Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan verilere göre Türkiye'de şu ana dek 20 bin 345 kişiye korona test yapıldı. Türk Tabipleri Birliği başta olmak üzere çeşitli meslek örgütleri, yurttaşlara yapılan test sayısının artırılması gerektiğini ifade ediyor.
BBC Türkçe'ye konuşan uzmanlar Koronavirüs semptomlarının kişiden kişiye değiştiğini söyleyerek, kime test yapılacağına karar verirken sadece semptomların değerlendirilmesinin yeterli olmadığını söylüyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca dün akşam saatlerinde yaptığı basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı ve kamuoyunda sıkça yer alan 'yetersiz sayıda test yapıldığı' eleştirilerine yanıt verdi.
Koca, hangi kişilere test yapılıp hangilerine yapılmayacağını belirleyen kriterlerin Bilim Kurulu'nda yapılan toplantılar sonucu belirlendiğini ve 'semptomlara bakıldığını' söyledi:
"Bilim Kurulu kimlere test yapılabilir diye konuştuk. Önce Çin, sonra İran, daha sonra İtalya ve Avrupa geçmişi olan kişilere test yapma kararı alındı. Birçok ülkede görülmeye başlanınca, yurt dışı öyküsü olanlar için test yapılacağını kararlaştırdık. Artık ülkeye girmiş olduğunu gördükten sonra ise semptom gösteren herkese test uygulama kararı aldık."
Bakan Koca önümüzdeki günlerde test yapılan kişi sayısının günlük 6 bine çıkacağını ve Çin'den gelecek 2 milyon hızlı tarama testlerinin de devreye girmesiyle sayısının daha da artacağını ifade etti.
Hangi semptomlar belirleyici?
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara bugün Yenişafak Gazetesi'ne verdiği röportajda, test için gereken şartları açıkladı:
"Bilim Kurulunun artık vaka tanım önerisi şöyle: Ateşiniz, öksürüğünüz ve nefes darlığınız var ve burnunuz akmıyorsa sizde virüs olabilir. 'Bu kategorideki herkese test yapılsın' dedik. Önümüzdeki günlerde test sayısı çok yukarıya çıkacak."
Dünyadaki çeşitli sağlık kuruluşları tarafından hazırlanan bilgilendirme broşürlerinde, koronavirüsle ilgili semptomlar ve bu semptomların ortaya çıkması sürelerinde farklılık görülüyor.
Örneğin bir sağlık kuruluşu kas ve eklem ağrılarını koronavirüs semptomları arasında saymazken, bir diğeri bu ağrıları semptomlar arasında değerlendirebiliyor.
Peki henüz bilim insanları bile semptomlar ve süreçleriyle ilgili fikir birliğine varamamışken, semptomlara bağlı kalarak kişilere test yapılıp yapılmayacağına karar vermek ne kadar doğru?
BBC Türkçe'ye konuşan Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, 'Hiçbir semptom yüzde yüz değil' diyor ve test sayısının artırılması gerektiğini ifade ediyor:
"Elimizde sadece Çin'den ve biraz da İtalya'dan yapılmış bilimsel yayınlar ve onların verdiği rakamlar var. Veriler birbirinden farklılık gösteriyor. Maalesef elimizde henüz bu vakaların semptomları ve gidişatıyla ilgili güvenilir bir bilgi yok. Bu çok büyük bir sorun. İnsanlar, hiçbir semptom olmadan da bu hastalığı geçirebiliyor, dolayısıyla spektrumu çok geniş bir hastalık."
"Ancak bir vaka tanımı yaparken mecburen bazı kriterler koymak zorundayız. Öbür türlü sağlıklı her insanın kendisini koronavirüs pozitif bir hasta gibi değerlendirmesine neden olursunuz ya da herkese test yapmak zorunda kalırsınız ki bu hiçbir ülke için mümkün değil."
"Ülkemizde her gün yaklaşık 50 Bin kişi ateş ve öksürük şikayetleri ile doktora başvuruyor. Bunların tamamına test yapmanız, çok yüksek miktarda test gerektiriyor. Şu ana kadar test kiti sayısı sınırlı olduğu için korona testi yapılan vaka sayısı da azdı."
Ceyhan, şu ana kadar yapılan test sayısının az olduğunu söylüyor ve bunun olası sebeplerini şöyle açıklıyor:
"Sağlık Bakanlığı günde 115 bin test kiti üretecek kapasitemiz var demişti ama bu iş sadece testin varlığıyla bitmiyor. O testi kullanacağınız PCR cihazı ve testi yapacak insan sayısı da önemli. Muhtemelen bu cihaz ve cihazı kullanan insan sayısındaki kapasite nedeniyle bu kadar az test yapabiliyoruz."
"Çin'den gelen iki milyon hızlı tanı testi, şu an uyguladığımız moleküler tanı testlerinden yani PCR testlerden daha az güvenilir olduğu için daha çok tarama testi olarak kullanılacaklar. Önce hızlı tanı testi yapılacak, pozitif bulunanlara kesin sonuç almak için moleküler test yapılacak. Hızlı testler uygulamaya konulunca mümkün olduğunca çok test yapılacak."
Koronavirüs test kitlerinin yanı sıra bu kitleri işleyecek olan PCR cihazlarının da sayısının artması gerektiği belirtiliyor
'Semptomlara bakılmaksızın test sayısı artırılmalı"
Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edilen Doç. Dr. Mustafa Ulaşlı, 2007 yılından bu yana koronavirüslerle ilgili bilimsel çalışmalar yürütüyor.
