Ekonomi

KOTON Eşbaşkanı Gülden Yılmaz: Diyarbakır’da tekstil açısından çok iyi fırsat var

"2018 yılındaki kriz bizi çok çok etkiledi diyemem ama bu yıl..."

17 Şubat 2019 07:31

1988 yılında İstanbul’un Kuzguncuk semtinde 25 metrekarelik bir dükkânla yola çıkan Koton, bugün dev bir şirket haline geldi. 30’u yurtdışında olmak üzere toplam 526 mağazası, 11 bin çalışanı ve yıllık 5 milyar TL’lik cirosu olan Koton’un eşbaşkanı Gülden Yılmaz, geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’a gelerek tekstil firmalarını gezdi.

Yılmaz, hayat hikayesini, Koton’un serüvenini ve Diyarbakır ziyaretini T24’e anlattı. Yılmaz’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Gülden Yılmaz kimdir?

Koton markasının iki kurucu ortağından biriyim. Diğer ortak eşim Yılmaz Yılmaz. Adapazarı’nda doğdum. İstanbul’da psikoloji okudum. Eğitimciyim ama mesleğimi çok az yaptım. 1988’de Koton’un ilk adımını attık. İstanbul Kuzguncuk’ta 25 metrekarede ihracat fazlası satarak başladık. Eşim Deniz subayıydı. Ticarete atılmamızın en önemli sebebi eşimin işindeki mutsuzluğuydu. Eşim ile mahalle arkadaşıydık. Babası ilkokul öğretmenimdi. Aynı mahallede büyüdük. Birbirimizi tanıyorduk.

Koton’un hikayesini anlatabilir misiniz?

Yaptığımız iş başlarda göle maya çalmak gibi bir şeydi. Boyadığımız raflar, çıkma askılar ve Kuzguncuk’un ara sokağında olan 25metrekare bir dükkanın bizi buraya getirmesi hayal gibi bir şeydi. Dükkanı yaz tatilinde açmıştık. Tatilin sonunda baktık para kazandık, istifa ettim.

Üniversiteden arkadaşım 2 bin TL, ben 2 bin TL ve Yılmaz’ın babasından bin TL borç alarak 5 bin TL’lik bir sermayeyle başladık. Arkadaşım ben bu işi sevmedim deyip öğretmenliğe devam etti. Ben devam edeceğim dedim. 2 yıl biraz zor geçti. Geçen iki yılda ürünü, müşteriyi, ihtiyacı, modayı öğrendik. Çok iyi bir satıcı olduğumu fark ettim. Kuzguncuk dışında müşterilerde gelirdi. Hepsiyle dost oldum. Daha sonra mağazayı büyüttük.

O dükkan hala Koton’da mı?

Hayır, şuan o mağazada Suriyeli bir işletmeci var. Sanat evi oldu. Ama Kuzguncuk’taki ilişkilerimiz devam ediyor.

Daha sonra…

1991’de eşim subaylıktan ayrıldı. El ele verdik. İhracatçı olduk önce atölyemizi açtık. Bir mağaza daha açmıştık. Ben mağazalarla bakarken eşim atölyeyle ilgileniyordu. 1994’te ihracat yapmaya başladık. Toptan mağazaları açtık. İş öğrendiğimiz süreçlerdi. Koton markası oluştu. İmalata başladığımızda Koton etiketini koyduk. Daha sonra Almanya’dan Ole adında bir genç markasını satın aldık. Hala genç segmentteki markamız Ole’dir. 2000’li yıllara kadar Avrupa ile iş yapmak, oradaki müşterinin moda beklentisini anlamak gibi işi öğrenip emek verdiğimiz yıllardı.2001’de Avrupa’nın 6 ülkesinde kendi markalı ihracatımızı yapıyorduk. Aynı zamanda 11 perakende mağazamız vardı. 2018-2019’da 526 mağaza, 30 ülke, bu yılın sonunda 5 milyara yakın bir ciro, 11 bin çalışanı olan bir şirket haline geldik.

Stratejinizi nasıl belirlediniz?

