Magazin

'Kocam bana bir daha aşık oldu'

İki ay önce kızı Su'yu dünyaya getiren Pınar Altuğ, doğum sonrası değişen hayatını anlattı.

23 Mart 2009 02:00

İki ay önce kızı Su'yu dünyaya getiren Pınar Altuğ, doğum sonrası değişen hayatını anlattı. 

Kelebek ile olan röportajında Eşi Yağmur Atacan’ın da doğum sırasında yanında olduğunu söyleyen Altuğ, “Doğum anında unutamayacağım iki önemli detay var. Biri kızımı göğsüme getirdiklerinde gözlerini açıp bana bakması, diğeri ise Yağmur’un ‘Karıcığım sana bir kez daha aşık oldum’ demesi” diye konuştu.

Allah analı babalı büyütsün...
-Çok teşekkür ederim. Allah herkese, benim gibi bir hamilelik nasip etsin. Çünkü ben çok mutlu bir hamilelik geçirdim. Sağlık açısından da iyi bir hamilelikti. Çok midem bulanmadı, rahatsızlanmadım, yani hiçbir sorun yaşamadım.

Peki ya doğum? Siz normal doğum yaptınız, çok sıkıntı yaşadınız mı?

- Doktorum 4 şubat’a gün vermişti. Ama 26 Ocak sabahı kalktığımda bir kasılma hissettim. Hemen doktoruma telefon açtım ve kendimi garip hissettiğimi, karnımda birtakım kasılmalar olduğunu söyledim. Doktorum hastaneye gelmemi istedi. Ben kasıla kasıla gittim. Beni makineye bağladılar, kasılma kesildi. Baktılar hiçbir şey yok, her şey normal. Biz hastaneden çıktık, arabaya bindik kasılmalar yine başladı. Neyse, eve gittik. Çok yakın bir arkadaşım da geldi. Oturduk, örgü örmeye başladık. Yağmur da internette oyun oynuyordu. Oturmuş sohbet ederken kasılmalarım artmaya başladı. Çaktırmadan saatime baktım, yarım saatte bir geliyor. Ama bir tanesi çok sert oldu. Sonra tuvalete gittim ve suyum geldi. Sakince odaya geçip, “Arkadaşlar şaka yapmıyorum, giyinin, suyum geldi hastaneye gidiyoruz” dedim. Ben çok sakindim, Yağmur da öyle. Hemen hazırlandık ve arabamıza binip hastaneye gittik. Doktorum gelene kadar nöbetçi doktor kontrol etti, “Hiçbir şey yok” dedi. Ağrı makinesine bağladılar, doğum sancısı olmadığını söylediler. Ama beni eve çıkarmadılar, o geceyi hastanede geçirmemi istediler. Bir ara valizleri yerleştirmek için kalktım. Çocuğun eşyalarını, kendi eşyalarımı dolaplara yerleştirmeye başladım. Eğildim, kalktım, hareketli bir şekilde odanın içinde dolaşıyordum ki o anda bir sancı geldi, tekrar suyum boşaldı. Beni apar topar doğuma aldılar. 27 Ocak saat 12.02’de de kızım Su dünyaya geldi. Çok kolay bir doğum oldu.

Yağmur Bey girdi değil mi doğuma?

- Evet, Yağmur ve hamileliğim boyunca yanımda olan, kurs aldığımız Ayşe Hemşire de doğuma girdi. Doğum anı müthiş bir andı. Evet canım çok yandı ama kızımı gördüğüm an gerçekten tarif edilemez bir duygu yaşadım. Benim kocam çok kuvvetli bir adamdır. ıyi ki yanımdaydı, bana çok destek oldu. Bir dakika bile yanımdan ayrılmadı. Sancı çektiğim anda da yanımdaydı, ağladığım anda da. Beni hiç yalnız bırakmadı. Doğum sırasında da “Az kaldı karıcığım, hadi bir tanem, biraz daha gayret et” diye sürekli bana moral verdi. Sevdi, okşadı, elimi tuttu. Bunlar çok güzel şeyler.

Evet, kesinlikle...
Su dünyaya geldikten hemen sonra onu yıkamaya aldılar. Sonra göğsüme getirdiler, hemen emmeye başladı. O anı kesinlikle unutamam. Çok acayip bir duygu. Bir ara Yağmur’a baktım, gözleri dolmuş, bizi seyrediyor. Sonra kocam bana, “Karıcığım sana bir kere daha aşık oldum” dedi. Ona göre bütün erkekler karıları ile beraber doğuma girmeli. Ben de onun yalancısıyım.

Kocanız size bir kez daha aşık oldu, size ne oldu peki?