Ulaşlı, Hollanda'da yaptığı doktora çalışmasında koronavirüsün hücrede sebep olduğu değişimleri inceledi.
Hakkındaki iddialarla ilgili 2017 yılında Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından takipsizlik kararı verildiğini söyleyen Ulaşlı, göreve iade edilmeyi bekliyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Ulaşlı, virüsün enfekte sonra semptomların orta çıkma süresinin kişiden kişiye çok değiştiğini ifade ediyor.
Kişilerin bağışıklık sistemine çok bağlı olan bu durum düşünüldüğünde, kişilere koronavirüs testi yapılması için semptom görmeyi beklememek gerektiğini ifade ediyor ve Türkiye'deki test merkezlerinin 81 ile yayılması gerektiğini söylüyor:
"Koronavirüs ile enfekte olmuş insanlar toplumda, sokaklarda dolaşmaya devam ettiği sürece bu virüsü kontrol altına alabilmemiz mümkün değil. Koronavirüs testi pozitif çıkmış kişiler ile kontak halinde olan herkese, semptom gösterip göstermediğine bakılmaksızın test uygulanmalıdır."
"Ne kadar hızlı test yapıp erken tanı koyarsak, semptomları henüz ortaya çıkmamış pozitif kişilerden diğer kişilere bulaşmasını engelleriz ve yayılım hızını kontrol altına alırız."
Ulaşlı, Çin ve Güney Kore'den örnek vererek anlatıyor:
"Çin, insanların evlerinde kalmasını ve izolasyonla virüsü kontrol altına alınmasını seçti. Bunun için uç noktalarda davranışlar da sergiledi ve başarılı oldu. Kore'de ise biyoteknoloji alanında hizmet veren şirketlerin desteğiyle herkese hızlıca test yapıldı. Pozitif çıkan kişi ile birebir temas kuran kişiler belirlenip onlara da semptom gösterip göstermediklerine bakmadan tarama testi yapıldı. Türkiye'nin şu an hem Güney Kore hem de Çin modelini uygulaması gerekiyor."
Profesör Ceyhan ise Türkiye'nin Güney Kore'den daha fazla test yapması gerektiğini söylüyor:
"Güney Kore'de de testler için sokaklara çadırlar kuruldu, kırmızı ışıkta aracında bekleyen kişilere bile test yapıldı. Güney Kore'nin avantajı şuydu, hastalık sadece bir bölgede yaygınken o bölgede 300 bin test yaptılar, vakaları tespit edip izole ettiler ve salgını kontrol altına aldılar. Virüs bizde şu an ülke çapına yayılmış durumda olduğu için test ihtiyacımız bundan fazla."
ABD'den Güney Kore'ye birçok ülkede bilim insanları Covid-19'a karşı aşı geliştirmek için çalışmalar yürütüyor
Türkiye aşı geliştirebilir mi?
Dünkü basın toplantısında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya, koronavirüs ile ilgili olarak ihraç hekim Ulaşlı ile görüşüp görüşmeyeceği soruldu.
Fahrettin Koca, "Aşı konusunda kim neyi ne kadar yapabiliyorsa, kimden ne kadar ilgi varsa bunu bizimle paylaşsın istiyoruz. Kendisinin bizimle paylaşacağı bilgiyi bekliyoruz" dedi.
Ulaşlı'ya göre koronavirüse dair bir aşı ya da tedavi geliştirilebilmesi için, ilk önce virüsün hücrede sebep olduğu yapısal bozuklukları ve diğer virüslerle arasında ne tür farklar olduğunu anlamak gerekiyor:
"Koronavirüs hücre içine girdiği andan itibaren, kendisine ait proteinleri çok hızlı sentezliyor. Bu yüzden virüsün enfeksiyon süresi yani sizi enfekte edebilme yeteneği çok hızlı."
"SARS, MERS ve Covid-19 koronavirüslerin yol açtığı hastalıklar. Ancak Covid-19'un SARS'tan farkı şu: SARS'ın yayılım hızı üçlerden 0,2'ye kadar düştü ancak şu an Covid-19'un yayılım hızı çok yüksek."
Ulaşlı, 2002 yılında SARS ve MERS ortaya çıktığından beri dünyada koronavirüslere karşı aşı geliştirmek için çeşitli çalışmaların yapıldığını ancak çoğu bilimsel projenin fon bulamadığı için yarıda kaldığını ifade ediyor.
Ulaşlı, gerekli fon ve insan kaynağı ayrıldığında Türkiye'nin de koronavirüse karşı aşı geliştirecek bilimsel altyapıya sahip olduğunu söylüyor:
"Ben virüsün bütün proteinlerini klonlamıştım ve proteinlerin arasındaki etkileşimleri tespit etmiştim. İki protein arasındaki etkileşim çok ilginç gelmişti ve bu etkileşime engel olunduğunda virüsün çoğalmasına yönelik bir ışık olduğunu görmüştüm. Bu projemle TUBİTAK'a başvurmuştum ancak projem 'matematik projesi' sanılarak değerlendirmeye alınmamıştı."
"İyi bir takım kurarak aşı geliştirebilirsiniz, aşı geliştirenler ekstra dahi insanlar değil. Ben tek başıma virüse aşı bulamam. Bu bir ekip çalışması ve ciddi bir fonlama gerektiriyor. Türkiye'deki bilim insanların buna yeterliliği var."