13 Ekim 2014 13:53
Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Nasıl dünyanın her yerindeki mazlumlara sahip çıkmışsak, Suriyeli Araplara, Türkmenlere, Kürtlere, Hristiyanlara hepsine yardım eli uzatmaya kararlıyız. Kobani tarihi bir mirastır. Oradaki kardeşlerimizin kaderi de bizim kaderimiz de ortaktır” dedi.
Başbakan Davutoğlu'nun da katıldığı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İstişare Kurulu toplantısında salon dolmayınca, dolu görünsün diye boş koltuklar yerden otomatik olarak çıkan platformlar ile kapatıldı. Böylece toplantıya katılan konuşmacılar kürsüden baktıklarında dolu bir salon gördüler.
Davutoğlu'nun TOBB İstişare Kurulu toplantısında yaptığı açıklamalardan satırbaşları şöyle:
“Bu benim çalışma hayatındaki iş dünyasındaki temsilcilerle üçüncü buluşmamız. Daha sık görüşeceğiz. Öylesine bir tarihi aşamadayız ki, en önemli şey istişaredir, istişaredir, istişaredir.
Bu noktada ortak vicdanımızın en temel sembolleri aslında bu salonda bulunuyor. Ahi evran haftası nedeniyle oda temsilcilerimizle birlikteydik. Ahi evranın o temel ahlaki ilkelerini hayata geçirdiğimizde, bugün ihtiyaç hissettiğimiz esnaf bu kurulan tuzak
Bende bir esnaf çocuğuyum. Çocukluk ve gençlik yıllarında Türkiye'nin her yerinden gelen esnafların Mahmutpaşa'daydı.
Babamın çok derin dostlukları oldu. Anadolu’da nereye gitsem rahmetli babamla alışveriş yapan baba dostlarını görüyorum.
Bugün bu ortak zemini bir kez daha keşfetmeliyiz. Helal rızk için ortak çaba içine girenler ortak bir mayayı oluşturuyor. Birileri ülkeyi şu veya bu bölge etnik kesim diye bölmeye çalışırken, tamda odalarımızın sendikalarımızın hayır biz tarihi birlikte yaşamış bir milletin fertleriyiz diyerek seslerini yükseltmenin vaktidir.
Şimdi bakınız son yaşananlar nasıl bir konjonktür içinde gelişti. 2013 Mayıs'ında IMF'ye borçların ödendiği, ekonomik ivme kazandığı günlerde önümüzde üç seçim olduğunu herkes biliyordu. Mahalli, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler. Türkiye'nin ayağa kalkmasını, çevresindeki bölgeleri de büyük çınarının altında barındırabilmesini sağlayacak güç haline gelmesinden rahatsız olanlar harekete geçtiler.
Gezi olayları etrafında ciddi bir şekilde kutuplaşmayı tahrik eden bir süreç yaşandı. 17-25 Aralık olayları 30 Mart seçimlerini ipotek alma çabasına dönüştü. Daha sonra cumhurbaşkanlığı seçimini de suhuletle demokratik bir olgunlukla yaşadık ve tarihimizde ilk defa halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı ile yeni bir döneme başladık.
Ve bendeniz bu hükümetin kurulma aşamasında da, milli birlik ve beraberliğin vurguda bulunarak bir ortak zemini oluşturmak için ciddi gayretler sarf etmeye çalıştık.
Tam bunlar gerçekleşmişken, yeni Türkiye idealiyle, bir takım yerlerde Kobani olayları bahane edilerek düğmeye basıldı ve iki seçim sonrası üçüncü seçimin öncesinde acaba tekrar Türkiye karıştırılabilir mi diye fitne odaklarının ortaya çıktığı görüldü.
Çözüm süreciyle ilgili ciddi ivme kazanmıştık, mekanizmasını Bakanlar Kurulu’yla esasa bağlamıştık, çok ciddi bir momentum oluşmuştu. Suriye'deki bütün dostlarımıza akrabalarımıza yardım edebilmek kastıyla tezkere çıkardık. Toplumda iyimser bir beklenti içindeyken, maalesef yaşanan olaylarla gerçek anlamda toplumsal kargaşa ortamı yaratılmaya çalışıldı.
