Dünya

Kızıl ajan Anna hakkında her şey!

Yasemin Çongar, ön iddianameyede dayanarak gerçek adı İrene Kutsov olan Anna Chapman'ın hikayesini yazdı.

01 Temmuz 2010 03:00

T24 - Yasemin Çongar, ön iddianameye de dayanarak gerçek adı İrene Kutsov olan Anna Chapman'ın hikayesini yazdı.

Taraf gazetesi yazarlarından Yasemin Çongar'ın "Rusya'dan sevgilerle" başlığı ile (1 Temmuz 2010) kaleme aldığı haberi şöyle:


Rusya’dan sevgilerle


Adı, Anna... Doğduğu memleketin zengin edebiyat hazinesinin belki de en değerli parçası, bir yazarın hayalî bir kadını “hakikî” kılabileceğinin tarihteki en inandırıcı kanıtlarından biri olan, kendisini raylara her bırakışında, yeni bir okur için daha, ölümsüzlüğe kavuşan o olağanüstü roman karakterinin adaşı olmayı “tercih” etmesinin haricinde, Rus kimliğiyle hiçbir bağlantısı kalmamış görünüyor. Burada, bir tercihten söz ediyoruz, zira “masum” bir tebessümle dünden itibaren dünyanın dört yanındaki gazete manşetlerine yerleşen bu alev saçlı genç kadının gerçek adı “Anna” değil.

Son yıllarda, gerek yakın çevresindekilerin, gerekse boy göstermeyi pek sevdiği sanal âlemdeki takipçilerinin “Anna Chapman” olarak tanıdıkları şahsın kimlik bilgileri, Amerikan devletinin soruşturma dosyasına, “İrene Kutsov, sahte pasaportla New York’ta mûkim Rusya Federasyonu vatandaşı” olarak girdi.

İrene Kutsov, nam-ı diğer Anna Chapman, Bond filmlerindeki o pek tanıdık “007’yi baştan çıkarmaya azimli kızıl saçlı dilber casus” klişesine öylesine uyan bir tip ki, hayatının romanı yazılacak olsa, “hakiki” olarak algılanmasının ziyadesiyle zor olacağını söyleyebiliriz.

'Hayal edebilirsen, olursun'

Güzel bir kadın Anna; internette “izini” bıraktığı sitelere bakılırsa, güzelliğini göstermeyi de seviyor. En azından, çağımızın dijital teşhircilik hastalığına kapılmış görünmekten hoşlandığı kesin. Tabii, bu marazdan mustarip milyonlarca genç kadından biri olarak algılanmanın sağlayabileceği “sıradanlık” zırhına, mesleki açıdan ihtiyaç duymuş da olabilir. Biraz da bu “merak” ya da bu “ihtiyaç” sayesinde, Anna Chapman, Amerikan Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) yedi yıldır süren bir operasyon sonucunda geçen pazar yakaladığı 11 Rus casusu arasında, hakkında en fazla bilgiye sahip olduğumuz kişi.

Genç kadının Facebook’taki sayfasına koyduğu çeşit çeşit fotoğraflar, dün uluslararası ajansları ve haber sitelerini “kızıl saçlı femme fatale” gibi gayet sansasyonel başlıklarla şenlendiredursun, onun bu sayfaya “hayat şiarım” diye iliştirdiği “Olmayı hayal edebilirsen, olursun” sözünün “hakikat”ini araştırmak, özellikle Amerika’da başlı başına bir gazetecilik uğraşına dönüşmüş durumda.

Öyle ya, 28 yıl önce Moskova’da doğan bu kadın kimbilir “neler” hayal etmişti de, Manhattan’da, New York Borsası’nın bulunduğu Wall Street’ten birkaç sokak ötedeki lüks bir apartman dairesine yerleşip, yılda yarım milyon dolar kazanan başarılı bir “emlak ve yatırım planlamacısı” kisvesiyle gizli işler çeviren bir casus oluvermişti? Amerikan Adalet Bakan Yardımcısı Michael Farbiarz, Anna’nın bu noktaya niçin vardığını olmasa da, nasıl vardığını şöyle açıklıyordu dün: “Kendisi hakkında çok kesin suç kanıtları var. O çok iyi eğitim görmüş bir kadın. Rusya’nın en sofistike ajanlarından biri.”

Eş durumundan Batılı ve zengin

ABD’li Bakan Yardımcısı böyle diyor ama Anna’nın “eğitimi” konusunda öğrenebildiklerimiz sınırlı. “Lifenews. ru” adresindeki Rus internet sitesinde yer alan biyografisine bakılırsa, babası bir dönem Kenya’da görev yapan bir Rus diplomatıymış. Anna, Rusya’da eğitim görmüş ve Moskova’da bir üniversitede ekonomi mastırı yapmış. Ardından bir İngilizle evlenip Londra’ya yerleşmiş. Kayınpederi, Rusya’da da birçok mağazası olan Fransız süpermarket zinciri Auchan’ın Avrupa direktörüymüş... Yani Anna, kısa süre içinde “eş durumundan” Batılı ve “eş durumundan” zengin oluvermiş.

