KPMG Türkiye Vergi Şirketi ortağı Emrah Akın, yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle yaşanan ekonomik çalkalanmaya ilişkin "Eşi ve benzeri görülmemiş büyük global bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun altını çizelim" derken, bu dönemde yaratıcı ve agresif maliye politikası araçları bulmanın hayati önem taşıdığının altını çizdi.
Akın, Bloomberg HT'de yayımlanan yazısında hükûmetin salgın kapsamında açıkladığı 100 milyar TL'lik "Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi"ni de yorumlarken, "Yaklaşmakta olan sorunların önünü almak pek de mümkün görünmüyor. Birbiri ile ilintili tüm sektörleri topyekün gözetecek bir maliye politikası önlemler paketinin hızlıca ortaya koymamız elzem" dedi ve neler yapılabileceğine ilişkin 18 örnek verdi.
Akın'ın Bloomberg HT'de yayımlanan yazısının ilgili bölümleri şöyle:
"Eşi ve benzeri görülmemiş büyük global bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun altını çizelim. Mevcut ekonomik tablo, sadece ülkemiz için değil tüm dünya için "Maliye Politikası"nın önemini hayati ölçüde arttırıyor. Ancak bugüne kadar alıştığımız bir maliye politikası yaklaşımının da bu krize derman olamayacağının altını çizmemiz gerekiyor. Başka bir anlatımla, bu konuda basit bir reçete verebilmek bu aşamada hala imkânsız diyebiliriz. Ekonomik anlamda ciddi bir durgunluğun ayak sesleri duyulurken, para politikasının bu dönemde ikincil bir önemde olacağını da söylemek mümkün. Para politikası araçlarının önündeki temel engel, önümüzdeki dönemin daha ne kadar sürebileceğini kestiremiyor olmamız. Para politikası reçeteleri için geleceğe dair öngörüler hala son derece belirsiz.
Özetle, bu salgın, ekonomilere daha ne kadar zarar verecek bu aşamada kestirme şansımız neredeyse yok; o nedenle para politikası, maliye politikasının bir adım arkasında kalıyor. En azından krizin ilk dönemlerinde.
Önümüzdeki dönemde dünyada ve dolayısıyla ülkemizde bir ekonomik bir resesyon tecrübe etme ihtimalimiz gittikçe kuvvetleniyor. Alınan salgın tedbirleri, başta turizm ve lojistik olmak üzere neredeyse tüm hizmetler sektörünü can evinden vuruyor. Karantina tedbirlerinin uzamasıyla birlikte, ciddi bir istihdam düşüşü ile de karşılaşılması ve durgunluğun kademe kademe "üretim" yapan tüm sektörlere de yayılması bu aşamada sürpriz olmayacak gibi görünüyor.
Ekonomik büyümemizin en önemli motoru olan "ihracat" da bu tabloda ciddi bir dış talep daralması ile karşı karşıya kalabilir. Herkesin evlerine çekilmek zorunda kaldığı bu dönemde, büyümemizin diğer önemli motoru olan "iç ekonomik dinamizm" ve tüketimle ilgili de iyi şeyler söylemek mümkün değil. Bu iki motorun durduğu yerde vergi gelirlerimizin de ciddi bir krize gireceğini öngörmek çok zor değil. Hele ki neredeyse tüm bütçe finansmanımızın "ÖTV ve KDV gibi dolaylı vergilere" dayandığını düşünürsek…
Özetleyecek olursak hem dünya hem de ülkemiz çok bilinmeyenli ve çok açmazlı büyük bir ekonomik sorunla karşı karşıya. Karantina önlemleri uzadıkça, ciddi bir iç ve dış talep daralması ile büyük bir işsizlik sorunu da ufukta görünüyor. Henüz sorunların radikal şekilde derinleşmediği bu ilk zamanlarda, yaratıcı ve agresif maliye politikası araçları bulmak hayati bir önem taşıyor.
Maliye politikası, temel olarak, devletin elini taşın altına koyması demek. Bu da ciddi bir kaynağa ihtiyaç gösteriyor elbette. Hem ulusal hem de uluslararası kaynaklar bulunduğunu varsaysak bile, ne büyüklükte bir kaynak ihtiyacımız olduğunun da tespit edilmesi elzem. Ekonomik aktivitemiz içinde "hizmet sektörünün" önemini ve ağırlığını düşününce, ciddi bir kaynak ihtiyacı içinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Örnek verelim, otellerin irtifak hakkı ödemelerini, stopaj ve KDV ödemelerini ertelemekle veya iç hava ulaşımında KDV'yi yüzde 1'e indirmekle ya da konut kredisi alımında kredilendirilebilir tutarı arttırarak yaklaşmakta olan sorunların önünü almak pek de mümkün görünmüyor. Birbiri ile ilintili tüm sektörleri topyekün gözetecek bir maliye politikası önlemler paketinin hızlıca ortaya koymamız elzem.