Kobani bahane edilerek yapılan bu vandalizmde bu terör faaliyetlerinde 33 vatandaşımız hayatını kaybetti. 2 polisimiz şehit oldu.
Şimdi sormak vaktidir. Hüseyin Hatipoğlu'nun kızı Yâren’in yetim kalmasına sebep olan bu vahşi alçakça saldırılar niye yapıldı? Ahmet Akif'i Sena'yı yetim bırakanlar neyi hedeflediler?
Bu yolla Kobani'ye mi yardım ettiler? Suriye'deki zulmü neredeyse kendi halkına karşı yapanlar bilsinler ki Türkiye'yi hiçbir zaman bu kaos sarmalının içine sokamayacaklardır. Birisi kamu binaları... Okullar ambulanslar kütüphaneler ve müzeler. Burada hedef edinilen şey devlet otoritesiydi.
İkincisi iş yerleri. Yani sizlerin helal rızkla kazandığınız iş yerleri ve doğrudan hedef alınan şey bugün aramızda bulunan oda temsilcilerinin üyeleri. Ve nihayet Ak Parti binaları.
Bu üç temel hedefe bakıldığında vandalizmin amacını anlamak mümkün.
Şimdi ben buradan sesleniyorum, ne yaparlarsa yapsınlar kamu düzeni zararı uğramayacaktır. Devlet her türlü tedbiri almaya kararlıdır. Bu konuda en ufak ihmal ve zaaf söz konusu olmayacaktır. Yine şu toplantının kendisi, bölgeden gelen oda sendika temsilcilerimizle şu mesajı veriyoruz, sizler bu odanın sendikaların üyelerini hedef almışsanız, bizde şu mesajı veriyoruz, iş adamlarımızın esnaflarımızın ortak mesajı, bu toplumsal omurganın kırılmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz mesajıdır. Nasıl ahi evranın kardeşliği bizim iş ahlakımızın temeliyse, kardeşlik tohumu da ebediyen korunacaktır.
AK Parti binalarına yönelik saldırılarla verilmek istenen mesaj, burada sadece tek bir parti egemen olur düşüncesi ise, bilsinler ki Türkiye'nin her bir metrekaresinde siyaset yapmaya hizmet etmeye kararlıyız.
Burada iki tavır. Hatta üç tavır var. Birisi tahrip edenler, diğeri vizyon kuranlar, üçüncüleri de seyredip buradan nasıl siyasi rant elde ederiz diye düşünenler.
Nasıl dünyanın her yerindeki mazlumlara sahip çıkmışsak, Suriyeli Araplara, Türkmenlere, Kürtlere, Hristiyanlara hepsine yardım eli uzatmaya kararlıyız. Kobani tarihi bir mirastır. Oradaki kardeşlerimizin kaderi de bizim kaderimiz de ortaktır.
Ancak Suriye'deki olayları bahane ederek kargaşa çıkartmak isteyenlere söylemek istiyorum ki, Kobani'den gelen 200 bin kardeşimize kucak açan biziz. Kobanê’den gelen kardeşlerimiz, Türkiye’de bu vandalizmi yapan bu terör mensuplarına sığınmak için gelmediler. İnşallah en kısa zamanda da huzur içinde Suriye'ye geri dönerler.
Şimdi bakınız bu tahrip edenler neyi hedef edindiler? Son 12 yılda gerçekleştirdiğimiz atılımları, ekonomik kalkınma projelerini hedef edindiler. Biz iktidara gelene kadar 1987'den beri başlayan ve 46 kez uzatılan OHAL'i kaldıran biziz. DGM'Yi kapatıp Emasya Protokolünü kapatan biziz. Siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştırarak özgür siyasetin önünü açan. Türkiye'de 80'li yıllardan kalan acı hatıraları silen biziz.
