Sosyal Güvenlik

Krizlerde en ağır faturayı çalışanlar ödüyor

İki kutuplu çalışma dünyasında kriz hem işçiyi hem de işvereni zorluyor. Kimin krizin altında daha çok ezildiğiyse tartışılıyor.

05 Şubat 2009 02:00

İki kutuplu çalışma dünyasında kriz hem işçi hem de işveren kesimini zorluyor. Yalnız kimin krizin altında daha çok ezildiği tartışma konusu.

İki kutuplu çalışma dünyasında kriz hem işçi hem de işveren kesimini zorluyor. Yalnız kimin krizin altında daha çok ezildiği tartışma konusu. İşveren servetinin erimesinden endişe ederken, işçi hem işsiz kalma korkusu yaşıyor, hem de bu korku nedeniyle pek çok ödün vermeye zorlanıyor.

İçinde bulunulan durumun bir analizini yapan Ekonomist dergisi, 1-7 Şubat tarihli sayısında, işçi ve işveren sendikalarının temsilcileriyle görüşerek onların görüşlerine yer verdi. Bu analizden ortaya çıkan sonuç da krizlerin faturasını daha çok çalışan kesimlerin ödediğini doğruluyor. İşte söz konusu analiz:

Türkiye’de ve dünyada kriz dendiğinde ilk akla gelen şey işten çıkarmalar oluyor. Bazı şirketler gerçekten kriz nedeniyle işçi çıkarırken, bazıları da krizi bahane ederek çalışan sayısını azaltma yoluna gidiyor.

Krizlerde çalışanların elde ettiği haklarda erimeler gözlenirken, ekonominin iyileşmesi bile kaybedilen hakların geri alınmasını sağlayamıyor. Bu da krizlerin faturasının çalışan kesime kesildiğinin bir göstergesi olarak görülüyor.

Ekonomist dergisi olarak kriz sürecinde çalışan kesimin içinde bulunduğu durumu analiz etmek üzere işçi ve işveren sendikalarının temsilcileriyle konuştuk ve içinde bulunulan durumun analizini yaptık.

Ortaya çıkan sonuç, krizlerin faturasını daha çok çalışan kesimlerin ödediğini doğruluyor. Küresel kriz sürecinde sendikalı-sendikasız tüm çalışanlar, işlerini kaybetme korkusuyla büyük bir tedirginlik yaşıyor. Bu arada son bir yılda yüzde 30 daralma yaşayan tekstil sektörünün yanı sıra, metal, otomotiv yan sanayi gibi sektörler krizden en çok etkilenen sektörler oluyor. Konaklama, gıda ve temizlik maddeleri sektörleri ise krizden en az etkilenen sektörler arasında gösteriliyor.



Haklar eriyor


Ekonominin iyi gittiği dönemlerde üyeleri adına işyerleri ile görüşmeler yapan ve üyelerinin haklarını koruyan sendikalar, kriz dönemlerinde biraz daha esnek davranmak zorunda kalıyorlar.

Son olarak küresel krizin ardından sendikalı işçi çalıştıran birçok şirket çalışanlarına İşçi Kanunu’nda olmamasına rağmen; ücretsiz izin vermek, çalışma saatlerini esnetmek, zam oranlarını esnetmek ve ötelemek gibi uygulamalar yapar hale geldi.

İşçi sendikaları ile görüşmeler yapan işverenler, kriz sürecinde daha kısa süreli çalışma modellerini uygulamak için de talepte bulunuyorlar.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Süleyman Çelebi, işveren kesiminin krizin bedelini çalışan kesime yüklemeyi getiren taleplerinin olduğunu söylüyor. İşçi kesiminin 2001’de de krizin bedelini en ağır şekilde ödediğini anımsatan Çelebi sözlerine şöyle devam ediyor:

“Kriz nedeniyle işçilerin hakları ellerinden alındı, ancak kriz geçince bu haklar bir türlü geri verilmedi. Son yıllarda Türkiye’nin ve sanayinin büyüdüğünden bahsedildi ama bu işçi kesimine yansımadı. Hükümetin de bu konuda tedbirler alarak tarafları koruması gerek.”

Önlem alınmalı

Küresel kriz sürecinde hem işçi hem de işveren sendikalarının hemfikir oldukları konu, içinde bulunulan süreçte hükümetin, AB ülkeleri ve ABD’nin çalışma hayatını korumak için aldığı önlemleri, acilen alması gerektiği.

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Tuğrul Kutadgobilik, kriz nedeniyle ABD ve AB ülkelerinin ekonomik tedbirler aldığını, Türkiye’nin de bu konuda acilen önlem alması gerektiğini söylüyor. Kutadgobilik, IMF ile yapılacak olan anlaşmadan elde edilecek olan kaynağın yüzde 60’ının ihracat sanayisinde kullanılması gibi somut tedbirler alınması gerektiğine dikkat çekiyor.