Müşteri araştırması yaptık. Bir hazır giyim perakende moda markasından ne bekler? Birincisi çeşit çok olmalı, ikincisi ben bu ürünleri rahat bir mağazadan satın almak ve üçüncüsü bunu iyi fiyata satın almak istiyorum. Bizim stratejimiz orada ortaya çıktı. Biz o zaman modaya, tasarıma, büyük mağazacılığa odaklanacağız ve bunu iyi fiyata satacağız diyerek stratejimizi belirledik. Modayı demokratikleştiriyoruz. Daha büyük halk kitlelerine iyi fiyatla modayı ulaştırıyoruz. Türkiye’de hali hazırda bunun örneği yok. İçinde bulunduğumuz ortam bize çok yardım etti. Türkiye’ye 90’larda global rekabet girmemişti. Alışveriş merkezlerinde şuan bilinmeyen bir markanın dükkan tutup bir yerlere gelmesi mümkün değil. O dönem öyle değildi. Biz alışveriş merkezlerinin büyüyüp gelişmesi evresinde onlarla birlikte, o dalgalanmaların üstünde büyüydük. Günümüzde markaların kendini ispat etmesi çok zordur. Aslında biz Türkiye konjektöründe olması gereken zamanda olması gerektiği yerde şans eseri oluşmuş bir markayız. Tabi endüstri çok büyük gücümüz oldu. Tekstil-konfeksiyon sektörü 80’lerden sonra gelişti. Biz bunun ekmeğini yiyoruz.

2019’da hedefiniz neler?

2018 yılındaki kriz bizi çok çok etkiledi diyemem. Ama bu yıl bizi neler bekliyor bilmiyoruz. Bundan sonra cüzdanındaki paranın miktarı azalan tüketicinin tavrı değişecek. Modayı çok daha ucuza almak isteyecek. Bizim hitap ettiğimiz kesim genelde kadın olduğu için kadın ile modanın ilişkisi hiç bitmez. Aslında bir avantajımız var. Global rekabet dövizin geldiği noktada bize bir fırsat yaratıyor. Çünkü onlar bizden daha fazla pahalanıyorlar. Ürünlerini dövizle aldıkları için. Biz Türkiye’de imalat yaptığımız için dövizsiz maliyetlerimiz de var.

Ekonomide treydown denilen bir trend var. İnsanlar belli bir dönemde bir üst segmentteki ürüne ulaşamayınca daha alt düzeydeki markalardan alışveriş yapıyorlar. Bu her zaman bir avantajdır. Koton müşteri odaklı bir markadır. Bununla ilgili bir departmanımız var. Müşteri ne istiyor? Ne arıyor? Hangi ürünü ne kadara almak istiyor?  Rakipler ne yapıyor? Piyasa ne durumda? Gibi soruları araştıran cevabını bulan bir departmanımız var. Biz bundan bayağı besleniyoruz. Koton her krizden büyüyerek çıktı. 2019 yılının daha verimli olacağını düşünüyoruz.

Diyarbakır’a geliş nedeniniz nedir?

İlk defa 1 Aralık 2018 tarihindeki “Kadın Girişimcilik Konferansı”na gelmiştim. Buradaki girişimcilerden, insanlardan çok etkilendim. Beni buraya getiren şey aslında bu defa Jiber Yönetim Kurulu Başkanı İhsan (Oğurlu) Bey oldu. Kendisi beni davet etti ve geldim. Diyarbakır’da çok ciddi bir tavır ve inisiyatif var. Bu toprakları seven insanların buradaki azmi ve gücünü görmemek mümkün değil. Diyarbakır teşvikli bir bölgede olduğu için büyük bir güç. Diyarbakır’ın yerel insanı bu topraklardan ne çıkabilir bunu çok iyi biliyor. Güzel ve ortak bir akıl var. Diyarbakır’da tekstil açısından çok iyi fırsat var. Türkiye’de iyi bir gözlem yapılmış. Hali hazırda Türkiye’nin büyük istihdamını karşılayan sektör tekstil ve konfeksiyondur. Bu endüstrinin Diyarbakır’da gelişmesi, İran, Irak gibi açık pazarlara ulaşabilmesi büyük fırsattır.