Farklı dil ve lehçelerde kurs açılması müzik dinlenmesi gibi halkları güvenceye kavuşturan biziz. Tutuklu ve hükümlülerle ana dilinde konuşmalarının önünü açanlar biziz. Köye dönüş projesini uygulayan biziz. Bütün bunlar sağlanmışken, çözüm süreciyle bunu ileriye taşımakta kararlıyken, bunu yapanların sadece Kobani değil Türkiye'nin geleceği ve bölgedeki kalkınma hedeflerinin engellenme çabasıdır.
Yeni teşvik paketinde, 6'ncı bölge teşvikinde doğu ve güneydoğu Anadolu’ya destek verdik. Bölgeyi yepyeni bir geleceğe açılmaya başlandı. İşte bu vandallar teröristler böyle bir geleceği imha etmek üzere harekete geçtiler. Bizler böyle bir imha projesine karşı dimdik ayakta duracağımızı ifade etmek istiyoruz.
Şimdi 61'nci hükümetin programını sunarken, yeni Türkiye vizyonunu ortaya koymuştuk. Bir kez daha bunu paylaşmak istiyorum. Kesinlikle Türkiye 1990'lara geri dönmeyecektir, aksine 2023 hedefleri doğrultusundadır. Bir inşa ve ihya dönemi başlamıştır, bunu kimse durduramayacaktır. Tarihi kardeşliğin ebedi kardeşliğe dönüşmesindeki çabalarımız devam edecektir.
Kim ne derse desin, hangi terör faaliyetleri yapılırsa yapılsın, çözüm sürecini teröre kurban vermeyeceğiz. Bu teröristlere karşı şiddet meraklılarına karşı verilecek en güzel cevap birbirimizle dayanışmamızdır ve bir selam kampanyası başlatmamızdır. Buradan bütün halkımıza önümüzdeki günlerde birbirlerine selam vermeleri çağrısında bulunuyorum. Selam bizim dinimizde, ben senden eminim sende benden emin ol demektir. Yolda gördüğünüz bir kardeşinize verdiğiniz selam, o yolda birlikte yürüme iradenizi gösterir.
İşyerleri tahrip edilen kardeşlerimiz yarın ilk çalışmalara başladıklarında komşulara selam versinler. Büyükşehirde oturan vatandaşlarımız, komşularının nereden geldiklerine bakmaksızın, kapılarını çalsınlar ve selam olsun size desinler. Bütün işyerleri zarar gören oda temsilcilerimize üyelerimize de sizin üzerinizden bu mesajı iletmek istiyorum. Tahrip edilen iş yerleri eskisinden daha iyi hale getirilecek. Kamu otoritesi ve kamu düzeni bir daha sarsılmayacak şekilde korunacak güçlendirilecek. Bugün bakanlar kurulunda da bir kez daha gözden geçireceğiz. Vatandaşların zararları tazmin edilecek ve ortaya çıkan bir sonuç varsa, eskisinden daha sağlam binalara kavuşturulacaklar.
Bizim için çözüm sürecinde tek muhatap millettir. Şimdi kalkınan Türkiye'nin doğu ve güneydoğu Anadolu’da yansımaları da görünmeye başlanacak. Doğu ve Güneydoğu Avrasya’nın en önemli coğrafyalarından birini oluşturur. Akdeniz hazar ve körfezdeki geçiş hatları oradan geçer. Enerji koridorları oradan geçer. Bu coğrafya çok köklü medeniyetleri temsil eder. Bütün önemli enerji ulaştırma koridorları bölgelerimizden geçerek hedeflerine ulaşır. Birileri doğu ve güneydoğuda hesapların içinde olabilir. Bölgenin altyapısını yok etme çalışmalarını yapabilirler. Turistleri korku içinde bırakacak şekilde vandalizmin içinde bırakabilirler. Bunlar tahrip içinde olanlar.
