ise ayağa kaldırdı. Buna da şaşırmamak lazım; CHP, son dönemdeki çırpınışlarına rağmen tabanı ve tavanıyla Türkiye'nin en ulusalcı hareketi. Bazıları, Kılıçdaroğlu'nun 'yeni CHP'sini gömmek, CHP'nin ucundan kıyısından başladığı 'Kürt açılımını' bitirmek için Aygün'ün açıklamalarını altın bir fırsat olarak görüyorlar. CHP içinde 'güç mücadelesi'nin ve 'kimlik karmaşası'nın bitmediğini gösteren gelişmeler bunlar.
Olayların geliştiği ikinci hat bence çok daha önemli; PKK'nın tabanıyla arası açılıyor, işbirliği yapabildiği bazı bölgesel unsurlarla ilişkisi bozuluyor. Kısaca PKK yaptığı eylemlerle bölgede eleştirilmeye başlanıyor, deşifre ediliyor.
Dersim'de olup bitenlerin PKK üzerinde ciddi yansımaları olacağını düşünüyorum. Bu olay Alevi Kürtlerin PKK'ya verdiği desteğin ve BDP'ye verdikleri oyların sonu anlamına gelebilir. PKK, Hüseyin Aygün'ü kaçırmakla ne yapmaya çalıştı? Ya propaganda yapmak veya gözdağı vermek. Peki sonuç? Tam tersi. Propaganda sempati değil antipati yarattı ve Kürt Alevilerini PKK-BDP'den koparacak bir süreci başlattı. Gözdağı verebildiler mi? Hayır. Aksine, PKK'nın kendisi baskılara dayanamayıp Aygün'ü 48 saat içinde serbest bıraktı.
Orhan Miroğlu dünkü Taraf yazısında, "PKK Kürt toplumunda siyasi çoğulculuk istemiyor, siyasi çoğulculuğun mümkün hale gelmesini, kendi muhayyel iktidarı için bir engel görüyor. Alevi ve Sünni Kürtler arasında 'Hüseyin Aygün'lerin çoğalmasından korkuyor." diyordu. Çok yerinde bir tespit. Çünkü bu Hüseyin Aygün'ler şiddet karşısında siyaseti temsil ediyorlar. Üstelik konuşmaları da PKK'nın meşruiyetini yerle bir ediyor.
Dün Radikal'e verdiği röportajda; "BDP ve PKK uzun zamandır Dersim üzerinde yoğun baskı uyguluyor. Dersim'de hem uzun yıllardır faaliyet yürütüyor hem de tutunamıyor... Seçim döneminde üzerimde özel baskı uyguladılar, kara propaganda yaptılar. CHP'de yer alanların hain olduğu yönünde. Oysa demokrasiler seçmen endekslidir. Öyle yapmıyorlar, halkı suçlayan bir tavır aldılar... PKK Dersim'de kendisi dışında hiçbir güç istemiyor. Bana dönük hamle de bu politikanın uzantısı... PKK zaten Dersim'de başka bir görüşe tahammül etmiyor. Hiçbir görüşe saygısı yok. Seçim döneminde bizim bürolar taşlandı, malzemeler kırıldı. Korkunç şeyler oldu... BDP'ye böyle bir baskı uygulayan var mı? BDP'nin Dersim'de bize uyguladığı politika kendine 90'lı yıllarda uygulanan şiddet politikasının aynısı."
Bütün Türkiye'nin bugün daha da net duyduğu bu görüşler 'PKK propagandası' mı? Elbette değil, PKK'nın bölgede yaşayan bir Kürt ve Alevi siyaset adamı, sivil toplum aktivisti tarafından deşifresi... Aygün olayı şiddetin siyaseti yenemeyeceğini gösterdi. Bundan hem PKK'nın hem de devletin ders çıkarması gerek.