Ekonomik krizin sadece işçiyi vuran bir kriz değil, işletme, ihracat ve yatırım yapanları da etkilediğine dikkat çeken Kutadgobilik, şunları söylüyor:

“Türkiye’de ekonomik sosyal konsey derhal toplanıp, krize karşı icraatlarını ortaya koymalı. Sanayide iş yasasının tekrar gözden geçirilerek, işçinin işten çıkarılmasını engeller şekilde krizin biteceği döneme kadar esnek çalışma saatlerine göre düzenleme yapılmalı.”

En çok zorlanan iş kolları

Aynı zamanda MESS Başkanı olan Kutadgobilik, ABD ve AB’de yaşanan yüzde 20-30’luk daralmanın, metal sektörünü de etkilediğini bu sektörün öncelikli sektör olarak ele alınması gerektiğini belirtiyor.

Metal, elektronik, otomotiv yan sanayi, tekstil gibi sektörler krizden en çok etkilenen sektörler arasında yerini alıyor. Tekstil sektörünün son yıllarda hızlı bir kan kaybı yaşadığını ifade eden TEKSİF Sendikası Başkanı Nazmi Irgat, son bir yılda üyelerinden 10 bin kişinin işini kaybettiğini söylüyor. Birçok işyerinde ücretli-ücretsiz izinlerin devam ettiğini kaydeden Irgat, sorunun çözümünün hükümetin piyasalara güven verecek tedbirleri açıklaması olduğunu söylüyor.

Son bir yıldan bu yana Türkiye’deki tekstil fabrikalarında yüzde 30’luk daralma olduğunu ifade eden Irgat, krizi bahane ederek istismar yapanların da olduğunu, bunu ancak bakanlığın denetleyebileceğini belirtiyor.

Kriz psikolojisi hâkim

Küresel krizle birlikte tüm sektörlerin olumsuz etkilenmesi, çalışanların da psikolojisine olumsuz etkiler yapıyor. Sendikalı, sendikasız tüm çalışanları n kriz psikolojisine girdikleri ve işlerini kaybetme korkusu yaşadıkları belirtiliyor.

Çalışanlar arasında işini kaybetme korkusunun hâkim olduğuna dikkat çeken Irgat, “Çalışanlar son derece huzursuz, onlara güven veremiyoruz” diyor.

Çalışanların işverenlere karşı haklarını korumak üzere üye oldukları sendikalar, içinde bulunduğumuz kriz sürecinde üyelerine çeşitli desteklerde bulunuyorlar. Örneğin; işini kaybeden üyelerini başka iş yerlerinde emeklilik ya da istifa nedeniyle açılan boşluklara yerleştirmek, hukuki işlemlerinde yardı mcı olmak gibi çeşitli konularda yardımcı oluyorlar.

Davalar uzamaya başladı

Açılan işe iade davalarının sonuçlanması na karşın, işe iadelerin gerçekleşmediğini söyleyen Irgat, şunları belirtiyor:

“Davalar, yasada dört ay sürer diye tanımlanırken, iki yıla kadar çıkabiliyor. Ayrıca işe iade halinde işçinin işsiz kaldığı süre zarfında, işsizlik sigortasından aldığı primin geri istenmesi nedeniyle işçi bu primi ödeyemeyeceği için işe geri dönemiyor. Bu durumun kanunda acilen düzenlenmesi gerekiyor.”

Kriz sürecinde en şanslı kesim ise konaklama sektöründe çalışanlar oluyor. Konaklama sektörünün sendikalarından olan Oleyis Sendikası Uzmanı Mahsun Turan, küresel kriz döneminde konaklama sektöründe örgütlü iş yerlerinde kriz nedeniyle herhangi bir işten çıkarma vakasının görülmediğini söylüyor.

Ancak büyük otel zincirlerinin krizi bahane ederek sözleşmelerde zam oranlarını düşürmek, ikramiyeleri ötelemek ve esnek çalışma saatleri istemek gibi taleplerle kendilerine geldiklerini belirten Turan, “Türkiye genelinde faaliyet gösteren yaklaşık 500 civarındaki 5 yıldızlı otelden yaklaşık 100’ünde sendikalaşma çalışmaları yapıldı” diyor.

Krizle birlikte neler değişti?

● Krizin yarattığı olumsuzluklar büyük ölçüde çalışanlara fatura ediliyor.

● Birçok şirket, krizi bahane ederek işçi çıkarma yoluna gidiyor. İşçi çıkarmayanlar da zamları aşa¤ı çekme, öteleme, ikramiyeleri öteleme gibi uygulamalara gidiyor.

● Küresel krizle birlikte işverenler sendikalardan esnek çalışma saatleriyle çalışmayı talep ediyor.

● Ücretsiz izin uygulamalarında son dönemde ciddi artışlar görülüyor.

● Sendikalı bile olsa çalışanlarda işini kaybetme korkusu hâkim olmaya başladı.

Rakamlarla emekçi kesim

Toplam işçi sayısı: 5.3 milyon.
Sendikaya üye işçi sayısı: 3.1 milyon.
Sendikalaşma oranı: Yüzde 58.
İşveren sendikası sayısı: 53.
İşçi sendikası sayısı: 94.
İşçi konfederasyonu sayısı: 3.
İşveren konfederasyonu sayısı: 1