Neler yapılabilir? Bazı örnekler verelim;
- Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi" ve 24 Mart'ta yayımlanan 518 numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğindeki sınırlayıcı yaklaşımdan farklı olarak, Vergi Usul Kanunundaki (VUK) yetki kullanılarak bazı sektörleri değil "tüm mükellefleri" kapsayan genel bir "mücbir sebep" hali ilan edilerek tüm sektörler için en az 3 ay tüm vergisel ödevlerin ertelenmesi
- Asgari ücret üzerinden alınan gelir vergisi stopajının 2020 sonuna kadar tahakkuk ettirilmemesi ve diğer gelir vergisi bantlarında yer alan ücretler için 5 veya 10 puan civarında indirim yapılması (çalışan çıkarmamak şartıyla),
- SGK işçi ve işveren prim ödemelerinin 2020 sonuna kadar yüzde 25 veya 50 indirimli
alınması (çalışan çıkarmamak şartıyla),
- Ücretler üzerinden 2020 sonuna kadar Damga Vergisi alınmaması,
- Devletin işletmelerin maaş ödemelerine, kısa çalışma ödeneği dışında da ciddi maktu katkılar yapması
- İşletmelerin ve hane halkının elektrik, doğalgaz ve su ödemelerinin 3-4 aylık dönemler itibariyle ertelenmesi; hatta belli bir gelir düzeyinin altındaki hanehalkı için bu ödemelerin devlet tarafından üstlenilmesi
- Ekonomik açıdan lokomotif sektörlerde "devlet alımları ve alım garantileri" ile taleb canlandırma imkânlarının araştırılması
- Tarımsal teşviklerin -özellikle hibe nitelikli olanların- 2020 sonuna kadar ciddi manada arttırılması
- İşsizlik maaşı sürelerinin uzatılması ve işsizlik sigortasından yararlanma şartlarının kolaylaştırılması
- Sağlık hizmetlerinden bu yıl KDV alınmaması, bu hizmetler için elzem olan makine, teçhizat ve ilaç için hem KDV indirimi hem de ithalat engellerinin kaldırılması (Dezenfektasyon ürünlerinin de bu kapsamda dikkate alınması)
- Geçmiş vergi borçları ve cezalara ilişkin olarak yeni bir vergi yapılandırması ve matrah arttırımının tekrar gündeme alınması
- Şirketler üzerinde biriken ve ülkemizde iadeye konu olmayan "devreden KDV" tutarlarının en azından belli bir kısmının piyasaya çeşitli ödeme enstrümanları ile derhal enjekte edilmesi
- Kurumlar vergisi oranının en kısa sürede ve 2020'yi de kapsayacak şekilde yüzde 18'e düşürülmesi
- 2020 için hem gelir hem de kurumlar vergisi mükellefleri için geçici vergi uygulamasının askıya alınması
- Devam etmekte olan vergi incelemelerinin en az bir yıl süreyle ve her mükellef için istisnasız ertelenmesi
- Salgın ve karantina nedeniyle alacaklarını tahsil etmede sıkıntı içine giren şirketlerin alacaklarına "karşılık ayırmaları" ve bu tutarları kazançlarından düşebilmeleri için gerekli olan dava veya icra yoluna başvurma şartlarının ciddi manada esnetilmesi veya bu konuda VUK yerine uluslararası muhasebe ilkelerinin kullanılması
- 1 Ekim 2019'dan beri yürürlükte olan "Turizm Payı"nın da Konaklama Vergisi gibi Kasım başına kadar ertelenmesi
- Dijital ve çevrimiçi her türlü faaliyetin öneminin bir kat daha arttığı yaşamakta olduğumuz şu zor günlerde, vatandaşlarımızın ve şirketlerimizin üzerinde ciddi bir ek maliyet yaratma potansiyeli olan ve 1 Mart 2020 itibariyle yürürlüğe giren "Dijital Hizmet Vergisinin" 2020 sonuna kadar ertelenmesi ve yüzde 7,5 olarak tespit edilen vergi oranının yüzde 2-3'ler düzeyine çekilmesi gibi önlemlerin acil şekilde masaya yatırılması gerekiyor.
...
Mali disiplin mi maliye politikası mı?
Karşımızdaki tablo maliye politikasının bu dönem için hayati önemde olduğunu ortaya koyuyor. Uzun yıllardır, en önemli ekonomik çıpamız olan "mali disiplinden" taviz vermeden bu adımların atılması da pek mümkün görünmüyor. Eğer ciddi bir ekonomik daralmanın ve bunun yaratacağı bazı sosyal komplikasyonların önü alınmak isteniyorsa, 2020 için ciddi bir bütçe açığının da göze alınması gerekiyor. Kaldı ki verilecek muhtemel desteklerin ve vaz geçilen/ertelenen vergilerin yaratacağı nakit sıkışıklığı için TL emisyonunun arttırılması da gündeme gelebilir. Bu takdirde 2020 ve ertesinde yine ciddi bir enflasyon sorunu ile de karşı karşıya kalabiliriz. Ancak ekonomik faaliyetlerde gittikçe büyüyen bir durgunluk ve bunun sonucu olabilecek sosyal komplikasyonlar karşısında, bütçe açığı da enflasyon artışı da ilk anda önemlerini yitiriyorlar. Yeter ki atılacak adımlar proaktif olsun ve bütçe açığı ile enflasyon göstergeleri çok yakından takip edilsin. Zamanında atılmayan adımların -sonradan atılsalar bile- çok daha büyük ekonomik ve sosyal krizlerin önünü alamayacağının altını da kalın çizgilerle çizelim."