Herkesin bir hesabı olabilir. Bizim için ise geleceğe dönük olarak rüyalarımız var. Güvenliğimizi teminat altına almaya kararlıyız. HSYK seçimi dolayısıyla yargı mensuplarımızı tebrik etmek istiyorum. Yargının herhangi bir grubun ipoteği altına girmemesi... Dün yargı mensuplarımız bu konudaki en güzel mesajı vermişlerdir. Gerçekleştirdikleri demokratik seçim dolayısıyla bir kez daha teşekkür ediyorum. Bizim bir rüyamız var, bir hayalimiz var. Birilerinin tahrip planları olabilir, biz yükselen Türkiye'nin en güçlü bölgeleri olarak doğu ve güneydoğu Anadolu’daki her bir ilimizle ilgili bir rüya görüyoruz.
Mardin'e gittiğimde Mardin için insanlık tarihinin ve medeniyetimizin biblo şehri demiştim. Evet biz isteriz ki Kızıltepe'deki manzaralar görülmesin Venedik gibi, Toledo gibi bütün insanların büyük bir zevkle aktığı bir turizm merkezi olsun. İnanın Mardin belki de bütün dünya şehirlerine örnek olacak büyük bir hazinedir. Mardin'de ve bölgede barış hakim olsun. Mardin küçük bir Kudüs gibidir. Yine Şırnak. İsteriz ki Şırnak, Türkiye'nin en önemli ihracat kapılarından biri olsun. Ve Irak'ın ötesinde Basra Körfezi’ni bütün körfez etrafındaki ülkeleri besleyecek bir kapı haline gelsin. Hakkâri’nin dağları terör yuvaları olmaktan çıksın. Van... O güzelim Van. Vanlılar Van Gölü'ne deniz derler. İzmir gibi, o denizin yanında çok geniş bir arka planla dünyanın dikkatini çeksin.
Diyarbakır. Gittiğimde mürşit şehir demiştim. İsterim ki Diyarbakır eksen şehir halinde gelişsin. Bütün bu şehirlerin finans kültür merkezi olsun. Urfa, gözümüzün bebeği, peygamberler şehri. İsteriz ki bütün bir inanç kültür merkezi olsun. Harran yeniden ilim merkezine dönüşsün.
Hatay bütün Ortadoğu’nun o güzel mozaiğinin merkezi olsun. Bitlis'teki o kültür miraslarını herkes görsün. Öyle bir barış olsun ki, Selçuklu Akkoyunlu ile birlikte nasıl ortak sentez üretildiğini herkes görsün. Muş ovasının bereketi dünyaca bilinsin. Muş'un hem tarımda hem o dünya güzeli coğrafyasıyla kendisine çeksin. İki şehit verdiğimiz o güzel Bingöl. Hiçbir zaman işgal tanımamış köklü tarihiyle, Bingöl’ün suyunu herkes tatsın. Kars Ardahan hayvancılık konusunda bütün Kafkasların Ortadoğu’nun merkezi olsun. Demiryolu Kars’tan Anadolu’ya girerken bütün o serhat Kars’a selam dursun. Iğdır dört devletin ortasında bir diplomasi merkezi olsun.
Erzincan bir lojistik merkez olsun. Bayburt Karadeniz’le doğu Anadolu arasındaki her bir geçen kervanın kuşun selam verdiği bir yer olsun. Tunceli o Munzur dağlarıyla bütün dünyanın dikkatini çeksin. Ağrı dağıyla bilinen Ağrı o doğa turizmini, İran bağlantısıyla ekonomik zenginliğe dönüştürsün. Elazığ, el aziz. Harputluyla ipek yolundan beri, şimdi Keban ile diğer güzellikleriyle Türkiye’nin ikinci önemli su ürünleri merkezi olarak, tarım tarih alanında yükselişini sürdürsün. Şehirlerimizi zihnimize kazımışız zihnimize. Hiçbir şehrimizin hiçbirinden üstünlüğü yok. Evet bu ülkeyle ilgili hayalimiz var bizim. Doğu ve güneydoğuyla ilgili hayalimiz var. Bu bölgeyi medeniyet merkezi yapma gibi bir hayalimiz var. Hayali olmayanlar utansın, bu hayalleri ortaya çıkarmaya çalışanlar utansın. Bunun yerine şiddeti vandalizmi getirmeye çalışanlar utansın."
© Tüm hakları saklıdır.