“Miş.. mış.. muş,” zira bu biyografinin Anna’nın çalıştığı SVR’nin talimatları doğrultusunda hazırlanmış “hayalî” bilgilerden müteşekkil olması kuvvetle muhtemel. SVR, mâlum, KGB’nin Soğuk Savaş sonrasında reenkarnasyon geçirmiş hali olan Rus Dış İstihbarat Örgütü’nün adı. Anna da, gözaltına alınan diğer on kişi gibi, “SVR hesabına casusluk yürütmek amacıyla ABD’ye yerleşmek ve Amerikalılarla ilişki kurmak” ile suçlanıyor ve bu iddia mahkemede kabul görürse, beş yıl hapis yatacak.

Buradaki nüans önemli; Anna ve diğerleri çok daha büyük cezalar öngören “casusluk faaliyeti” ile henüz doğrudan suçlanmıyorlar. Bunun nedeni, Moskova’daki “C” kodlu karargâhlarına, kayda değer istihbarat bilgileri ilettiklerinin kanıtlanamaması. Amerikan Adalet Bakanlığı’nın, şu an için “doğruluğundan eminiz” dediği iddia, söz konusu 11 kişinin de, ABD’de gerçek kimliklerini gizleyerek yaşadıkları ve SVR hesabına çalıştıklarından ibaret.

  

Kafede yanlış adamla buluştu

Anna’nın hayat hikâyesine ilişkin “hayalî” notlarında “hakikat” kırıntıları aramayı sürdüreceğiz ama bu kadının, medya açısından değilse bile, soruşturmayı yürütenler açısından taşıdığı önemin, fiziksel “güzelliği” olmadığını bu noktada belirtmekte yarar var. Esasen, FBI açısından, operasyonun zamanlamasında da, sonuçlanmasında da kilit rol oynayan şüpheli Anna’dan başkası değil.

Amerikalı yetkililer, 2003’ten beri yürüttükleri ve henüz bütün zanlıları yakalamadıklarını da bizzat itiraf ettikleri bu operasyona şimdilik “noktalı virgül” koymalarını Anna’ya borçlular. Nitekim, düğmeye basılmasında, FBI’ın, Anna’nın Moskova’ya “kesin dönüş” yapmak üzere ABD’den ayrılmaya hazırlandığı bilgisine ulaşması belirleyici olmuş. Dahası, gözaltılar için gerekli mahkeme izninin alınmasını sağlayan son hamle, Anna’nın bir kafede tuzağa düşürülmesiyle tamamlanmış.

Hikâyenin bu kısmını, Anna hakkında hazırlanan ön iddianamedeki bilgilerden aktaracağız ama siz pekâlâ harcıâlem bir casus romanından herhangi bir bölüm niyetine okuyabilirsiniz:

Haziran ayının son günlerinde, pırıl pırıl bir ikindi vakti... New York erken bir yaz sıcağıyla kavruluyor. Anna, Manhattan’ın gösterişsiz bir kafesinde, yakışıklı bir adamla buluşuyor. Adam, randevuyu ayarlarken, New York’taki Rusya Konsolosluğu’nda görevli olduğunu söylemiştir. Karşılaştıklarında, çekingendir Anna; yeşil gözlerini öne eğerek, Rusça konuşur: “Size bir şeyler anlatmadan önce hakkınızda daha fazla bilgiye ihtiyacım var.” Adam, Rusça cevap verir: “Benim adım Roman. Konsoloslukta çalışıyorum.”

Sonra, Roman Anna’yı İngilizce konuşmaya ikna eder; “Rusça konuştuğumuzu duyarlarsa, çevredekilerin ilgisini çekeriz.” Anna’nın İngilizcesi de, Roman’ınki gibi mükemmeldir. “İki hafta içinde Moskova’ya gideceğinden haberdarım” der Anna’ya bakarak, “ve buradaki işin hakkında seninle konuşmak zorundayım. Ama daha önce, yarın yapmanı istediğim bir görev var.”

Görev, Anna’nın Rusya adına casusluk yapan başka bir kadınla buluşup ona sahte bir pasaport iletmesidir.

“Bu adımı atmaya hazır mısın” der Roman.

Anna duraklar; “Şeyyy... Tabii...”

Bunun üzerine Roman, rahatlamış bir şekilde, nereye gideceğini anlatır Anna’ya; eline bir dergi alması, o dergiyi belli bir şekilde tutması gerekecektir. Diğer casus onu böylece tanıyıp yaklaştığında, Anna’nın soracağı soru da bellidir: “Affedersiniz ama geçen yaz Kaliforniya’da karşılaşmamış mıydık?”

Anna dikkatle dinlese de huzursuzluğunu gizleyemez: “Bizi kimsenin izlemediğinden emin misin?”

