Gündem

Kürşat Bumin: Benim için zor bir yazı

Yeni Şafak okurları bazı köşe yazarlarımızın sütunlarında dile getirdikleri Mirzabeyoğlu'nun 12 yılı aşan

03 Aralık 2011 02:00


Kürşat Bumin, Yeni Şafak - 3 Aralık 2011

Yeni Şafak okurları bazı köşe yazarlarımızın sütunlarında dile getirdikleri Mirzabeyoğlu'nun 12 yılı aşan (büyük bir kısmı tek kişilik hücrede geçen) mahkûmiyetini konu edinen yazılarından haberdardır mutlaka. Konu sadece gazetemizde değil bazı başka yayınlarda da işlendi. Dönemin DGM'si (yani şimdinin "Özel Yetkili Mahkemeleri"!) tarafından hakkında "ölüm cezası" verilen ve bilahare bu cezanın mevzuattan defedilmesi sonucunda ağırlaştırılmış müebbet hapise çevrilen cezasının bir "iade-i muhakeme" sonucu tekrar gözden geçirilmesi talep ediliyor. Çünkü Mirzabeyoğlu'nun hiçbir delil bulunmamasına rağmen yazdığı kitaplarla örgüt üyelerini yönlendirdiği iddiasıyla yargılanıp mahkûm edildiği hatırlatılıyor. Mirzabeyoğlu'na kesilen bu biletin "28 Şubat" dönemi adaletinin iyi bir örneği olduğunun unutulmaması isteniyor.

Birkaç gün önce değerli bir okurum bana Mirzabeyoğlu konusuna (da) girmemin gerektiğini duyurdu. Haksız değildi bu isteğinde. Madem ki -son olarak Cihan'ın tutukluluğu meselesinde- ülkedeki adaleti gözden geçiriyorduk, Mirzabeyoğlu'nun başına gelenler de köşemde yer almalıydı. Kendisine özetle şöyle bir cevap verdim: "Haklısınız unutmuş değilim. Gecikmemin nedeni dosyaya henüz hakim olmamamdır. Ama belki pek yakında..."

Dolayısıyla bu çerçevede dersimi çalışmaya başladım. Mirzabeyoğlu dosyasına hepten yabancı değildim tabii ki. Hakkında ölüm cezası kesilen bu kişinin yara bere içindeki yüzüyle duruşmaya çıkarıldığını tabii ki ben de hatırlıyordum. Hatta bu çerçevede "yara bere içinde" bırakılmış bu yüz hakkında dönemin gazetelerinde sıkılmadan müstehzi ifadelerin kullanıldığını da unutmuş değildim.

İnternet sağ olsun, yerine getirmeye koyulduğum dersime çok yardımcı oldu. Hakkında yayımlanmış epeyce yazı okudum. YouTube'de hakkında yer alan epeyce videoyu izledim. Mirzabeyoğlu'nu unutturmak istemeyen Furkan gibi dergilere de göz attım. Avukatı ile yapılan röportajı da unutmadım... Bu arada bugüne kadar okumadığım şiirlerinden bazılarıyla tanışmış da oldum.

Avukat Ali Rıza Yaman'ın müvekkilinin mahkûmiyeti ve infaz şartları hakkında verdiği bilgiler çok önemliydi. Yaman, kendisiyle yapılan röportajda "Salih Mirzabeyoğlu tam olarak neyle suçlanıyor?" sorusunu şöyle yanıtlıyordu: "Tam olarak neyle suçlandığını, hangi suçtan dolayı ceza aldığını biz de bilmiyoruz. Herkes herkese suç isnad eder. Ancak mühim olan şahsın o suçu işleyip-işlemediği, bunun tespiti ve verilecek cezanın o suça uygunluğudur."


Avukatı Mirzebeyoğlu'nun "mevcut anayasal düzeni silah yoluyla değiştirmeye teşebbüs etmekten ve örgüt liderliğinden" yargılanıp mahkûm olduğunu, oysa ortada bu hükmü destekleyen hiçbir delilin olmadığını tekrarlıyordu. Avukat Yaman'ın şu sözlerini de aktarayım: "Tespit yok, münasip görme var. İBDA-C markasıyla illegal faaliyet gösteren örgütler var. Bu örgüt mensupları; hiç kimseden emir ve talimat almadan 'kendinden zuhur diyalekliği'ne göre iş yapıyor. (...) Eylem yok. Talimat yok. Fikri bir yakınlık, bağlılıktır söz konusu olan. O gün için 41 tane eser vermiş bir yazarın fikirlerinin etkisi olmasından daha tabii ne olabilir?"

Avukat Ali Rıza Yaman'ın Mirzabeyoğlu'nun cezaevinde "telegram" adı verilen ve tarifi "düşünce formunun, sistem zihniyetinin dışarıdan değiştirilmesi teşebbüsüne ve bu maksatla irâdenin, kimliğin, kişiliğin parçalanmasına yönelik yapılan bir işkence türü" olarak yapılan bir eziyet altında bulunduğunu iddia etmesi de tabii ki önemliydi. Ama doğrusu,ülkedeki cezaevi düzenine ilişkin böyle bir "işkence" türü ile ilk kez karşılaştığımdan Avukat Yaman'ın bu iddiası hakkında bir şey söyleyemeyeceğim.

Ancak, tartıştığımız dosyaya biraz yakından bakan herkesin gözleyebileceği gibi, sözü edilen örgütün eylemler (mesela "birahaneler"e molotof kokteyli atılması gibi) ile -avukatının söylediği gibi- Mirzabeyoğlu arasında "fikri bir yakınlık, bağlılık" olsa bile, 12 yılı aşkın süresi tamamlanmış bu mahkûmiyetin "fikir suçu"dan kaynaklandığı anlaşılıyor.

Görüldüğü gibi yazı henüz başlığında niçin "Benim için zor bir yazı" notunun yer aldığı konusuna bir türlü giremedi. Aceleye gelmemesi için bunun nedenini de yarınki yazıda açıklayayım.