-Ben salak oldum! (Gülüyor) Doğum anında çekilen fotoğraflarım var, yüzümde öyle saçma bir ifade var ki! Hem ağlıyorum, hem canım yanıyor, hem çok yorgunum hem de çok mutlu... Hepsi bir karede toplanmış. Diğer anlamda soruyorsanız eğer, ben kocama zaten çok aşıktım. Onu çok seviyorum. Onun çocuğunu doğurmak, hayatımda verdiğim en doğru karardır. Ve iyi ki anne olmuşum. Kuzucuğumu ilk yanıma getirdiklerinde, şöyle gözlerini açtı, yüzüme baktı. O anı anlatamam, içim titredi. Annelik gerçekten çok, çok acayip bir duygu Sema. Su, öğle saat 12.02’de dünyaya geldi. Ondan 15 dakika sonra onun için ölmen gerek deselerdi, anında canımı verirdim. Hâlâ da veririm. Gözümü hiç kırpmadan, sorgulamadan. Yağmur da öyle. O da çok iyi bir baba. Bana destek olan, çok iyi bir eş. Bu anlamda çok şanslıyım. Allah başımdan eksik etmesin. Bebekle de çok ilgileniyor. Altını değiştiriyor, benim uyumam için kızıyla tek başına ilgileniyor. Gece benimle birlikte kalkıyor. ıhtiyacım olan her anda, benim yanımda oluyor.

‘Öyle pimpirikli bir anne değilim’

Bu durum şaşırttı mı sizi?

-Hayır hiç şaşırtmadı, tam tersine bekliyordum. Yağmur’un iyi bir baba olacağından hiç şüphem yoktu. Beklediklerimi de yaşıyorum. Hayatımda verdiği iki tane doğru karar var. Birincisi Yağmur’la evlenmek, ikincisi ondan bir bebek sahibi olmak.

Peki... Doğumunuza giren Ayşe Hemşire, Gülben Ergen’in de doğum koçuydu. Onun doğum anında ne gibi desteği oluyor? Sonuçta doğumhanede doğum hemşiresi de bulunuyor.

-Bir kere sancı çektiğin süre içerisinde nefesini kontrol edemiyorsun. Kendini ne kadar çok kasarsan, ağrın o kadar çok artıyor. Oysa sağlıklı nefes alman gerek ki, bebeğe de oksijen gitsin. Ayşe Hemşire düzenli nefes almana yardımcı oluyor ve bazı noktalara basınçlar uygulayarak sancını biraz hafifletmeyi sağlıyor. Bu çok önemli bir destek.
-
Annelerimiz bizi doğum koçuyla doğurmadı ama...

-Tabii ki şart değil... Ben Ayşe Hanım’la çok iyi anlaştım, onu çok sevdim. Onun kursundan o kadar güzel bilgiler aldım ki... Yağmur ile birlikte onun kursuna gittik. 11 ders gördük. ınternet üzerinden çoğunu takip ettik. Bebek bakımından loğusalığa, altını değiştirmeden yıkamaya, tırnak kesiminden ilkyardıma, emzirmeden beslenmeye kadar her şeyi o kursta öğrendik. Çok da faydasını gördük.

Yaşadınız mı loğusalık sendromu falan?

- Yok, ben öyle şeyler yaşamadım. Ben çok iyi bir loğusaydım. Kocam hep yanımdaydı... Arkadaşlarım hep yanımdaydı. Hiç yalnız kalmadım. O yüzden hiçbir şikayetim olmadı. Ben şöyle bir denge kurdum; şu anda başka hiçbir işim yok. Öncelikli işim Su’ya bakmak, ikinci işim ise kocama bakmak. ıkisi de benim hayatımda ön sırada olan şeyler. Öyle pimpirikli bir anne de değilim. Evde köpeğimiz, kedilerimiz duruyor mesela. Su’yla da tanıştılar. Böyle bir düzenimiz var evimizde.
Su’nun fotoğraflarının çekilmemesine özen gösteriyorsunuz. Bu röportajda da tek başınıza olmak istediniz...

- Evet, Su çok fazla basının önünde olmayacak. Elbette ki, annesi ve babası bilinen insanlar. Dolayısıyla saklanabilmesi mümkün değil. Bizim de kafasına kesekağıdı geçirecek halimiz yok. Ama çok da kameraların önünde olmasını istemiyoruz. şu an kızımızın yüzünü göstermemeye özen gösteriyoruz, çünkü buna gerek yok. O minicik bir bebek. Niye onun her dakika gazetede fotoğrafı yayınlansın ki? Ben buna sebep görmüyorum. O bizim çocuğumuz. Bizim çocuğumuzun olması bir haber ama yüzünün görünmesi gerekmiyor. Bizim yüzümüz yeterince gözüküyor zaten. Elbette yaz gelecek, parka gideceğiz, fotoğrafları çekilecek. Ama uzaktan buna izin vereceğim. Kimse burnumuzun dibine gelip, benim çocuğumun yüzünü kare kare çekemez. Buna müsaade etmeyeceğim ve çok özen göstereceğim.
Kime benziyor Su?

- Yağmur’a benziyor. Burnu ve dudakları babası. Diğer yerleri bana benziyor.