Roman ise, bunu söylemez tabii ama onları gereken herkesin izlediğinden emindir. Bir FBI ajanıdır o. Anna’yla buluşmaya gittiğinde, bütün konuşmalarının FBI merkezinde ânında dinlenmesini sağlayan bir cihaz vardır üzerinde. Ayrılırken, “Moskova’daki meslektaşları, senin ne kadar iyi çalıştığını biliyorlar” der Anna’ya, “aynen devam et...”

Bu sözler yatıştırmaz Anna’yı; Roman’dan ayrıldıktan sonra içi içini kemirir; hemen yeni bir cep telefonu alıp Moskova’daki merkezi arar. FBI bu konuşmaları da dinlemektedir ve çok geçmeden, Amerika’nın büyük kulağı, Rusya’nın büyük ağzından çıkan, “Seni tuzağa düşürmüş olabilirler. Pasaportunu polise teslim et ve hemen Amerika’dan ayrıl” sözlerini işitir.

Anna, merkezin talimatına uyar. Ertesi gün, New York Polis Merkezi’ne gidip, “Buyrun, işte pasaportum” diyerek teslim olur.

  

'Benim kızım masumdur...'

Anna Chapman’ın SVR ile ilişkisini mahkemede daha ayrıntılı anlatması ve bu yolla, ceza indirimine gidilmesini sağlamaya çalışması bekleniyor. Zira Rusya yetkilileri de, FBI operasyonuna verdikleri ilk tepkinin ardından, yakalanan 11 kişiyle “resmî” ilişkilerini yalanlamaktan imtina etmeye başladılar.

Rusya Başbakanı Vladimir Putin, dün buluştuğu Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a Rusça “Bы” yerine “Tы” zamiriyle, samimiyetten ziyade öfkeyi çağrıştıran bir tonda “siz” değil “sen” diye hitap ederken, “Senin ülkende polis, yabancıları yakalıyor... Onlar Rus vatandaşı. Onlara iyi muamele edeceğinizden emin olmalıyız” demekle yetinirken, “haksızlık ediyorsunuz” şikâyetinden ziyade, “uzatmayın” telkininde bulunur gibiydi.

Buna karşılık, Anna’nın “suçsuz” olduğundan emin bir kişi varsa, o da Moskova’nın batısında yalnız yaşayan annesi. İrina Kuşçenko, Associated Press ajansına tam bir “anne” gibi konuştu dün: “Kızımın masum olduğundan kesinlikle eminim.”

“Masumiyet,” Anna’nın hakikatine ne kadar uygun bir kelime bilemiyoruz ama internette yansıttığı hayalleriyle doğrusu pek çelişmiyor. Bir Rus sitesindeki videosunda, “Ben Rusya’daki yatırım olanakları konusunda Amerikalıları harekete geçirmek için çok daha fazla şey yapmak gerektiği kanısındayım” diyor örneğin; benzer bir üslupla, Rus yatırımcılar için de New York’un çok cazip olduğunu aktarıyor:

“Hayatta hiçbir şey beni burada rastladığım insanların düzeyi kadar çok heyecanlandırmamıştı. Burası, fikirlerle dolu bir yer. Yeni fikirler açısından dünyanın bence en önemli iki şehri olan New York ve Moskova’yı birbirine bağlayacak bir proje geliştirmeye çalışıyorum.”

İstanbul hâtırasının sırrı

Anna’nın Facebook’taki albümünde Moskova’da, Londra’da, Paris’te verilmiş turistik pozları ve Rusya’da bir lise öğrencisiyken, başında taç, üzerinde bir nevi müsamere elbisesiyle çektirdiği “küçük ve saf kız” fotoğrafı da var.

Toplamı doksanı bulan bu fotoğraflardan “en az masum” olanında, saçlarına nazire yaparcasına kıpkızıl ve bacaklarını neredeyse tümüyle açıkta bırakan muzır bir elbise içinde, geniş ve yüksek bir pencerenin pervazından, lacivert gecenin içinde elmas gibi parlayan bir deniz manzarasına bakarken görüyoruz Anna’yı. İnsan duralıyor; New York mu burası, İstanbul mu yoksa?

Associated Press ajansı dün, Anna’nın fotoğraflarından birinin de Kuruçeşme’deki Les Ottomans Oteli’nde çekildiğini duyurdu zira. Anna, lüks odalarının bir gecelik fiyatı 2700 avroyu bulan Les Ottomans’da mı kalmıştı gerçekten? Genç Rus casusu, İstanbul’a niçin gelmiş, Les Ottomans’da kiminle birlikte olmuş ve tabii, artık meşrebinize göre, çocuksu, romantik, seksi ya da düpedüz kitsch bulabileceğiniz bu fotoğraflarından hangilerini İstanbul’da ve kime çektirmişti? Bu soruları cevaplayabilirsek, SVR’nin Türkiye’deki izlerini sürmeye de bir ucundan başlarız bakarsınız. Hem Anna, FBI’daki sorgusunda, yolu Moskova’dan İstanbul’a düşmüş diğer meslektaşlarına ilişkin bir şeyler de anlatmıştır belki, kimbilir...